Bu Blogda Ara

20 Ocak 2017 Cuma

Öyle Miymiş - Şule Gürbüz


Şule Gürbüz'ün ismini ve kitabını, onunla ilgili övgüleri duyduktan sonra okumaya karar verdiğim bir kitaptı. Başladım.Devamı geldi.Ama kitap bittiğinde aklımda kalan birbirinden bağımsız cümleler oldu.Yazarın kafasında anlatmaya yada anlatmamaya çalıştığı ile okuyucunun kafasındaki düşünceler farklı olunca böyle kesişimsizlikler olabiliyor belki de. Ne yalan söyleyeyim kitapta geçen kimi cümleleri kesip bir torbaya atsanız sonra onları tombala çeker gibi karıştırıp tekrar çekip sıraya koysanız kitabın anlatımında çok değişiklik olmayacakmış gibi geldi bende.Çünkü cümleler birbirinden o kadar bağımsız ki. birbirini takip etmeyen bir anlatım.Arada cımbızladığım güzel sözler ve altı çizilesi cümleler tabi ki var.O kadar da gömmeyeyim yazarımızı.Bu kadar güzel sözleri biraraya getirmek kolay iş değil.Akılda kalması zor bir kitap.


Güzel alıntılar var kitaptan, işte bir kaçı:

İnsan şeytan ile uğraşmaktan daha Allah'a hiç sıra gelmedi.Hiç yakınlık kurmadan Allah' a inanan adam güneşe tapandan hallicedir sanma.

İrade babanın arabasıdır.Alır almaz kaza yaparsın.

Dünyayı kime şikayet edeceksin, koyunları koyunları öldürene mi sürüteceksin, her şeyin bir sebebi varmış ama Hızır ile gezmiyorsun ki nereden bileceksin, beterinden sakınmak için ölenin ardından öldüreni öveceksin, ervahileri ürkütmeden sen de suspus öleceksin.

"Allah vaadine ters düşmez" vaadi vaat, sahici vaat.Peki. Ama bu sahiciliği bilecek göz kimde?.Gözü de veren O.Burada, dünyada yani her şey var ama her şey hayal.Her şeyi verdi ama bir hayal verdi.Orada da verecek, yine bir hayal verecek, her şey bir hayalden başka bir hayale devrilecek.Kim " Bütün bunlar yine hayal" diyecek? Buradaki hayalin misline cennet mi denecek? Bir serabtan bir seraba, bir susuzluktan bir su içiyor sehabına gidip gelinecek.Yokluk büyük sonsuz unutuş, kainatın kendini unutuşu, derin karanlık sükunet nerdesin, kaçıncı katta nerdesin, bana unutuşu özletip kendini herşeyi ile hatırlayacak yerde misin?

Tanrının insana karışmaması değil insanın insana karışmaması acı olan.Ne kadar birleşilse değil mi yüzyıllardır akraba olunamadı, Adem kimin kardeşi bulunamadı.

19 Ocak 2017 Perşembe

Kod Adı Mürted- Saygı Öztürk


15 Temmuz darbe girişimi sonrasında darbenin iç yüzü ile ilgili okuduğum ilk kitap.Ancak daha altı ay önce yaşananlar için yazılanları okuyunca ve zaten bu gelişmeleri hergün takip ettiğim için biraz sıkıcı gelmedi değil. Sadece medyada yazılmayan şeyler ilgimi çekti.Bazı şeylerin doğrusunu, karargahlarda yaşananları ayrıntılı olarak bu kitaptan öğrendim.Paşaların ifadelerini, darbe gecesi eş zamanlı yaşananları bu kitapta görmüş oldum.Dediğim gibi yakın tarih yazmak için erken bir zaman.Yorum katılmadan yaşananların yazıldığı bir kitap. Bazı askerleri gözümde büyütürken bazılarını da gözümde yok eden olayları daha iyi anlamamı sağladı.
"Hainleri unutma!"15 Temmuz darbe girişŸiminin merkezi olarak kabul edilen Akıncı Ãœssü'nün eski adı Mürted'di. Osmanlı padişŸahlarından Yıldırım Bayezid ile Timur'un ordusu burada karşŸı karşŸıya gelmişŸti. BaşŸlangıçta Yıldırım Bayezid'in yanında olan bazı komutanlar saf değişŸtirmişŸ ve bu da savaşŸın kaderini belirlemişŸti. Bayezid kendisini yarı yolda bırakan komutanlar için "mürted" demişŸti. Bunun anlamı açıktı: "Hainleri unutma!"Aradan yüzyıllar geçtikten sonra aynı yerde başŸka bir ihanet yaşŸanıyordu. FETÖ'cü darbe girişŸimcileri, esir aldıkları Genelkurmay BaşŸkanı'nı ve diğer komutanları burada alıkoydular. Planlarını burada hayata geçirdiler. Ve Türkiye tarihinin en kanlı gecelerinden birine imza attılar... AraşŸtırmacı gazeteciliğin önde gelen isimlerinden Saygı Öztürk bu kitapta o ihanet gecesi yaşŸananları ve sonrasını, tartışŸma yaratacak tanıklıklar, ifadeler ve belgeler ışŸığında yeniden değerlendiriyor.

Deliduman-Emrah Serbes


"On yedi yaşındaki Çağlar İyice konuşuyor. Kız kardeşi Çiğdem'i, onu meşhur etme ümitlerini, belediye başkanı dayısını, yakın arkadaşı Mikrop Cengiz'i, taşra muhabbetlerini, depresyonun eşiğindeki annesini, eski sevgilisini, hiç unutamadığı dedesini, hatırlarken kahrettiği babasını anlatıyor. 


Deliduman, dermansız ve güdük bir ilçeden haykırmaya başlıyor, İstanbul'a uzanıyor. Çocukluğumuzun, hatıralarımızın ve bütün sokaklarımızın üzerinden dangır dungur geçen imar ve para iştahına lanet! Riyakâr dünyaya, Allahsız sermayeye, martılara, küçük bir kızın kalbini kıranlara isyan ediyor. Barikatların arkasında, soluk soluğa, yapayalnız, erken kaybeden bir delidumanın öfkesini çemkiriyor. Emrah Serbes, zamanın ruhunu, Gezi'nin isyancılarını, hürriyetleri için öksürenleri, yerinde duramayanları, küfredenleri, ağlamayı unutmak için yumruğunu sıkanları resmediyor. Deliduman, büyük zamanın ve her zaman kenarda kalanların romanı."

Kitabı uzun süredir arıyor bulamıyordum.Yazarın başka romanlarını okuduktan sonra nihayet Delidumanı okumaya sıra gelmişti. Buldum aldım ve okumaya başladım.Tabi beklenti yüksek haliyle. Kitabı okumaya başladıktan ve sayfalar ilerlemeye başladıktan sonra eee konu nereye gidiyor, anlatılmak istenen düşünce ne, ben acaba yanlış kitabı mı okuyorum, benim kafamdaki hikaye bu değildiler geçmeye başladı kafamdan.Emrah Serbes romanlarını biliyorum az çok.Kitabı süsleyen yine güzel ve yerinde küfürler olmuş. Anlatım, basit ve sıradan bir olaya bile güzellik katmış.Gezi olayları biraz havada kalmış.Kitap tam sona bağlanmamış.ama olsun yine de beklentiyi çok büyük tutmadan okuduğunun keyfini çıkarmak için okunası bir kitap.Siyasete bakışı, siyasilerle ve parti isimleri ile dalga geçmesi, toplumsal tespitleri çok hoştu.

Kitaptan alıntılar da ise çok öyle önemli baba sözler yok açıkçası;  
"İnsan ayrılınca değil, yeniden kavuşma ümitleri tükenince yıkılır."

Ölmek yok olmak değildir, hadiseler âleminden hatıralar âlemine geçmektir sadece.
"En büyük aşklar bitiyor, bir pet şişe beş yüz yıl yaşıyor, peki sen şimdi niye öldün ki martıcık? Elektrik gelince mumları kim üfleyecek şimdi? Sabah olunca sinek ilacını fişten kim çekecek? Kim kapatacak ruhlarımızdaki o derin çatlağı? Yaralanan gururlarımızın acısını kim hafifletecek? Sıra ne zaman mutluluğa gelecek ya da iyiliğe ve adalete?"
“Önce bir özgür olalım da, ondan sonra o özgürlükle ne yapacağımızı düşünürüz demiştik. Belki de hiçbir şey yapamazdık. O hissin kendisi yeterdi bize. Özgürlüğü hep insanın canının istediğini yapması zannediyoruz, oysa özgürlük her şeyden evvel bir histir. Eylemden önce o his gelir. İnsana bir şey yaptıran yahut yaptırmayan şey o histir.”
"Kırılan bütün kalplerin hesabını soracağız.."
Kaldırıma sırt üstü uzanıp gökyüzüne baktım. Sarhoşun biri bütün yıldızları toplamıştı.