Bu Blogda Ara

20 Ağustos 2013 Salı

Sağır Soba-Mehmet ERDÜL

             Sağır Soba, yaşantımızdaki toplumsal sağırlıkları anlatırken Mustafa Kemal Atatürk' e yazılan bir mektupla başlar.

             "Sevgili Atatürk,
        Senin hilafeti ve saltanatı kaldırdığın günlerde, şeriat, hilafet ve saltanat yanlılarının sayısı bugünlerden daha fazlaydı.
           Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası gerçekleştirdiğin " Türk Devrimini izleyen günlerde bizlere " Türk, öğün, çalış, güven" demiştin ya, biz bunun ne demek olduğunu anlayamadık. 
             Sen öğün dedin,
  Toplumun bir kesimi, gerçekleştirdiğin devrimler ile onları yaşatmak ve geliştirerek övüneceğimiz yerde,  Osmanlıdan kalan senin gerçekleştirdiğin atılıma ters düşen geçmişle öğünmeye başladı.
             Sen "Çalış" dedin
       İş olanakları yaratarak çalışma ortamı oluşurmak yerine, işsiz milyonlarca insanımız yurt dışına gönderildi.Yurt dışında çalışan insanlarım, holdingler aracılığıyla, Fener ışığı altında dolandırıldı, soyuldu.
             Sen "Güven" dedin.
         Bazıları güvenilmesi gerekenin ne olduğunu bilemedi.Senin güvendiğin Türk halkına değil, başka ülkelerin başbakanlarına , yöneticilerine güvenmeye başladı.
          "Sen çağdaş medeniyet düzeyine ulaşmak gerekir" dedin, bazıları özenmeyi çağdaşlık, özentiyi bir kültür sandı.
          Yaşantımızın birçok aşamasında  karşılaşıyoruz sağır soba tavrıyla.
Siyaset sağır, siyasilerin büyük bölümü duymaz, duymazlıktan gelir durumda.Yerel yöneticilerin durumu farklı değil.Kimi siyasetçilerin söylediklerini kendi kulakları duymuyor.Bir gerginlik politikasıdır sürüp gidiyor.Sosyal devlet yapısı sallanıyor.Devletin toplumu yakından ilgilendir
en kurumları isteyerek , istenç ve irade ile bir plan içinde sağırlaştırılıyor." düşüncesine kapılıyor insan.
          Türkiye'de bir şeyler sağır soba gibidir.
          Adaletin sağır soba konumuna düşürülmesi acı vericidir.Geç kalmış adalet ne ısıtır ne de yakar.Sadece acı verir.

16 Ağustos 2013 Cuma

Osmanlı'yı yeniden keşfetmek-İlber ORTAYLI.

         İlber Ortaylı hocanın kitaplarını çok seviyorum.Sıkmıyor ve çok şeyler öğreniyorum.Ancak kötü tarafı da şu, kitabı okurken içimden İlber Hoca gibi konuştuğumu farkettim. Bu yüzden de kitapları biraz geç bitiriyorum :) Kitap'tan notlar;
       -Devşirme, çok kısa bir tarifle, devletin kapıkulu ocakları olan sipahilerle, yeniçerilerin yenilenmesini temin etmek için ortaya çıkmıştır, çünkü insan ve savaşçı yüzü yenilenmek zorundadır.Hristiyan çocuklardan devşirme alınmıştır.Niye, hristiyan çocuklardan diyoruz.Çünkü musevi toplumundan, Osmanlılık' ın Musevi Kompartımanından devşirme alındığı görülmemiştir.Bunun nedeni antisemitizm veya Yahudilik aleyhtarlığı değildir, Yahudilerin şehir toplumu olmasıdır. Bunun dışında hepimizin bildiği gibi fakat yanlış olarak tekrarlandığı üzere, Müslümanların da devşirmeye alınmadığı söylenir.Bu bir genel kuraldır, ama istisnası da yok değildir.Mesela İslam Ansiklopedisinin "devşirme" maddesinde  bu konuda istediğimiz malumatı bulabiliriz.Bazı müslüman köylerden de çocuk devşirilir.Çünkü bu köylerin ahalisi bunu istemişlerdir.
     -Doğu Roma diyoruz İstanbul' a, Bizans demiyoruz; çünkü Bizans bu imparatorluk yıkıldıktan sonra Avrupa'nın verdiği bir isimdir ve imparatorluk geleneğini küçültmek için konan bir isimdir.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Elif-Paulo Coelho

"Kendimi de affediyorum.Geçmişteki facialar artık yüreğime ağırlık yapmasın.Istırabım ve kinin yerine anlayışı ve ahengi koyuyorum.İsyanın yerine kemanımdan yükselen müziği koyuyorum.Acının yerine unutmayı koyuyorum.İntikamın yerine zaferi koyuyorum.Hayal kırıklıklarıma rağmen yeniden sevmeyi başaracağım,Elimde hiçbirşey olmasa da vermesini bileceğim, Yapayalnız kalsam, terk edilsem de elimi uzatacağım,Hıçkırarak ağlarken bile gözyaşlarımı sileceğim,Bana güvenilmese de ben güveneceğim.Gözlerini açıp ellerini başıma koydu.Yüce Varlık'tan gelen bir salahiyetle."Böyle olsun. Böyle olacak" dedi.  
Öyle kadınlar gördüm ki bir şiirle evlenmek Için bir romandan vazgeçmeye hazırdırlar.John Keats