Bu Blogda Ara

16 Eylül 2018 Pazar

Saklı Seçilmişler - Soner YALÇIN

"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." Bu sözlerle başlar Orhan Pamuk'un "Yeni Hayat" adlı kitabı. Benim de Soner Yalçın'ın "Saklı Seçilmişler" kitabını okuduktan sonra hayatım değişti.

Bu kitapta Soner Yalçın;

İçtiğimiz, içinde yoğurt olmayan ayranları, süt olmayan sütleri, yediğimiz gıdalardaki saklı zehirleri, buğdayın nasıl bir zehire dönüştüğünü, paketli gıdalardaki tehlikeyi, Rockefeller ailesinin gıda sektörüne nasıl hükmettiğini, diyabetin ülkemizde ve dünyada artış göstermesinin sebeplerini, yerli tohumumuzun nasıl yok olduğunu/yok edildiğini, vücudumuzun GDO' lu ürünlere tepkisini, pirinçteki, mısırdaki, beyaz ekmekteki, beyaz undaki, buğday ekmeğindeki tehlikeyi, yerli buğdayımızın nasıl kısa saplı ithal buğdaya dönüştüğünü, ekmek yedikçe neden acıktığımızı, fast food gıdalar yedikçe neden daha fazla yemek istediğimizi ve hiç doyma hisse hissetmediğimizi, ürünlerin uzun süreli nasıl dayandığı ve onları korumak amacıyla korunduğu kutulardaki bizi bekleyen tehlikeleri, yapay tatlandırıcıların bilmediğimiz zararlarını, kendi yavrusunun etiyle beslenmek zorunda kalan hayvanları, domuz eti yedirilen sığırları, tarlalardaki ürünler  böceklerden korunmak için ilaçlanırken nasıl topraktaki faydalı doğal kimyasalların yok edildiğini, yediğimiz tavukların ve yumurtaların nasıl mekanikleşmiş bir şekilde üretildiği, bu hayvanların adeta robotlaştırıldığını, gaz odalarında öldürülen erkek civcivleri, Avrupa'da ucuz yem üretme uğruna domuz, at, eşek, kedi, köpek ölülerinin artıklarının ve mezbahadan toplanan kanların, küçükbaş ve büyükbaş hayvan yemi üretiminde kullanıldığını, Türkiye'ye de  ithal yolu ile bu ürünlerin yıllarca nasıl giriş yaptığını, ithal hayvanların yemlerinde domuz kanı ve domuz kemiği külü olduğunu, çin tuzunun zararlarını, %100 dana diye ne yediğimizi, kıyma diye yediğimizin çoğunun soya olduğunu, sütün içindeki yararlı bakterilerin UHT yöntemiyle nasıl yok edildiğini, hazırr yoğurtların içindeki domuz jelatinini, çayın yerine hazır kahvenin neden ön plana çıkarıldığını,

bilimsel veriler eşliğinde çok çarpıcı bir şekilde anlatmış.

Bu yapılanlar, bilinçli ya da bilinçsiz yalnızca mevcut yönetimlerin işi değil. Türkiye her zaman, her yönetim döneminde bilerek ya da bilmeyerek  bu tür oyunlara gelmiş.  

Benim de başta söylediğim gibi; bu kitabı okuyunca beslenme alışkanlıklarım değişti. 16 yıldır insülin kullanan bir şeker (diyabet) hastası olarak bu kitabı okuduktan sonra ilk işim beyaz ekmeği yani buğday ekmeğini hayatımdan çıkarmak oldu. Kepekli ekmek, çavdar ekmeği veya yulaflı ekmek yemeye başladım. Bu değişiklik kısa zamanda şekerimin dengede olmasını sağladı. Paket süt almayı bıraktım. İlla ki alacaksam da günlük süt alıyorum. En azından onun ambalajında koruyucu kimyasallar yok. Köylü sütü alıyorum. İçmeden bir taşım kaynatıyorum. Yoksa içindeki faydalı bakteriler de ölüyormuş. En önemlisi de; zaten tavuk etini uzun zamandır yemiyordum. Şimdilik adına vejetaryen denir mi bilmiyorum ama balık hariç her türlü etli gıdayı hayatımdan çıkardım gibi. 


Bu kitabı okudum hayatım hayatım değişti. Sizler de mutlaka okumalısınız. Yazarına ve bu kitabı edinmemi sağlayan SERKAN KİTABEVİNE çokça teşekkürler.       

Gölgeler - Zülfü LİVANELİ

Zülfü Livaneli, çok sevdiğim bir edebiyat ustası. Siyasi yönünü yorumlamıyorum. Şimdiye kadar okuduğum kitapları, dergilerde ve gazetelerde yazdığı köşe yazılarını hep beğenirim. Romanlarından etkilenmemek mümkün değil. Ancak Gölgeler kitabı, gerek konu gerekse içerik bakımından alışılagelen Zülfü Livaneli kimliğinden, Zülfü Livaneli eserlerinden farklı bir eser olmuş. Kitap yazar tarafından, "şehrengiz" yani "senfonik roman" olarak tanımlanan "Konstantiniye Oteli" adlı romanının "Edebi ve Ebedi Gölgeler" başlıklı bölümünün zenginleştirilmiş bir hali olarak tanımlanıyor önsözde. Bu bölümde Konstantiniye Otelinin açılışında, edebiyatın bugün hayatta olmayan ölümsüz yazarları ve şairlerini bir araya getirerek buluşturuyor. Bu kitapta da değişik zaman dilimlerinde yaşamış büyük şair ve yazarların müstear isimleri ile yani eserlerinde kullandıkları takma adlarıyla, bir nevi gölgelerini bir araya getirerek bizlere güzel bir sohbet sunuyor. Örneğin;  Halide Edip Adıvar "Halide Salih", Nazım Hikmet "Orhan Selim", Orhan Veli Kanık "Mehmet Ali Sel", Ece Ayhan "Ayhan Çağlar", Mustafa Kemal Atatürk " Asım Us" müstear adlarıyla sohbete katılanlardan bazıları. 
Değişik zaman dilimlerinin yazarlarının bir araya gelmesi bazı ilginçlikleri de beraberinde getirmiş. Kitabın bir yerinde Halide Edip, Cemal Süreya ile dans ediyor. Atatürk' de "Savaştığın gibi dans ediyorsun" diyor mesela Halide Edip'e. İlginç değil mi. Ayrıca Aykut Aydoğdu'ya  büyük tebrikler. Kitaptaki güzel resimler onun eseri. Resimlere can vermiş adeta. 

Tam sayfa resimler ve büyük puntolu yazılarla biraz zorlanarak kitap yaklaşık yüz sayfa olmuş ama yazıları toplasanız aşağı yukarı kırk sayfalık bir kitap olabilirmiş. Ayrıca bu denli içerik yönünden çok güçlü olmayan ve sayfa sayısı bakımından da karşılaştırıldığında üzerindeki 29 TL etiket biraz fazla kaçmış sanki. Tamam kağıt pahalı ama okuma oranımız zaten düşük. Doğan Kitap biraz insafsız mı davranmış acaba yoksa başka sebepler mi var bilemiyoruz.


Güzel kitaplar seçerek okumam için beni yönlendiren SILA KİTABEVİNE desteklerinden ötürü çokça teşekkürler.