Bu Blogda Ara

28 Ocak 2020 Salı

Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi - Ece Temelkuran

Ece Temelkuran'dan alışılmışın dışında bir kitap. Kitap hakkında önsözde şöyle diyor yazar:

"Olmayan Kuşlar Ansiklopedi'sinde, benim hayalimdeki kuşlar var. Bunlar, benim bir hayal mesafesinden gördüğüm garip, güzel, hayret verici canlılar. Bu kuşlar, benim kifayetsiz sözcüklerim ve M.K. Perker'in eşsiz çizimleriyle beden buldular. Bir hayal ahbaplığı bu; beraber kuşlar hayal etmenin insanı neşeyle güzelleştiren ortaklığı."

Arka kapaktaki tanım ise şöyle:

"Yazar, hiç var olmamış şakacı, hüzünlü, neşeli, melankolik, çilekeş kuşlar tasvir ediyor."

Kitapta, yazarın hayal ürünü olan ve hepsinin ayrı özellikleri bulunan, isimleri de özgün bir şekilde verilmiş otuzbeş adet kuş anlatılıyor. Yazar kuşlar üzerinden çağımızın problemlerini, kadın-erkek eşitsizliği, çevre kirliliği ve günümüz dünyasına özgü sosyal durumları eleştiriyor.

Gelgeç Gönül Kumrusu, Aniden Kuşu, Antenli Cennet Kanaryası, Uyku Sakası, Harikulade Bohçalı Sumru, Kendi Kendine Leyleği ve diğerleri.. 

Kitapta bahsi geçen kuşların hayali olduğu söylenmiş olsa da kitap içeriğine bakıldığında sanki hiç de öyle olmadığı gibi bir izlenim edindim ya da bir şeyleri yanlış anladım.

Ve kitaptan alıntılar:
“...Ve öğrendiğim şey şu oldu: Bütün varlıklar ancak tek başına kaldığında güzellikler yaratabiliyorlar. İnsan kendine şunu soruyor: Hem başkalarıyla yaşamak hem de yaratmak mümkün mü?”

"Çoğumuzun en güzel çocukluk fotoğrafları onların uçuşuyla, bizim de pırpır eden yüreğimizle güldüğümüz anlarda çekilmiştir. Her kuş her insana bir parça uçmak hediye eder çünkü."

"Gelgeç gönül kumrusu, adını çok eşli olmasından alır. Sıradan kumrular tek eşli olmaları nedeniyle evliliğin sembolü olarak kabul edilmelerine karşın, gelgeç gönül kumruları doyumsuz aşkın simgesi olarak görülürler."


25 Ocak 2020 Cumartesi

Küçük Ağaç'ın Eğitimi - Forrest Carter

Küçük Ağaç'ın Eğitimi, bir otobiyografik roman. Kızılderili yazar Forrest Carter'ın doğrudan kendi yaşamını anlattığı bir eser. 
Roman, yaşama ve doğaya büyük bir duyarlılıkla bağlı Kızılderili ruhunu yansıtıyor. Yaşamı öğrenmeye çalışan bir çocuğun gözleri ve duyguları. 
Anlatımı basit okuması kolay bir kitap.

Kızılderili halkından alınacak dersler var.

"Yumuşak bir şekilde, 'Gidişat böyle' dedi. 'Yalnızva gereksinim duyduklarını al. Geyik alıyorsan, en iyisini alma. En küçük ve en yavaş olanını seç, o zaman geyik daha güçlü olur ve her zaman sana et verir. Panter bunu bilir. Sen de bilmelisin."

"Büyükanne ve büyükbaba benim geçmişi bilmemi istiyorlardı. 'geçmişi bilmezsen bir geleceğin olmaz çünkü. Halkının bie zamanlar nerede olduğunu bilmezsen, nereye gittiğini de bilemezsin.' Bu yüzden bana geçmişimin büyük bölümünü anlattılar."

"Büyükanne doğru yaptığımı söyledi çünkü iyi bir şeyle karşılaştığın zaman, yapman gereken ilk şey bulabildiğin insanla onu paylaşmaktır; bu şekilde iyilik öyle bir yayılır ki nereye gittiğini bilemez<siniz.. Ki bu da doğrudur."

"Büyükbaba yerlilerin 'barışçı' olduklarını, silahları olmadığını anlatmak için avuç içlerini gösterdiklerini söyledi. Bu büyükbaba'ya göre mantıklıydı, oysa başka herkese acayip komik geliyordu. Büyükbaba dedi ki beyaz adam aynı şey
 el sıkarak anlatırmış"

24 Ocak 2020 Cuma

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell

George Orwell'in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı Romanı oldukça etki yaratmış, her dönemde Big Brother (Büyük Birader) ve "big brother is watching you" sloganının günümüze kadar kavramının telaffuz edilmesini de sağlamıştır.
1949 yılında yazılan roman, 1984 yılına yönelik bir distopya, totaliter rejimlere haklı bir şekilde eleştiri niteliğindedir. Romanda dünya yalnızca  3 büyük devletten oluşur ve bu devletlerin de birbirleriyle sürekli savaş halinde olmasından kaynaklanan bir baskı ortamı vardır. George Orwell korkunç baskı ve zulme dayalı bir devleti hayal ederek, sürekli olarak birbiriyle savaşan ve dünyaya egemen olan üç totaliter polis devletinin düşsel bir gelecekte geçen öykülerini parti görevlisi Winston'un ağzından konu edinmektedir.
Kitapta geçen çoğu cümlelerde günümüzden olayları bulabileceksiniz. Yazarın bunu yıllar öncesinde görmüş olması ayrıca çok ilginç bir durum.
Kitabın aynı adlı filmini  de seyrettim. Filmdeki sahneler aynen kitapta gözümde canlandırdığım gibi olması da ayrıca ilginçti.
Okumanız gereken kitaplar arasında olmalı 1984. 

Kitaptan çok alıntı var. İşte bazıları:

"Büyük Birader seni izliyor."

"İnsan insana nasıl hükmeder,Winston?

Winston biraz düsünüp cevapladı : "Acı çektirerek"

"Savaşın asıl yaptığı, yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder. Savaş, halk kitlelerini fazlasıyla rahata erdirecek, dolayısıyla uzun sürede kafalarının fazlasıyla çalışmasını sağlayacak araç gereç ve donatımı paramparça etmenin, stratosfere yollamanın ya da denizin dibine göndermenin bir yoludur."

"Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, bilgisizlik kuvvettir."

"Parti güçlendikçe acımasızlaşacak; muhalefet zayıfladıkça, despotluk güçlenecek."

“Bazen iki kere iki beş eder. Hatta bazen üç eder. Bazen aynı anda hem beş hem üç ettiği de olur. Daha fazla çaba göstermelisin. Aklı başında olmak kolay değildir.”

"Daha şimdiden,

Devrim ve Devrim öncesi günler hakkındaki bilgimiz sıfır. Tüm kayıtlar yok edildi ya da değiştirildi, her kitap baştan yazıldı, her resim yeniden boyandı, her heykele, caddeye ve yapıya yeni adlar takıldı, her tarihçe değiştirildi. Ve bu işlem günün her dakikasında aynen sürüp gidiyor. Tarih durdu..."

Şu cümleler size de tanıdık geliyor mu?
"Kimi zaman bir yalanı yakalayabiliyordunuz. Örneğin, Parti'nin tarih kitaplarında, uçakların Parti tarafından icat edildiği yazıyordu. Oysa o, çocukluğundan bu yana, uçakların var olduğunu biliyordu."   

"Yapılan iş bir saçmalığın bir başkasıyla yer değiştirmesiydi. Uğraştığımız işlerin çoğunun, gerçek dünyadakilerle bir ilgisi yoktu. İstatistikler ilk şekilleriyle de, uydurulmuş şekilleriyle de hayal ürünüydüler, hatta çoğu zaman, sayıları sizin uydurmanız gerekiyordu." 

21 Ocak 2020 Salı

Mülksüzler - Ursula K. Leguin


Mülksüzler bir ütopya romanı. Ama alışıldık bir ütopya değil. Yokluğun paylaşıldığı bir  ütopik Anares gezegeni ve Urras gezegeni. Mülksüzler, bir dizi zıtlık üzerine kurulu. Bu zıtlıkların başında ikiz dünyalar olan Anarres ve Urras geliyor. Bu iki dünya ikili bir sistem oluşturuyor. Birbirlerinin etrafında dönüyorlar. Dünyalardan biri verimli, diğeri çorak, biri özgür, diğeri sınıflı ve sömürülü; biri anarşist, diğeri arşist (devletçi, yönetimci) Roman iki yolculuk üzerine kurulu; biri gidiş biri dönüş. Ama aslında 'gidiş' eski dünyaya bir 'dönüş' zaten. 'Dönüş' ise aslında, farklı bir insan olarak, farklı bir dünyaya 'ilk kez gidiş.'

Çok beğendiğim ve her satırını düşünerek, tekrar okuyarak özümsediğim bir kitap. Kitap okumayı seviyorum diyenlerin okumaları gereken kitap listesinde olması gereken bir kitap.

Altını çizdiğim cümlelerden bazıları ise şöyle:


"Erkeğin istediği özgürlüktür. Kadının istediği mülkiyettir. Seni ancak başka bir şeyle takas edebilince serbest bırakır. Bütün kadınlar mülkiyetçidir."

"Gerçek kardeşlik, paylaşılan acıda başlıyor."

"Düşüncenin doğasında iletilmek vardır: yazılmak, konuşulmak, gerçekleştirilmek. Düşünce çimen gibidir. Işığı arar, kalabalık sever, melezlenmek için can atar, üzerine basıldıkça daha iyi büyür."

"Kapıya bir kilit daha asıp adına demokrasi diyorsunuz."

"Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız yasalar koyun."

"-İnsanları düzen içinde tutan ne? Neden birbirlerini soyup öldürmüyorlar? 
-Hiç kimse çalınacak herhangi bir şeye sahip değil. Eğer bir şeyi istersen gidip depodan alabilirsin. Şiddete gelince, doğrusu bilemiyorum Oiie; durup dururken beni öldürür müydün? Eğer öldürmek isteseydin, buna karşı çıkarılan bir yasa seni engeller miydi? Zorlama, düzeni sağlamanın en etkisiz yoludur.  "

"Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek - değişmeyi reddederek."

"Dünyanın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu, onu ay gibi görmekten geçiyor. Yaşamın ne güzel olduğunu görmenin yolu ölümün bakış açısından bakmaktan geçiyor."

"Anares'te hiçbir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok, birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiçbir şeye sahip olmadıkları için özgürdürler. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız, tek başına, sahip olduğu yığınla birlikte. Hapiste yaşıyor, hapiste ölüyorsunuz. Gözlerinizde görebildiğim yalnızca bu- duvar, duvar."

"Herhangi bir güneşin altında yeni bir şey olmadığını söylerler. Ama her yaşam, başlı başına her yaşam yeni değilse, neden doğuyoruz?"

19 Ocak 2020 Pazar

İstanbul'un Nazım Planı - Sunay Akın

İstanbul'u anlatan, eski İstanbul'u anlatan kitapları seviyorum. Hele ki bunları Sunay Akın anlatırsa daha da bir başka oluyor. İstanbul'un Nazım Planı işte böyle bir kitap. Her hikayesinde, her kitabında yeni şeyler öğreniyorum. Böylece Sunay Akın'ın kendine has anlatımıyla daha da güzel ve okuması zevkli bir kitap oluyor.
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere genelde Nazım Hikmet üzerinde kurgulanmış konular var. İstanbul ve Nazım Hikmet hakkında belki çoğunu bildiğiniz ama bilmediklerinize de rast gelebileceğiniz bir kitap olabilir "İstanbul'un Nazım Planı".

Kitaptan alıntılar:

"Nazım Hikmet, Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacı olmayı düşleyerek İstanbul'a dokunduğu şiiri 1957 yılının 1 Temmuz günü Balçık'ta yazmıştır. Hiç kimse, polis bile farkına varmadan İstanbul'u seyreder Nazım:
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u."

"Nazım'ın kadınlara düşkün olduğu söylenir. Oysa, bütün kadınlar Nazım'a düşkündü!..."


"İnsanlığın gerçek yasalarını şairler koymuşlardır."


"1952 yılında kent gürültüsünü azaltmak amacıyla klakson çalma yasağı başlatılır İstanbul'da. Ki, bu yasak sonradan Paris ve Roma gibi Avrupa'nın bir çok kentinde İstanbul'u örnek alarak uygulanır. Dönemin belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay tarafından Şişli  Etfal Hastanesi  bünyesinde klakson çalma yasağı kararını anımsatmak ve sürdürmek amacıyla ruh hastalarına yönelik 'Klakson Yasağı Pavyonu' kurulur." 

"Şairler dünyanın halinden sorumludurlar. Bu sorumluluktan kaçmaya çalışanların yüzlerine Süreyya Berfe'nin dizelerini bir fener gibi çakıyorum, nice aşkların tanığı Kız Kulesi'nden :
-Sümerlerden bu yana şiir yazılıyormuş. 
Bakıyorum dünyanın haline yazılmasa da olurmuş."

"Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı yapıtı Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden başlar. İşçiler de, hükümetin önlerine koyduğu kara tabloyu değiştirmek için eylemlerine Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden başladılar. 
İstanbul'un iki gardırobu vardır: Sirkeci Garı ve Haydarpaşa Garı... Ve, görünen o ki, İstanbul bundan böyle işçi tulumuyla dolu olan Haydarpaşa gardırobundan giyinecek!..."

"Şairin ölümünden sonra kurulan komite bir uçağa "Nâzım Hikmet" adını vermeyi düşünür. Ama sonradan bir geminin daha elverişli olduğuna karar kılınır. Yugoslavya'da yapılmakta olan yük gemisine Nâzım Hikmet adı konur. Niye mi yük gemisi?.. Çünkü, yolcu gemileri belli limanlar arasında işler. Oysa bir şilep bütün limanlara girebilir, dünyanın bütün denizlerini gezebilir!.."

18 Ocak 2020 Cumartesi

Kostantiniyye Notları - Cüneyt Ayral

"Bu kitap İstanbul'daki hayatın bir seyir defteri -en donanımlı İstanbullular'dan birinin gözünden. Çok deneyimli bir insanın dikkatini çeken deneyimlerin, gündelik olayların, siyasal ve toplumsal olayların özgün bir bakışla değerlendirilişi. Bu kenti seven ve nabzının atışında yeri olan herkesin okuması gereken bir eser. Eleştirel, eğlenceli." demiş arka kapakta Beverly Barbey.

2015 yaz tatilinde havuz kenarında vakit geçirmek için okuduğum akıcı diliyle hemen okuyup bitirdiğim, 2009, 2010 yıllarına ait Cüneyt Ayral'ın yazılarından derlenmiş güzel bir kitap. Çıktığı zamanda okusaydım belki daha zevkli olabilirdi. Gazete yazılarından oluşan kitapları zamanından sonra okuyunca özelliğini güncelliğini ve ilgiyi yitirebiliyor.