Bu Blogda Ara

19 Ocak 2020 Pazar

İstanbul'un Nazım Planı - Sunay Akın

İstanbul'u anlatan, eski İstanbul'u anlatan kitapları seviyorum. Hele ki bunları Sunay Akın anlatırsa daha da bir başka oluyor. İstanbul'un Nazım Planı işte böyle bir kitap. Her hikayesinde, her kitabında yeni şeyler öğreniyorum. Böylece Sunay Akın'ın kendine has anlatımıyla daha da güzel ve okuması zevkli bir kitap oluyor.
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere genelde Nazım Hikmet üzerinde kurgulanmış konular var. İstanbul ve Nazım Hikmet hakkında belki çoğunu bildiğiniz ama bilmediklerinize de rast gelebileceğiniz bir kitap olabilir "İstanbul'un Nazım Planı".

Kitaptan alıntılar:

"Nazım Hikmet, Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacı olmayı düşleyerek İstanbul'a dokunduğu şiiri 1957 yılının 1 Temmuz günü Balçık'ta yazmıştır. Hiç kimse, polis bile farkına varmadan İstanbul'u seyreder Nazım:
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u."

"Nazım'ın kadınlara düşkün olduğu söylenir. Oysa, bütün kadınlar Nazım'a düşkündü!..."


"İnsanlığın gerçek yasalarını şairler koymuşlardır."


"1952 yılında kent gürültüsünü azaltmak amacıyla klakson çalma yasağı başlatılır İstanbul'da. Ki, bu yasak sonradan Paris ve Roma gibi Avrupa'nın bir çok kentinde İstanbul'u örnek alarak uygulanır. Dönemin belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay tarafından Şişli  Etfal Hastanesi  bünyesinde klakson çalma yasağı kararını anımsatmak ve sürdürmek amacıyla ruh hastalarına yönelik 'Klakson Yasağı Pavyonu' kurulur." 

"Şairler dünyanın halinden sorumludurlar. Bu sorumluluktan kaçmaya çalışanların yüzlerine Süreyya Berfe'nin dizelerini bir fener gibi çakıyorum, nice aşkların tanığı Kız Kulesi'nden :
-Sümerlerden bu yana şiir yazılıyormuş. 
Bakıyorum dünyanın haline yazılmasa da olurmuş."

"Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı yapıtı Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden başlar. İşçiler de, hükümetin önlerine koyduğu kara tabloyu değiştirmek için eylemlerine Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden başladılar. 
İstanbul'un iki gardırobu vardır: Sirkeci Garı ve Haydarpaşa Garı... Ve, görünen o ki, İstanbul bundan böyle işçi tulumuyla dolu olan Haydarpaşa gardırobundan giyinecek!..."

"Şairin ölümünden sonra kurulan komite bir uçağa "Nâzım Hikmet" adını vermeyi düşünür. Ama sonradan bir geminin daha elverişli olduğuna karar kılınır. Yugoslavya'da yapılmakta olan yük gemisine Nâzım Hikmet adı konur. Niye mi yük gemisi?.. Çünkü, yolcu gemileri belli limanlar arasında işler. Oysa bir şilep bütün limanlara girebilir, dünyanın bütün denizlerini gezebilir!.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder