Bu Blogda Ara

23 Haziran 2019 Pazar

Hayata Röveşata Çeken Adam - Fredrik Backman

Fredrik Backman'ın "Hayata Röveşata Çeken Adam" ya da orjinal adıyla "A Man Called Ove" Ove Adında Bir Adam  filmi de çekilen bir kitap. Huysuz ihtiyar İsveç'li Ove'nin kendisini başka bir adam olmaya yönelten yaşamı. Kötü ve huysuz görünüşünün altında yatan yufka yüreklilik. Mahallesine taşınan komşuları ve onlarla ilişkisi. Ove her şeyin olması gerektiği gibi olmasını ve herkesin de buna uymasını isteyen, kuralcı, disiplinli biri. Gençseniz yaşlıların psikolojisini anlamaya, yaşı benim gibi biraz geçenlerin ise kendinden bir şeyler bulacağı bir kitap. Ove Adında Bir Adam yada hayata Röveşata Çeken adam okunması gereken kitaplarınız listesinde olmalı.

"Ove'nin şu dünyada nefret ettiği bir şey varsa o da ona numara yapılmasıydı. Öyle ki bazen karısı ona en sevmediği üç kelimenin "piller dahil değildir" olduğunu söyleyip takılırdı." 

"Sonja kadere inanırdı.Hayat boyu yürüfüğünüz tüm yollar, sizin için belirlenmiş olan şeye çıkar, derdi."

"Bir keresinde karısına neden hep bu kadar neşeli olduğunu sorduğunda karısı şöyle cevap vermişti "Bir damla ışık bile gölgeleri yok etmeye yeter."

"İnsanlar Ove’nin dünyayı siyah beyaz gördüğünü düşünürdü. Oysa karısı renkli biriydi. Ove’nin gördüğü bütün renkler ondaydı..."

Bir de aklımda kalan Saab-Volvo karşılaştırmaları.
Güzel kitap okuyun.

Kedi Kafası - Neil Sommerville

Kedi Kafası, kedilerden öğrenebileceğimiz ve kendimiz olmaktan vazgeçmeden daha kaliteli bir hayat yaşamak için ihtiyacımız olan 60 kısa dersi anlatıyor. 
Karşılarına çıkan bir fırsatı nasıl değerlendiriyorlar?
İyi bir izlenim bırakmak için ne yapıyorlar? 
İkna etmekte nasıl bu kadar başarılılar? 
Güçlü taraflarını nasıl kullanıyorlar?

Kediseverlerin özellikle okuması gerekli bir kitap.
Kitaptaki her dersin başında kedilerle ilgili söylenmiş güzel sözler var. İşte bazıları:

"Kediler, farkında olduğumuzdan daha fazla şeyi akıllarından geçiren gizemli bir topluluktur."
"Hayatta, bir kedi tarafından karşılanmaktan daha fazla hoşa gidecek çok az şey vardır."
"Uyuyan bir kediyi izlerken kendinizi gergin hissetmeye devam etmeniz mümkün değildir."
"Kedi bile kendi ininde aslandır."
"Eğer bir evde kedigillerden biri yaşıyorsa o evin çalar saate ihtiyacı yoktur."
"Onun güvenini bir defa kazanırsınız, hayatınız boyunca dostunuz olarak kalır. Uzun çalışma saatlerinizi, yalnızlığınızı ve acınızı paylaşır. Bütün akşamlarını sizin sessizliğinizle uyumlu bir şekilde dizinizde oturarak, mırlayarak ve etrafınızda dolanarak geçirir."

ve son olarak

""Bir kediyle geçirilmiş zaman boşa harcanmış değildir."
Ayrıca çeviri için Zehra Onat hanımefendiye çok teşekkürler.


22 Haziran 2019 Cumartesi

Kadınları Anlarmış Gibi Yapma Sanatı - Selahattin Duman

Selahattin Duman'ın kendine özgü mizahi tarzda anlatımıyla yazdığı gözlemlerinden oluşan kitap "Kadınları Anlarmış Gibi Yapma Sanatı" Hepimizin aklından geçen, bir şekilde gözlemlemiş olduğumuz ve yaşadığımız kadınlarla ilgili gerçeklikler. Hepinizin hoşuna gidecek bir anlatım tarzı.

"Kadınların beyninde erkeğe dair özel bir bölüm vardır. Beynin geri kalanı sıradan olsa bile, erkeğin davranışlarını keydeden bu küçük lop bir tür 'kozmik oda' gibidir. Bir kadın kocasının 25 sene önce gittikleri otelin açık bife lokantasında yediği zeytinyağlı dolmanın zarını ayıklayıp ayıklamadığını hatırlar."

"Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı olur"

""Daha kendilerini tanıtırken kalite ortaya çıkıyor. Her cümlenin başına bir 'aynen' sözcüğü yapıştırılıyor. "Seyrek Bıyıklı Gergin Şahsiyetin' aklına gelip de 'aynen' sözcüğüne vergi koysa memleketin iletişim damarları kopar. Kimse bu sözcük olmadan kendini ifade edemediğinden muhaliflerin de sesi kesilmiş olur."

"Erkeğin zaman zaman kendini mutlu sanması da bu sebeptendir. Otuz yıldan fazladır evli oldukları halde hala etrafa sırıtarak bakan erkekler görürsünüz. Evliliklerini sorgulamadıklarından hayata tiner koklamış gibi bakarlar. Demek ki evlilik virüsü zaman içinde kafa da  yapıyor."

" 'Erkeğin bedenindeki CEO hangi organdır' diye sorarsanız size belden aşağısını işaret ederim...Hayata tek gözüyle bakan bu organın kendi beyni yoktur ancak sahibinin beyni ile yakın bağlantısı vardır."

Kitaptan erkekler için yapılan şu tarif çok hoşuma gitti.  

"Erkek denen mahlukun bir tarifi de, 'Çıkmak için dokuz ay uğraştığı yere yeniden girmek için ömür boyu didinen yaratık' "

En çok da öykülerin sonundaki "Kıssadan Hisse" leri beğendim. Eğlenerek zevkle okuyacaksınız. 

Biyopsinin Dondurma Üzerindeki Etkisi - Birol Tezcan

Birol Tezcan'ın gerçek olaylardan alınmış hastanede geçen öykülerden oluşmuş kitabı "Biyopsinin Dondurma Üzerindeki Etkisi" Kitapta yirmi tane öykü var. Öykülerde acı var, gözyaşı var aynı zamanda kahkaha da var. Eğlenceli ve düşündüren öyküler. Yaşanmış hayatlar. Birol Tezcan' ın kendine özgü anlatımıyla.  
Kitaptan alıntıladığım birkaç cümle şöyle. Ama siz tamamını okumalısınız:

"Doktorlar, sanatçılar, mühendisler... Bunlar yönlendiriyor hayatı, aptallar sadece yönetiyor."

"O soğuk kış gecesi birçok insanın dilinde aynı dua vardı. "Allah sokakta kalana yardım etsin." İnsan çaresizliğini Allah'a havale eder. Elinden bir şey gelmiyorsa, Allah yardım etsin demekten başka çaresi yoktur. Sokakta kalana yardım edemeyecek kadar aciziz yani. Aciz olduğumuzdan Allah'a havale ederiz sokakta kalanları."

"Biri ölünce susmak lazım. Can bu can. Ama susmadılar. Ölenlere terörist dediler. Artık herkese terörist diyorlar. İnsan için ölene saygı duyarım, hayvan için ölene de, ağaç için ölene de. Can kutsaldır. Öyle öğrendim ben. E insanları öldürüyorlar, hayvanları öldürüyorlar, ağaçları öldürüyorlar. Ağaç için ölenlerin cenazesine katılanları dövüyorlar. Tazyikli su sıkıyorlar. Plastik mermi atıyorlar. Gerçek mermi sıkıyorlar. Sonra biz yönetenler, işte burada çıldırıyorum, tıpkı babam gibi, tıpkı öğretmenim gibi, tıpkı öğretmenimizin önüne çocuğunu atan arkadaşımın annesi gibi, tıpkı çocuğunu döverek ilgilendiğin sanan anne baba gibi, dayak atılana, yaralanana, ölene değil, dayak atana, yaralayana, öldürene sahip çıkıyorlar."

Lale-i Tur - Muhammed İkbal

Pakistanlı şair Muhammed İkbal'in şiirleri Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındandır. 
Şair, Hindistan'daki müslümanların bağımsızlık mücadelesini ilk defa dile getiren kişidir. İslâm dünyasının içinde bulunduğu durum, diğer Hintli müslüman aydınlar gibi İkbal’i de İslâm milletlerinin bir rönesans gerçekleştirmesi gerektiği fikrine yöneltti. 1922’de İngiliz yönetimi tarafından kendisine “sir” unvanı verilmişse de bu unvanı kullanmadı. 1930’da Allahâbâd’da gerçekleştirilen Hindistan Müslümanları Birliği’nin yıllık toplantısına başkanlık etti. Bağımsız Pakistan Devleti’nin kuruluşu yönünde ilk ciddi adım, İkbal’in bu toplantının açılış konuşmasında ortaya koyduğu düşüncelerle atıldı.Müslüman hintli mücahitler adıyla yazdığı şiirleri hindistan'daki müslümanların hareketlenerek ingiliz sömürüsüne başkaldırmalarında ve Pakistan'ın kuruluşunda önemli katkıları olmuştur. 
Pakistan'ın Mehmet Akif'i olarak adlandırılan şairin şiirlerinde Mevlana'nın etkisi büyüktür. Hatta "Mevlana güneştir, ben onun zerresiyim. mevlana ateştir, ben onun külüyüm." sözünü söylemiştir. Şiirlerini ben seviyorum. Hepsi ayrı ayrı derin anlamlar içeriyor. Lale-i Tur kitabından altını çizdiğim mısraları ise şöyle:

"Kimseden göz dilenmedim görmek için,
Alemi kendi gözümden gayrısıyla görmedim."

"Ne gam çekersin, gönlün canı nefesten değil,
Varlık halkasında idi gönül, yoklukta değil.
Kemirmesin seni ölüm düşüncesi ey dar görüşlü,
Nefes dursa dahi gönül baki, gam değil."

"Ol emrinin sırrı senden gayrısı değil,
İzsiz'in izi, senden gayrısı değil.
Yaşam yolunda daha cesur adım at,
Şu koca alemde senden gayrısı var değil."

"Vurma kader zincirini ayağına,
Vardır bir yol şu dönen kubbeye. 
Şüphen varsa eğer, doğrul ve silkin;
Bil ki kırınca zincirini, vardır bir yol yürümeye."

Daha birçok kitabı ve bir çok değerli sözleri var. Kitaplarını bulursanız mutlaka okuyun.

 "Yeni bir günün doğması icin pek çok yıldızın batması gerekir" sözünün de sahibidir.

9 Haziran 2019 Pazar

Bir Delinin Hatıra Defteri - Nikolay V.Gogol

Bir Delinin Hatıra Defteri, Palto ve Burun ile birlikte üç öyküden oluşuyor. Genelde öykülerde makam mevki, adalet kavramları işlenmiş. Dostoyevski'nin "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık" dediği işte bu Palto. 
Kendine göre bir mizah içeren üç öykü. Üçünde de olağanüstü temalar var. Rus bürokrasisini eleştiren mizah var hiciv var. Hikayelerdeki karakterlerin üçü de alt dereceden memur. Gogol bütün hikayelerinde Rus devlet sistemini, adam kayırmacayı, adaletsizliği, vasıfsız ve liyakatsiz kişilerin haketmediği yerlere gelmesini kendine özgü anlatımıyla eleştirmiş.

Maniki Dünya - Hüsnü Mahalli

Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli'nin 2016 yılında basılmış İslam Coğrafyasının Kanlı Yüz yılı alt başlıklı kitabı.
Neden "maniki"? Maniki çingene dilinde "kahpe" demek. Dünya siyasetinin günümüzdeki tarifini bu kelimede bulmuş yazar. Bir dönem aynı isimli bir tv programı da vardı.
Kitapta, Lawrance zamanından bu yana  Ortadoğuda İsrail'in Amerika'nın  müslümanlara karşı kurguladığı oyunlar, yaratılan iç savaşlar, parlayan ve silinip giden liderler, Arap dünyasının bazı planlara alet olması, bu planları sezen bazı liderlerin de yok olup gitmesi, Arap coğrafyasındaki çelişkiler, Arap baharı ve Kürt sorunu hepsi bu kitapta işlenmiş. 
Çoğu bölümler yazarın bulunduğu ülkelerde yaşadıkları anı ve günlük formatında anlatılmış.
Tahmin ediyorum bu kitapta ilk defa okuduğunuz, "Ya ben bunu hiç böyle düşünmemiştim" diyeceğiniz konular olacak ve bazı olaylara farklı açıdan bakmaya başlayacaksınız.

Bu kitaptan neler öğrendik? İşte bazıları:
Lavrance'in homoseksüel olduğunu, Ortadoğuda sınırların belli elli tarafından çizildiğini, tesadüf sandığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını. Örneğin:
"Ermeniler Cerablus'a gelip yerleştiğinde tarih 1915-1916 idi. Yani Cerablus bir Osmanlı toprağı idi ve Karkamış ile arasında henüz bir tel örgü bile yoktu. Oysa binlerce Ermeni, daha sonra Suriye tarafında kalacak olan Cerablus'a yerleştirilirken Türkiye sınırları içinde kalan Karkamış'a bir tek Ermeni yerleştirilmemişti. Üstelik Misakımilli sınırı da henüz çizilmemişti."

Bir tespit de Menderes ile ilgili:
"..Ama her şeye rağmen Menderes ve bakanları idam edildiğinde duygusal olarak üzüldüğümü;ancak ABD'nin kendisine bunca hizmet eden ve Türkiye'yi NATO'ya sokarak  batı işbirlikçisi durumuna getiren Menderes'in idamına ses çıkarmamasının ya da idamını engellememesinin beni çok şaşırttığını hatırlıyorum...ABD kim olursa olsun ve kendisine ne kadar hizmet ederse etsin gerektiğinde adamlarından vazgeçebiliyordu."

"Esad'ın şu cümlesi bugün için de hala çok anlamlıydı:
'Arap ülkeleri olarak şimdi biz birleşemezsek gün gelir İsrail bizleri aramızda savaştırır.' "

"Sabra ve Şatilla'da İsrail'in yaptığı katliamlar sonrası öldürülmüş bebeğine sarılarak yerde oturmuş bir Filistinli kadına yanaşıp yardımcı olmaya çalıştığımızda 'Eğer yukarıda Allah varsa dokuz ay günde değil 9 günde doğurmamı sağlamalı. Çünkü ben bbu katliamların intikamını sürekli çocuk doğurarak alabilirim.' demişti"

"Türkiye kendi Kürtleri ile savaşıyor ama Irak Kürtlerine sınırsız destek veriyordu. Türkiye’den intikam almak isteyen Saddam kendi Kürtleri ile savaşırken PKK ya yardım ediyordu. İran ise kendi Kürlerinin her ayaklanmasını bastırmasına karşın hem Irak Kürtlerine hem de PKK ya destek veriyordu. Suriye kendi Kürtleri ile hiç savaşmamış olmasına rağmen bazı haklarını vermiyor ama Irak Kürt liderlerini ve Öcalan’ı Şam’da misafir ediyordu."

"..Sohbet bitince çıkıp arabaya bindik ve Hankenti'nden yaklaşık 3-4 km. uzaklıkta bir tepeye çıktık. Güneş batmak üzereydi. Yanımızdaki subay burada bekleyin diyerek orada mevzilenen 10 kadar askerin yanına gitti ve 'Kemranızı buraya kurabilirsiniz' diyerek bize el salladı. Biz de dedikleini yaptıktan sonra beklemeye koyulduk. 30 dakika kadar sonra Ermeni tarafından içinde 5 askerin olduğu bir cip vadi boyunca Azeri tarafına doğru ilerledi. Daha sonra Azeri taarfından yakıt dolu 4 tanker göründü. ermeni askerler tankerleri getiren Azerilere dolar dolu çanta uzarak tankerleri alıp Ermeni bölgesine getirdiler. Azeriler Ermenilerin cipini alarak oradan uzaklaştılar.
    Ertesi gün (23 Temmuz 1993) Ermeniler Azerilerden satın alınan bu yakıtı tanklarına doldurarak Ağdam kasabasına saldırıp ele geçirdiler. Ağdam'daki zavallı Azeri halkı kendi soydaşlarının ihanetine uğramıştı."

Daha çok altı çizili satırlar var. Kitapta anlatılanlar Arap coğrafyası hakkında bildiklerinizi unutturacak derecede.

8 Haziran 2019 Cumartesi

Tersine Dünya - Orhan Kemal

Orhan Kemal'in Tersine Dünya kitabında kadın ve erkek rolleri tersine çevrilmiş. Kitap hem gülmece unsurları hem de cinsiyetçi mesajlar içeriyor. Kadınlar bekçi, polis, iş insanı erkekler ise ev erkeği, genelev emekçisi olmuş. Kadınlarla ilgili deyimlerde tersine çevrilmiş. 

"Anam avradım olsun" değil, "babam kocam olsun" gibi. 
"Erkek milleti değil mi aklı da saçı gibi kısa" gibi.
"Erkek başımla ben ne yaparım şimdi oralarda?"
"Bir kadın erkeğinin küçük tanrısıydı."
"Ağızları var, dilleri yok kocalar."

Kitaptaki kurguda, dışarıda gezen, haytalık yapan evin geçimini sağlayan kadınlar, evde çocuklara bakan, yemek yapan ise erkeklerdir. Namus kavramı erkek bedeni üzerinden yapılmaktadır.  Erkeğin namusu kadından sorulmaktadır. Erkekler kadınlardan korkmakta, içip içip dağıtan, eve gelince kocasını döven kadınlarla bu kitapta tanışıyoruz.

Romanın kahramanı Bitirim Leyla'dır. Zamparadır, üçkağıtçıdır, belalıdır. Namuslu bir kocası ve aynı onun gibi bir de oğlu vardır. Müteahhit Ayşe ile yaşanılan bir olay sonrası nezarete düşer. Bu Eve ekmek götüremeyince ordunun içine salsa namusundan emin olduğu kocası çalışmaya başlar. Cezaevindeki karısını ziyarete gelen Leyla'nın kocasına baş gardiyan aşık olur. Cezaevinden çıkan Leyla kocasını bulamaz. Kötü yola düştüğünü sanır onu genelevlerde aramaya başlar. Bu arada kendisi de başka bir erkeğe aşık olur. Derken olaylar sürer gider.

Tersine Dünya” 1968 yılında “Pardon” adlı mizah dergisinde tefrika edilmiş, kitap olarak basımları ise, yazarın ölümünden sonra yapılmıştır.
Kitabın filmine  https://www.youtube.com/watch?v=6LTvWmdwItc adresinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından da sahnelenmiştir.

3 Haziran 2019 Pazartesi

Ziverbey Köşkü - İlhan Selçuk

Yeni ve güncel kitaplar kadar arada eski baskı kitaplar da okuyorum. İşte onlardan biri. İlhan Selçuk'un "Ziverbey Köşkü". 1970' lerin siyasal ortamında, tutuklanan sorgulanan, hapse atılan gazeteci yazar İlhan Selçuk'un işkence merkezi Ziverbey Köşkünde yaşadıkları, cezaevi ortamında gördüğü işkence ve sorgulamalar hakkında Tercüman Gazetesine yazdığı akrostiş içeren "Baskı Altındayım" ve "İşkence Var" şifreli ifadelerinin yayınlanması bu kitapta anlatılmış. 1987 tarihli kitap sizi 12 Mart muhtırası günlerine geri götürecek. Tekrar o günlerin karanlık yüzüne şahit olacaksınız. Faik Türün'leri, Turgut Sunalp'leri, Muhsin Batur'ları, Memduh Tağmaç'ları hatırlayacaksınız.   

Bir Delinin Güncesi - Aslı Erdoğan

Her defasında hayranlıkla ama aynı zamanda üzülerek, duygusallaşarak okuduğum Aslı Erdoğan kitaplarından biri "Bir Delinin Güncesi". Ülkedeki adaletsizlikler, tecavüze uğrayan çocuklar, Cumartesi anneleri, faili meçhul yazar cinayetleri bu kitabın küçük küçük denemelerden, gazete yazılarından oluşmuş bölümlerinde işlenmiş konular. Acının fotoğrafları düz yazıya geçirilmiş adeta. Aslı Erdoğan kitaplarını seviyorum.

Güzel sözler var aklımda kalan:

"Kimdir 'öteki'? Bizden olmayan ama 'biz' i tanımlayabilmek için gereksindiğimizdir."
"ve tek gerçek vardı yaşananlar acıdan yazılanlar acıdan ibaretti..."
"Tecavüze uğrayan her kadın yapayalnızdır, hele bu tecavüz sırtını devlete dayamışsa."
"Siz hiç birini, “ona değil, bana yapın,” diyecek denli sevdiniz mi? Sizin hiç oğlunuz öldürüldü mü?"
"Nesnelerin fiyatları arttıkça insanların düşüyor."
"Orman diyor ki: 'Yeniden dirilmeyi umuyorsan, toprağa gömülmen gerek, yalana değil. Bir ağaç gibi, köklerini derinlere sal ki karanlıkta büyüyebilesin."
"Oysa devleti toplumun üzerinde gören, dokunulmaz, sorgulanmaz, kutsal kabul eden anlayış, tekeline aldığı şiddeti her türlü denetim ve sınırlamadan muaf tutar. Böylece iktidar sahibi olmayanların en temel haklarının sistematik biçimde çiğnendiği bir şiddet ortamı oluşur."
"En korkunç yalan, yansımasını ötekinin gözlerinde gördüğünüz yalandır."
"Nesneler, olgular, pul pul dökülen yalanlar, şatafatlı bahaneler, şişirilmiş egolar, kirli yüzlerde tutmayan makyajlar..."



Ecel Perileri - Angutyus

Angutyus lakabıyla bilinen Fatih Akdere'nin "Ecel Perileri" isimli kitabı bir Ankara polisiyesi. Evet aynı Behzat Ç. gibi. seyredenler bilir, diyaloglar, mekanlar, karakterler bakımından televizyon dizisi Behzat Ç. ile epey benzerlikler içeriyor. 
Bilindik polisiye romanların aksine bu romanda katil baştan belli. Katil adaleti kendisi sağlamaya çalışan bir polis memuru güzel ve genç bir kadın. Aynı zamanda kendi işlediği cinayetleri bulmaya çalışan ekibin içinde de görevli. Katilin kurbanları tecavüzcüler, kadınlara zarar verenler. 
Yazarı Ot Dergisinden tanıyorum. İlk defa bir kitabını okudum. Diğer kitaplarındaki tarzını bilmiyorum ama sanırım ilk kez bu tarzda yazmış. Polisiye sevenler ve Behzat Ç.'yi seyretmeyenler için değişik bir roman olmuş. Ben sıkılmadan okudum. Tavsiye ederim.