Bu Blogda Ara

15 Mart 2018 Perşembe

Cumhuriyet Senin İçin - Enver AYSEVER Orhan GÖKDEMİR


    Gazeteci yazar Enver AYSEVER ve Orhan GÖKDEMİR' in karşılıklı sohbet şeklinde siyasi gündemi değerlendirdikleri yazılardan oluşan bir kitap. Okumaya başlayınca,  Enver diye başlayan yazıların Orhan Gökdemir tarafından Enver Aysever' e hitaben mi, yoksa Enver Aysever'in düşüncelerini mi aktardığı konusunda bir süre kararsız kaldım. Bir bölümde "Senin de şöyle bir kitabın vardı" cümlesi geçince o kitabın Orhan Gökdemir' e ait olduğunun anlamam ve yazı başlığında kimin ismi yazıyorsa yazının o yazara ait olduğunu anlamam uzun sürdü. Bu benim eksikliğim mi yoksa kitabın anlatım şeklinden kaynaklanan bir durum mu bilmiyorum.
Gelelim kitabın içeriğine;
Kitap, bolca iktidar eleştirisi etrafında Osmanlı'nın son dönemi ile Türkiye Cumhuriyeti' nin ilk yıllarını da içine alan yer yer tarihsel çoğu da güncel ekonomik, siyasi, toplumsal konularda iki yazarın karşılıklı sohbeti şeklinde kurgulanmış. Birbirini tamamlayan sohbetler olmuş. Birisi ortalamış diğeri vurmuş, bu minvalde gelişen sohbetlerle ucuca konular eklenmiş. Güzel bir kitap ortaya çıkmış. Kitaptan bazı altı çizilen cümleler var tabi ki: 
"Bir nüfustan bir ulus yaratmanın yegane yolu, dinini toplumdaki rolünü aşağı çekmek ve 
milliyetçiliğin rolünü yükseltmekti. Türklüğe yapılan bütün vurguların tarihsel arka planı budur."
"Bir bebeğe tecavüz ediliyor ve kıyamet kopmuyorsa niçin yaşıyoruz ki?"
"...dünyanın büyük bir çoğunluğu dindar ama bu dindarlık derin yoksulluğu, örgütlü alçaklığı, sömürüyü, zulmi asla hafifletmiyor. "islam coğrafyası" karanlık, kan, revam.Birbirini yiyor müslümanlar."
"Şiir önemli.Şiirsiz direnemez kimse, şiirsiz yazamaz. Şiirsiz dik duramaz kimse."
"Zalim her türlü eziyeti yapabilir evet ama her şartta bir kurşunkalem bulabiliriz. Her şartta sizviriltiriz ucunu. Zulme karşı atabileceğimiz ilk kurşun budur..."
  

10 Mart 2018 Cumartesi

Tuncay Terzihanesi - Sunay Akın


Sunay Akın'ın terzi olan babası Tuncay Akın'ı anlatımı ile başlayan bir kitap. Kitabın tamamının bu konu etrafında devam edeceğini ve Sunay Akın'ın çocukluk gençlik anılarını okuyacağımı sanmıştım. İlginç olabilirdi. Ama yine Sunay Akın' ın diğer kitaplarındaki gibi aynı kurgusal şekildeki, bakın hele bakın bakın "o öyle değil de böyleydi", yada "o adam kimdi biliyor musunuz çok sevdiğiniz şu adamdan başkası değildi" tarzı eğlenceli bazen hüzünlü araştırmasal hikayelerini okudum. Yine her zamanki gibi 'ki İlber Ortaylı' da da aynı durum oluyor' medyadan tanıdığım yazarların kitaplarını kendi sesleri ile okudum. Güzel kitap ama diğer kitaplarından farklı değil.

Beğendiğim alıntılar ise şöyle:


Babamın terzi dükkanı her zaman büyülemiştir beni. İlk oyuncaklarım makaslar, iğneler, kumaş parçalarıydı. Babam elbiseleri keser dikerdi, bense hayalleri.


Sayfalarını yırttım

Yüz Ünlü Türk adlı kiyabın
terzi dükkanındaki resmine
içinde rastlamayınca
kılıncı diliş iğnesi
kalkanı yüksük olan babamın

Server Tanilli, Strasbourg'da düzenlenen bir toplantıda tarihin bir fotoğraf makinesi olduğunu belirterek şunları söylemişti: "Tarih fotoğraf makinesiyle dünyaya gelen herkesin bir kez fotoğrafını çeker. Nerede, ne zaman çekeceği bilinmez, ama mutlaka çeker ve de bir kez... Herkes o fotoğrafına bakılarak anılır, hayattayken ne yapmış diye. Sunay, tarih bir gün senin de fotoğrafını çekecek. Dikkat et, sakın o fotoğrafta gözlerin kapalı çıkma!.."


Çağın bu kadar çabuk değişebileceğini bilseydi Kubilay kafasını verir miydi? Günün birinde işlerin bu hali alacağını bilseydi Şeyh Said o kadar acele eder miydi?


Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek Usta, kuklalarda biz.
Oyuna çıkıyoruz, birer, ikişer:
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.


Kitap bir pencere aralığına konulduğunda, adadan içeriye temiz hava girmesini sağlar. İnsan içinde aynı işlevi yerine getirir. Okunduğunda, insan beyninin havalanmasına, oksijen kazanımıyla düşüncelerin yenilenmesine neden olur.


Çocuğunu asma köprüde sallayan
bir annedir İstanbul
ki onun
içi süt dolu
biberonudur Kız Kulesi
soğusun diye suya tututalan

Rüzgar doğanın bir armağanıdır erkeklere! Bu armağanın kıymeti, modanın gelişimiyle daha da iyi algılanmıştır.


7 Mart 2018 Çarşamba

Votka&Pera - Aybike Ertürk



        İsmi ilginç. Votka&Pera. Yazarın adını ilk kez duyuyorum. bir ara internette bölüm bölüm kitap yazanlar vardı. Herhalde o gençlerden biri diye düşündüm. Kitap alkol sorunu olan genç gazeteci Arda ile Pera adlı bir genç kızın hikayesi. Daha çok Arda'nın hikayesi. Arda bir votka aşığı bir de Pera'nın. Kitap boyunca votka votka votka. İnan ki içmeyenin canını çektirecek derecede. Evet okurken içmişliğim de olduyu. Arda'nın suçu ne yapayım.Alkol babasının hayatını bahvettiği gibi Arda'nın da hayatını karartyor.Aşk ve iş ilişkilerini büyük ölçüde zarar veriyor.
            Kitabın bir bölümünde Arda Votka'yı şöyle tasvir ediyor: "Bağımlılık, zaaf, iradesizlik... Adının bir önemi yok, ama benim için anlamı büyük. Hayatta  bir amacı, hiçbir beklentisi olmayan benim gibi her adam için yolunu gözleyen sadık bir sevgili gibi. Tek isteği kanımda dolaşmak. Bana düşen de ona damarlarımda seve seve tur attırmak."

            Diyor ki Arda kitabın bir yerlerinde "Tecrübeyle sabit; ölümden korkamayan ölmüyor bu hayatta. Azrail de tıpkı bir ergen gibi kaçanın peşine düşüyor, 'Al beni seninim' diyenin yüzüne bile bakmadan geçip gidiyor yanından. Onca masum, hayat dolu insan Hakk'ın rahmetine kavuşurken, benim gibi ne kadar it kopuk, hayattan bezmiş adam var, millete ıstırap olup yaşamaya devam ediyordu."

           "Babam öldüğünde öğrenmiştik bu mezarın varlığını. Sadece kendi mezarını almakla kalmayıp yanındaki boş mezarı da satın almıştı. İnsanlarla fazla haşır neşir olmayı sevmezdi babam. Onu gömdüğümüz gece, annemin Birsen Teyze'ye sinirle "Dolmuşta yanına kimse oturmasın diye de çift ücret öderdi" dediğini  hatırlıyorum. Annem hiç bir zaman anlamadı babamı... Şimdi düşünüyorum da  o boş mezar babamın anneme duyduğu ebedi aşkının kanıtıydı. Ölü bir adamın sevdiği kadın için bıraktığı, açık bir kapı...Tabi o boş mezarı alırken annemin yerine göz koyacağım kimin aklına gelirdi."

             Ben okudum çok beğendim siz de okuyun çok beğenin
            Kitabın yazarı Aybike Ertürk ile yapılan bir söyleşiyi aşağıdaki adreste bulabilirsiniz. https://www.birgun.net/haber-detay/ruhumuzdaki-boslugu-bagimliliklarla-dolduruyoruz-133097.html