Bu Blogda Ara

25 Şubat 2017 Cumartesi

Havva'nın Üç Kızı-Elif Şafak

Elif Şafak bu romanında birbirinden farklı olan üç genç kızın hikayesini anlatıyor. Münkir, mümin ve mütereddit diye adlandırdığı Şirin, Mona ve Peri.

Peri'nin 1980-2016 yılları arasını kapsayan hayat hikayesi üzerinden ülkemizin problemleri, insanların hüzünleri, korkuları ve hep bir arayış içinde oldukları anlatılmış.
Bir tarafta Allah ve inanç,diğer tarafta bilim.Doğu ile batı arasında yüzyıllardır devam eden bir tartışma,inanç ve inançsızlık bu hikayenin ana konusu diyebilirim.

Elif Şafak'ın röportajında,  bu hikayeyi içinde biriktirdiğini, daha fazla içinde tutamayacağını ve bu nedenle yazdığını söylemiş. Aynı zamanda kitabı ilk önce İngilizce yazıp, sonrasında çevirmenler tarafından Türkçe'ye çevrilmiş.Kitabın ismini neden Havva'nın Üç Kızı koyduğunu da açıklamıştı o röportajında."Adem ile Havva'nın hep oğulları,yani Habil ve Kabil konuşuldu.Ama onların kızları da vardı ve şimdiye kadar onlardan hiç bahsedilmedi."diyor.
Kitabın başlarında Türkçe'de ilk kez duyduğum kelimeler de oldu.Mesela "Bigane" İlgisiz, kayıtsız, yabancı demekmiş.Alicenap, esriklik, zinhar. Başlarda bu kelimeleri görünce herhalde kitabın genel dili biraz bu şekilde olacak diye düşünmüştüm.Ama sonra başkalaştı.Kitabın dili ağır falan değil, gayet de anlaşılır.
"Havva'nın Üç Kızı kitabının iki kapağı var.Her ikisinin de hikayesi aynı.bu kapaklar üç farklı illüstrasyon birleştirilerek hazırlanmış.Dostluk ve kız kardeşlikte bütünleşen,farklı dünyalara rağmen yan yana gelen üç kadın.Üç yüzün farklı olması,hikayenin kahramanları olan kadınların arasındaki uyumsuzluğu anlatıyor."

Kadın sorunlarını ele almak amacıyla bir roman yazmak istemiş, arada İslam ve Kadın tartışmaları, 12 Eylül'den alıntı, 11 Eylül, fundamentalistleşen İslami Örgütler, Türkiye'nin muhafazakarlaşan toplumsal yapısına sığ eleştiriler, bugüne kadar alışık olmadığımız bir hikaye örgüsü, Elif Şafak'ın olmazsa olmaz dostları; Cinler, ama yine de arada o bildiğimiz kırgınlıklarıyla insan hikayeleri
Kitap ciddi anlamda çok fazla altı çizilecek yer kapsıyor. Tespitleri güzel bence tam yerinde. Olay örgüsüne gelecek olursak çok fazla merak uyandırıcı değil bildiğimiz türden. Olaylarla ilgili sonradan kafanızda soru işareti kalabiliyor. 

Kitaptan alıntılara gelince;

-Büyümek demek, anne babanın kusurlarını görmeyi öğrenmek demekti.
-Kendini nasıl gördüğün,bir müddet sonra hakikatin olur.
-Adresin değil, sadece ayak izlerin olsun bu dünyada.
-İnsan hangi noktada suça ortak olurdu acaba? Aktif şekilde içinde rol aldığında mı, yoksa pasifçe bilmezden geldiğinde mi?
-Başkasi için dua eden ne kadar az kişi var farkında mısın? İllaki kendilerine. Zaten o kadar çok dua birbirinin kopyası ki. Beni koru, beni kayır, beni yükselt... Her şey ben. Onlara sorsan "dindarlık" derler adına, bense "kılık değiştirmiş bencillik " diyorum.
-İki tür erkek vardır:kırıp dökenler ve tamir edenler.Birinci gruptakiler sırılsıklam abayı yakar,aşık oluruz ama ikinci gruptakilerle evlenip yuva kurarız.
-Dinden hazzetmem ama Tanrıyı yine de pek severim; neden biliyor musun? "Yalnız çünkü pericim, tıpkı benim gibi... Senin gibi, O da yalnız" dedi.
-"Devrimci, bütün çocukların oyuncakları olmasını ama hiçbir çocuğun aşırı oyuncağı olmamasını isteyen kişiye denir."
-Bütün ömür boyu damla damla biriktirdiğimiz hüzünlere, kederlere sonradan tek bir kişinin sebep olduğunu sanmak ne büyük yanılsamadır. Ama insan beyni, kendini aldatmakta ustadır.
-"Yarı geleneksel, yarı modern. Domuzun görüntüsüne tahammül edemez ama şaraba -ya da votka, tekila- kesinkes 'hayır' demez...Anladın işte. Ramazana gelince gevşektir, orasında burasında oruç tutar, bazen atlar. Dinden vazgeçmez, zira ölümden sonra hayat varsa işini sağlama almak ister. Ama özgürüklerden feragat etmek de istemez. Azıcık ondan, azıcık bundan. Çağımızın müthiş birleşimi, Latince ismiyle, 'Muslimus Modernus'..."
-"Demokrasi olan memlekette bir adam sarhoş oldu mu, 'Ah ne oldu benim güzel sevgilime?' diye ağlar. Demokrasi olmayan yerde ise, bir adam sarhoş oldu mu, 'Ah ne oldu benim güzel memleketime?' diye ağlar."
-"Anne dediğin, bütün huzurlu vadilerini, durgun göllerini ve yüce dağlarını avucunun içi gibi bildiğin, keşfedilmiş bir toprak parçasıydı."
-Bazı insanlar dünyayı değiştirmek istiyor, bazıları eşlerini ya da arkadaşlarını. Kendini değiştirmek isyeyense çok az.