Bu Blogda Ara

22 Ocak 2023 Pazar

Onca Yoksulluk Varken - Emile Ajar (Romain Gary)

1975'te Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü'ne layık görülen 'Onca Yoksulluk Varken', bir hayat kadınının oğlu olan Arap bir çocuğun, fahişe çocuklarına bakan Yahudi Madam Rosa'yla birlikte geçen hayatını anlatır. Ve aynı ödülü 1956'da 'Cennetin Kökleri' kitabıyla kazanmış olan Romain Gary'nin, daha sonra açıkladığı üzere, 'Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım,' gerekçesiyle 'Emile Ajar' müstear adıyla yayınlamış.. 

Romain Gary, 1980 yılında kendi eliyle yaşamına son verdi. Ardında, Fransız ve dünya edebiyat çevrelerini altüst edecek bir yazılı açıklama bırakmıştı. Ölümünden sonra açılan bu yazılı açıklamasında, yazar, Emile Ajar takma adıyla yayımlanmış Onca Yoksulluk Varken, Kral Salomon'un Bunalımı ve Yalan-Roman adlı romanların gerçek yazarının kendisi olduğunu belirtiyordu. (Bu üç romanın çevirileri Can Yayınları arasında çıkmıştır.) Emile Ajar takma adıyla yayımlanan bu romanlar, eleştirmenlerce göklere çıkarılmış, satış rekorları kırmış ve yazarına bir de Goncourt Ödülü kazandırmıştı.

Küçücük çocuk yüreğine sığdırdığı, daha ön yaşında olduğu yalanı ile biran önce büyümeye çabalayan ve sadece bir gün, o güne kadar hiç bilmediği, tanımadığı babasıyla karşılaştığında 4 yaş birden büyüyüp 14 yaşında olan Momo'nun onu büyüten yaşlı, şişman, sürekli panik halinde olan ve büyümesini hiç istemeyen Madam Rosa'nın: "Bunu sen bilmezsin, çok gençsin." dediğinde "Hiçbir zaman, hiçbir şey için çok genç olmadım, Madam Rosa." dediği gibi hep olgun ama ilgiye, sevgiye, anneye, aileye hep muhtaç olan Momo'yu ve hikayesini okurken çokça düşünüp, bolca altını çizeceksiniz bu kitabın.. Hayatın ve doğanın kanunları karşısında çoğu zaman yenik düşmüş fakat yinede azmini, heyecanını asla kaybetmeyen, sürekli çabalayan insanların başından geçenleri okumak biliyorum ki iyi gelecektir size... Onca Yoksulluk Varken bana göre mutlaka okunması gereken kitaplar arasında.. 

"İyice hüzünlü görünüyordu Mösyö Hamil. Gözlerinden ötürüydü bu. İnsanların hüznü her zaman, en çok gözlerinin içindedir."

"Korkmak için insanın bir nedeni olması gerekmez Momo."

"Saçmalamayın, Madam Rosa. Korkmanız için hiçbir neden yok. Momo'cuğumuz yumuşak bir çocuk. Bu bir hastalık değil, hem yaşlı bir doktorun sözüne inanın, en güç tedavi edilen şeyler hastalıklar değildir."

"Bana garip gelen, gözyaşların doğmadan önce programlanmış olmasıdır. Bu demektir ki ağlayacağımız önceden saptanmış. Bunu hiç düşündünüz mü? Kendine saygısı olan hiçbir yaratıcı yapmaz bunu."

" 'Evlenmek için çok yaşlıyım,' diyordu Mösyö Hamil, sanki her şey için çok yaşlı değilmiş gibi."

"Sanırım adaletsiz insanlar en rahat uyuyanlardır, çünkü hiçbir şeye aldırmazlar, oysaki adil insanlar gözlerini kapatamaz, her şeye tasalanırlar. Yoksa adil olamaz."

Kitleler Psikolojisi - Gustave Le Bon

Tanınmış sosyolog Gustav Le Bon, ilk kez 1895 yılında yayımlanan Kitleler Psikolojisi'nde, özgürce düşünebilen bireyler ile mantık dışı fikirlere kapılan bilinçsiz toplulukları karşılaştırarak kişilerin bir kitleye mensup olduklarında nasıl davranışlar sergilediklerini ele alıyor.

Le Bon, toplumların neden bazı olguları karakteristik biçimde benimsediklerini de tüm detaylarıyla inceliyor. Günümüz toplumu için hâlâ geçerliliğini yitirmediğini göreceğiniz bu eser, aynı zamanda psikoloji alanının da önemli yapı taşlarından biridir.

Altını çizdiğim çok yeri oldu. Siyasetle uğraşanların, halkın, bizi yönetenlerin psikolojisinin ve halkın onlara verdiği  ya da veremediği tepkinin kaynaklarını öğrenmesi bakımından okunması gereken bir başucu kitabı bence. İnsan psikolojisini bilmeden kitlelere hakim olunamaz.

"Hayatta başarılı olmanın ana şartları, yargılama,tecrübe, girişim ve karakterdir. Bunlar ise kitaplardan öğrenilmez. Kitaplar lüzumu halinde baş vurulmaya yarayan sözcüklerdir ki, orada yazılı uzun parçaları kafaya doldurmak, boşuna bir gayrettir. Klasik eğitim için hiç de mümkün olamayacak derecede mesleki eğitim zekayı nasıl geliştirebilir?"

"Canlı varlıklardan birkaçı bir araya gelir gelmez, bunlar ister hayvan olsun ister insan kalabalığı olsun, içgüdüsel olarak bir önderin, egemenliği altına girerler. İnsan topluluklarından önderler büyük bir rol oynarlar. Onun iradesi, düşüncelerin gerçekleştiği ve oluştuğu bir kaynak olur. Kitle, çobanından vazgeçmeyen bir sürüdür."

"Önder, başlangıçta, sonradan havarisi olacağı düşünce tarafından sihirlenmiş bir kişidir. Düşünce onu o derece sarmıştır ki, onun dışında her şey silinir ona ters düşünce batıl ve hurafe görünür...Önderler çoğu defa düşünce adamı değil aksiyon adamıdırlar. Onlar yarı aydındırlar."

"Aydın olmak genellikle tereddüde ve hareketsizliğe yönelttiğinden tam aydın olamazlar. Önderler özellikle nevrozlular, yaratılışça heyecanlı olanlar, deliliğin kenarında dolaşan yarı deliler arasından çıkarlar. Savundukları düşünce, takip ettikleri amaç ne kadar abes olursa olsun, onların düşüncelerine karşı her uygulama, her yargılama yargısız kalır."

"Kitlelerin eğitim ve sevgisi hiç bir zaman iyi hükümdarlara değil, kendilerini şiddetle baskı altında bulunduran baskıcılara karşı olmuştur. Kitleler, en yüksek heykelleri her zaman bunlar için dikmişlerdir."

"Bu yıkıcı içgüdülerimizi kendi cinslerimize uygulamadığımız vakit, onları hayvanlara yönelterek sakinleştirmeye çalışıyoruz. Av merakı ve kitlelerin gaddarlığı aynı kaynaktan meydana gelir. Savunmasız bir zavallıyı paralarken kitleler pek alçak bir gaddarlık gözetirler, fakat bu alçak gaddarlık , bir filozofun gözünde, köpeklerinin  zavallı bir ceylanı nasıl paraladığını seyretmekten zevk almak için düzine düzine  toplanan avcıların alçak gaddarlığının yakın akrabasıdır." 

"Kitlelerin hayal gücü üzerine etki etmek sanatı, onları idare etmek sanatıdır."