Bu Blogda Ara

24 Nisan 2015 Cuma

Kişisel Ataleti Yenmek-Mümin Sekman

Mümin Sekman'ın tavsiyeleri zaten orjinali başka kitaplardan alınan alıntılara dayanıyor. Sonuca bağlanmamış her zamanki gibi. Kitap tabii ki ihtiyacı olanlara güzel şeyler kazandıracak nitelikte. Ama bu tir sorunların çözümü büyük oranda kişinin kendi elinde tabii ki.kitap sadece yol gösterici.Kitabı okuduktan sonra insana nur inip te kendi kendine ataletten kurtulunmuyor elbet. Nedense Kitabın altını çizdiğim sözleri yabancı düşünürlerin sözleri oldu.Tükenmişlik sendromunu da güzel anlatmış.

Ayrıca Oblomovluk denilen olayı da öğrenmiş oldum.Oblomov ne yapabileceğini nasıl yapabileceğini bilir ama sonuçta eyleme geçip hiçbir şey yapmaz.Hiçbir şey yapmama durumundan çıkmayı ister ama bunu da yapamaz.

Başarı güçlü bir istekle yürür.

Dale Carnegie'nin deyişi ile "başarı yolunda sürat , isteğin şiddeti kadardır."

Bir insan bir konuda harekete geçmiyor ise, o konuda yeterince istekli olmadığındandır.Olduğunuz gibi kalarak olmak istediğiniz yere varamazsınız.Ataletin paslı dünyasında yaşayan bir kişinin hayatında eksik olan üç şey vardır.Hareket, heyecan ve hız.

14 Şubat 2015 Cumartesi

EMPATİ-Adam Fawer

Güzel bir bilim kurgu.Çoktandır okumayı çok istiyordum.Olasılıksızdan sonra bunu da okumalıyım dedim.Başta karışık geldi sonra akıcı olmaya başladı.Güzel değişik bir hikaye. Ancak kesinlikle filmi daha da sürükleyici ve aksiyon dolu olabilir.Hikayedeki kişiler bazen ismiyle bazen de soyadıyla anıldığı için biraz karıştı. Bir de kahramanlarımızın isminden kadın yada erkek olduğunu ilk başlarda anlayamadım.erkek sandığım kadın kadın sandığı erkek çıktı.ben mi sadece böyle sandım bilmiyorum.İlginç bir kitaptı.Olasılıksızı ben daha anlaşılır buldum.
Kitaptan alıntım kitabın konusu ile ilgili değil.Kitapta bolca hristiyanlık propagandası yapılıyor ancak bir cümle hoşuma gitti.Çok katılmasam da paylaşıyorum "Bizi kendi suretinde olmasına rağmen kusurlu olarak yaratan bir tanrıya inanabiliriz.O kusurdan dolayı bizleri binlerce yıldır cezalandıran bir Tanrıya. Milyonların açlıktan, hastalıktan ve savaşlardan kırılmasına izin veren bir tanrıya .Bize gençliği bağışlayıp, sonra onu geri alıp bizleri yaşlı, yıpranmış bedenlerin içinde kapana kısılmış bir şekilde yalnız ölümlere terk eden bir Tanrıya."

3 Kasım 2014 Pazartesi

Sırça Köşk-Sabahattin Ali

On üç öykü ve dört masaldan oluşan öykü kitabıdır. Çok güzel öyküler ve masallar.Özelikle de Sırça Köşk Sırça Köşk masalını okuyun ve günümüze uyarlayalım.
Kitaptan Alıntılar:
Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. “Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?” diyorlar. “Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?

Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır; kimi adı katile çıktı diye adam öldürür..

Kar-Orhan Pamuk

Sıkılmadan okuduğum Orhan Pamuk kitaplarından biri daha.Güzel kurgulanmış bir doğu hikayesi.Güçlü karakterler güzel bir konu..
Kitabın ana karakteri Ka. O vakitlerde doğuda kadınlar art arta intihar etmeye başlar. Hem de intihar edenler başörtülü kadınlardır.
Ka bazı yazı ve siyasi suçlamalardan Almanya'ya gitmiş o dönemlerde. Uzun zaman sonra da intihar olaylarını araştırmak için memlekete geri döner.
Aynı sokaklardan geçer, Siyasal İslamcılar ile Kemalistlerin atışmalarını yeniden yaşar. Sevdiği kadının kocasından boşanmış olduğu için yeniden hayalinin peşine düşer. 
Bence en önemlisi de Ka burada tekrardan Tanrı'ya inanmaya başlar.
Orhan Pamuk'un dediği gibi kitabı anlatan kısa bir cümle var aslında;
''Kitabımın sloganı, insanları anlamaktır. Bu da, Türkiye'yi anlamayı getirir.''


Kitaptan alıntılar
"Sana çok fena âşık oldum ve acı çekiyorum," dedi Ka.
"Bu kadar çabuk alevlenen bir aşk aynı hızla söner, korkma."


Yalnız olduğum için Allah'a inanamıyorum, Allah'a inanamadığım içinde yalnızlıktan kurtulamıyorum.

15 Ekim 2014 Çarşamba

İstanbul - Orhan Pamuk



Başlarda İstanbul' da tarihi bir gezinti ümidiyle başlamıştım okumaya ama sayfalar ilerledikçe sadece resimlere baktığımı fark ettim sonra da hızlı hızlı sayfaları çevirmeye başladım.Vakit kaybı


14 Ekim 2014 Salı

Bir Ses Böler Geceyi-Ahmet Ümit


Süha isimli eski solculardan olan kahramanımızın ,bir seyahati sırasında Alevi koylerinden birine yolunun düşmesi ve tesadüfen Cem töreninde ki hesaplaşmanin icinde bulmasi kendisini  ve bu töreni seyrederken , kendi anılarına yaptıgı yolculugu kendi iç hesaplaşmalarını da okuduğumuz  bir roman . Surukleyicilik kısmı İsmaily in (kendini öldüren sofu genc ) onun dedeler ve sofular  tarafından  ve koy halki tarafindan suclanirken ; ölümünün arkasından ailesi ve sevdikleri tarafından aklanılmaya çalışılmasını konu alan bir roman .

Kitabın en çok hoşuma giden cümlesi de G.Dimirtov'un "Bir üyenin örgütüne bağlılığı ödentisini zamanında ve düzenli ödemesinden belli olur."
sözü idi

13 Ekim 2014 Pazartesi

Ortak Acı 1915 Türkler ve Ermeniler


Nedir bu Ermeni sorununun  cevabını büyük ölçüde aldığım kitap.               

Ermenilerin Bizans İmparatorluğu'nun merkezi olan Konstantinopolis' e İstanbuyl' a girmeleri yasaktı.Binaenaleyh Fatih Sultan Mehmed İstanbul' u aldığı zaman İstanbul' da tek Ermeni yoktu. 

İngiliz Yazar John Haslip "Bilinmeyen Sultan II Abdülhamid" adlı kitabında Abdülhamid' in şu sözlerini aktarıyor;"Avrupa, Yunanistan ve Romanya'yı (ele) almak suretiyle Türk devletinin ayaklarını kesti.Bulgaristan'ın Sırbistan'ın ve Mısır'ın kaybı ise bizi kollarımızdan mahrum bırakmıştır.Şimdi ise Ermenileri ayaklandırmak suretiyle ciğerlerimizi sökmek istiyorlar." Abdülhamit bu düşünceyle doğu illerinde Ermeni çetelerine karşı Hamidiye alayları adıyla Kürt aşiretlerini örgütledi.İstenen reformları yapmadı.Tırmanan Ermeni isyanlarına karşı sert tedbirler aldı.Ermeni Komitecileri ve Osmanlı karşıtı Avrupalılar bu dönemde Abdülhamid' e Kızıl Sultan lakabını taktılar.

İnsanlara " Arap olmayı, Arnavut olmayı,Ermeni olmayı bırak" denmiyor. Yani asimilasyon denilen bir şey yok.Ve zaten bir çok insan da mutlaka o etnik kimliğini geliştirdi diye "ben gideyim Osmanlı İmparatorluğundan ayrılayım." demiyor.Gidip kendi ulus devletlerini kurmak isteyen birtakım ulusçular var. Ama ben Ermeniyim ya da ben Arnavutum ama Osmanlılıkla herhangi bir alıp veremediğim yok, yeter ki Osmanlı Devleti bana söz verdiği o eşitliği tanısın" diyenler de çok. Bu tabii yani kesinlikle kimliklerle ilgili ama bir üst kimlik diyebiliriz ittihad-ı anasır politikasındaki Osmanlılık kavramına.

Bu dönemde çıkan Köylü Gazetesi üç sütun halinde çıkıyor; sütunlardan bir tanesi Rumca yazılıyor ve Rum alfabesiyle, Helen alfabesiyle... ikinci sütun Ermeni alfabesiyle yazılıyor.Üçüncü sütun Osmanlı alfabesiyle yazılıyor.İttikad-ı anasır' ı adeta ifade etmek için.