Bu Blogda Ara

8 Mart 2019 Cuma

Abisi Olmak Halkının-Ahmed Arif - Şeyhmus Diken

Onu şarkı haline gelmiş,  Hasretinden Prangalar Eskittim, 33 Kurşun, Oy Havar, Ay Karanlık, İçerde, Maviye Çalar Gözlerin gibi şiirlerinden tanırsınız onu. Genelde Ahmet Kaya seslendirmiştir şiirlerini. En çok da Hasretinden Prangalar Eskittim'i severim.

 Şeyhmus Diken bu kitabında Ahmed Arif'in yaşamı, şiire başlaması, hayatı boyunca yediği kazıklar, mutlulukları ve daha nice anılarını anlatıyor. Değerli bir ozan olan Ahmed Arif güzel şiirlerini çilekeş hayatı ve  güzel insanlığı ile tamamlıyor. 

Kitabın yazarı Şeyhmus Diken kitabın başında "Niye Yazdım" dediği bölümde şöyle diyor:

Okumakta olduğunuz Ahmed Arif: Abisi Olmak Halkının kitabı, şiiriyle birlikte her anısı, her sözü, kelamı adeta aforizma halini almış usta şairin bilinenlerinin yanında kimi dostlarının dağarcığında kalmış, belki de unutulayazmış anılarının bir kez daha dile getirilişi. Bu bir biyografi değil de satırlarında Ahmed Arif' in sesini duyacağınız bir anılar manzumesi. 


"Hasretinden Prangalar Eskittim" Ahmet Kaya'nın sesiyle tanıdığımız güzel şarkının yazarı Ahmed Arif.

"Soyumla değil, ancak halkımla öğünebilirim."diyor. Halkımdan gayrısını övgüye layık görmem..Bir de sevgiliyi.." demeyi de ihmal etmiyor.

Hasretinden prangalar eskittiği içerde, cıgarası karanfil kokarken dağlarına bahar gelmiştir memleketinin Ahmed Arif'in. 

Onuru ve gururu bir de şöyle ifade eder. "Ahmed abisi olmak halkımın. Başka bir şeyim yok. Başından beri bu kalenderliğim var, ta çocukluğumdan beri."

Kitaptan ilginç bir bilgi ise şöyle "22 Eylül 2012'de Ahmed Arif'in çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Urfa'nın Siverek ilçesinde 30 bin kişinin bir rekor denemesi yaparak Siverek stadyumunda Ahmed Arif'in "Anadolu" şiirini okuması hayli ilginç olmuş.

Çok kıymetli bir Ozandı Ahmed Arif. 



1 Mart 2019 Cuma

Kişisel Edebiyat Atlası - Ali Lİdar

Stefan Zweig’dan Oğuz Atay’a, Franz Kafka’dan Yukio Mişima’ya yirmi yazar. Kıta Avrupası’ndan Uzakdoğu’ya, Anadolu’dan Latin Amerika’ya uzanan yirmi edip.  Edebiyata yön veren yirmi ulu çınar. Şiir, öykü ve anlatılarından tanıdığınız Ali Lidar’dan kişisel bir edebiyat kanonu; çevirdiğiniz her sayfada yazarın patikasını takip ederek ayak izlerinin ardında kaybolacağınız bir yazar atlası…

Yazar, "Bugüne kadar yayımlanan kitaplarımdan çok daha farklı oldu Atlas. Temel amacım da şuydu: Özellikle öğrencilerimden ve genç arkadaşlardan sık sık kimleri okuyalım, hangi kitabı tavsiye edersiniz gibi sorular aldım ve almaktayım. İşte bu kitap tüm bu sorulara toplu bir cevap mahiyetinde değerlendirilebilir. Hangi yazarları sevdiğimi, hatta o yazarların özellikle hangi kitaplarını sevdiğimi ve bunun nedenlerini aklımın ve dilimin yettiğince anlatmaya çalıştım.” dediği kitabında Ahmet Hamdi Tanpınar, Kafka, Camus, Harper Lee, Knut Hamsun gibi yazarlar ve eserlerini kendi penceresinden incelemiş. Güzel bir başucu kitabı. 


28 Şubat 2019 Perşembe

Tanrı Belki Esirger Aşkı - Yehuda Amihay

Yehuda Amihay'ın (Amichai) adını bir dergide okuduğum yazıda duydum. 1924 isimli şiiri beni çok etkiledi.Çok hoşuma gitti. Bu şiirin  İsrailli şairin "Tanrı Belki Esirger Aşkı" adlı kitabında olduğunu öğrenince hemen kitabını alıp okudum. 
Amihay, modern İsrail şiirinin en büyük ismi. Yapıtlarında  savaşları, ayrılıkları, acıları ve en çok da aşkı konu ediyor.

“Ve yalnızlık,/ seninle hiç birlikte bulunmadığımız / bir yerde / bulunmaktır” 

Onur Behramoğlu'nun güzel çevirisi ile şiirler daha da güzel hale gelmiş.

1924 şiiri ise şöyle:

1924'te doğdum. Benim yaşımda bir keman olsaydım
en iyilerden biri olmazdım.Şarap olsaydım ya birinci kalite
ya sirke olurdum. Köpek olsaydım çoktan ölmüştüm. Kitap
olsaydım şimdiye kadar ya çok pahalanmış ya da fırlatılıp atılmıştım.

Orman olsaydım genç; makine olsaydım gülünç olurdum.
İnsan olarak ise, yorgunum, ölesiye.

1924'de doğdum. İnsanları düşündüğümde,
sadece benimle aynı yıl doğanları düşünüyorum,
hastane ya da karanlık evlerde, her neredeyse artık,
anaları benimkiyle beraber doğum sancısı çekenleri.

Bugün, doğumgünümde,
vakur bir dua okumak isterdim sizlere
umutlar ve hayal kırıklıklarının yüküyle
hayatları kararmış olanlara,
hareketleri git gide küçülen ve tanrıları katbekat büyüyenlere-
umutlarımın kardeşlerisiniz hepiniz, kaderimin
yoldaşları,

Sonsuz huzur dilerim,
yaşayanlara hayatta, ölülere
ölümlerinde.

Ve çocukluğunu herkesten iyi hatırlayan
kazanacaktır,
kazanılacak olan neyse.

6 Şubat 2019 Çarşamba

Karanlık Oda - Osman Balcıgil

Güzel bir Osman Balcıgil kitabı daha. Şimdiye kadar okuduğum bütün kitapları çok beğendim. Karanlık Oda' da diğerleri gibi güzel kurgulanmış bir kitap.

Büyükada’daki bir evin karanlık odasında, soluk kırmızı ışığın altında, 61 yaşındaki gazeteci Osman Balcıgil ve ondan yedi yıl önce doğan 25 yaşındaki delikanlı Deniz Gezmiş, memleketin siyah beyaz klişelerine bakıyorlar.

Yazar Büyük Ada'da ki evinde film banyosu yapmak için bir karanlık odaya giriyor. Bunu aklına getiren tozlar içinde kalmış eski bir fotoğraf makinesi. Bir anda yanında birden uzun boylu bir delikanlı beliriyor. Bu delikanlı Deniz Gezmiş. Gün ağarana dek Deniz Gezmiş ve yazar sohbet ediyorlar. Ülkenin geçirdiği yıllardaki olaylar, Deniz Gezmiş'i idama götüren süreç, karşılıklı sohbet şeklinde süren diyaloglara yazarın görüşleri eşlik ediyor.

Bir çırpıda biten güzel bir kitap. Kutlukhan Perker'in çizimleri de ayrıca çok harika.
Tavsiye ederim. 

Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan

Kitabın başkahramanı Müzeyyen, doğumundan itibaren sevmediği ve annesinin ölümünün tek suçlusu gördüğü kız kardeşi Çiğdem, başka kadınlarla olan birlikteliği ve ailenin babası olamayışından dolayı sevmediği ve ölümüne kadar nefret ettiği babası, çok sevdiği yakın dostu Özlem etrafında gelişen olaylar. 

İsmini çok duyduğum ve arka kapaktaki  "Aile Çay Bahçesi' nin çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahraman var: Müzeyyen…Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın…'' cümlesi ile bende merak uyandıran ve beklentilerimi yükseğe çıkaran kitap beklemediğim bir sonla bitince biraz hayal kırıklığı yaşamadım değil.

Ne abartıldığı kadar muhteşem ne de kitap inceleme sitelerinde yerildiği kadar kadar kötü.

Kitaptan güzel altı çizgili cümleler var.  

"Sevmedim; toprağı da, insanı da.

Ortalarından kestiğim, taşlarla ezdiğim solucanlar kadar nefret ediyordum insanlardan."


"Kötü olmak, iyiymiş gibi davranan bir sahtekar olmaktan daha kötü değildir."


"Ben geçip gitmek isterdim hayattan, o iz bırakmak için uğraşırdı. O tadına doyum olmaz bir şiirdi, ben taslak halinde bir roman"


"Herkesin sırları vardır. Benim de var. Doğrularım da oldu, yanlışlarım da, sırlarım da. Ama aklını başından alacak bir hikayem yok kızım. Doğdum, yaşadım, ölüyorum."

"Her kız çocuğu babasına aşık değildir Özlem. Ve bil ki, nefret aşktan çok daha güçlü bir duygudur."

"Kimseye çekmemiş. Sadece çektirmiş. Tanıdığı, tanımadığı herkese çektirmiş."

"Karşıdaki incir ağacına baktım. Ağaçları, kuşları adlarıyla bilmeyen bütün insanlara okkalı bir küfür savurdum içimden. Ağaç değil onun adı; zeytin, çınar elma, kavak...Kuş değil onun adı; güvercin, serçe, karga, saka... İnsan değil bizim adımız; yalancı, katil, ikiyüzlü, rezil..."

"Zaman kendi bildiğince geçip gitsin. Önce yazıları silsin, sonra da beni. Mezar taşında zamana direnen harfler, zihnimde bana direnen anlar kalsın sadece. Ne kadar yerinden sökmek istese de babaannemin görüntüsünü kazıyamasın." 

30 Ocak 2019 Çarşamba

Aynı Daldaydık - Kutub Şİmşek

Okumayı çok sevdiğim Ot Dergisi yazarlarından Kutub Şimşek sımsıcak biraz da yürek burkan doğu kültürünü, doğu hikayelerini kendi yaşamından esinlenerek bizlere sunuyor.
Kutub Şimşek, bize kendi çocukluğundan, gençliğinden ve yetişkinliğinden, kalabalık ailesinden, akrabalarından, bir tanıdığından bildiği, dinlediği öyküleri toplayıp, samimiyetinde aktarıyor. 
Her şeyin batıdaki gibi kolay ve yolunda gitmediğini, doğu öykülerini okuyunca anlıyoruz.

Kutub Şimşek www.gazeteduvar.com la yaptığı bir söyleşide:
"Öykülerimde anlattığım her şey normal geliyordu zaten, onların normal olmadığını anlamam okumak için Batı’ya gelmemle başladı..Bir de ülkenin doğusu ve batısı arasında bir sınır varmış gibi gelirdi. Coğrafyası, iklimi, kültürü, dili her şeyiyle farklı. Ortak yönlerini büyüdükçe ve gezdikçe keşfedersin, farklılıklar önemsizleşir. Aslında herkesin birbirini sevmeye meyilli olduğunu görürsün, bunu engelleyen şeylerin ise aptalca olduğunu." diyor.

Gerçekten de doğuda yaşamakla, doğuyu dışarıdan görmek çok farklı şeyler. Kutub Şimşek kitabında 28 adet öyküye, daha doğrusu anıya yer vermiş. Hepsi ayrı ayrı ders niteliğinde.
Güçlü bir mizah duygusu ve güzel anlatımıyla "Aynı Daldaydık" bitmesin istediğim kitaplardan oldu. 

26 Ocak 2019 Cumartesi

Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı - Mark Manson


Bir nesli ve onların hayata bakışını tanımlayan bu kişisel gelişim rehberinde, süperstar bir blog yazarı Mark Manson, daha mutlu olabilmek için sürekli "pozitif" olmaya çabalamaktan vazgeçmenin ve bunun yerine zorluklarla mücadele etmekte daha azimli olmanın yolunu gösteriyor.


Yıllardır pozitif düşünmenin mutlu ve zengin bir hayatın anahtarı olduğu söylendi. Ama o günler sona erdi. "Pozitifliği boş ver" diyor Mark Manson. "Dürüst olalım, bazen her şey çok kötü gider ve bununla birlikte yaşamamız gerekir." Geçtiğimiz yıllarda, sevilen ve çok izlenen internet bloğunda, Manson, kendimiz ve dünya hakkındaki hayali beklentilerimizi düzeltmek için çalışıyor. Şimdi de uğruna çaba harcanmış ve zor kazanılmış bilgeliğini bu sarsıcı kitapta paylaşıyor.

Manson esprili bir dille anlattığı savlarını akademik araştırmalarla destekliyor. İnsanlar kusurlu ve sınırlıdır. "Herkes olağanüstü olamaz, toplumda kazananlar ve kaybedenler vardır, olup bitenlerin topu sizin suçunuz değildir ve hayat hakkaniyetli de değildir." Manson bizi sınırlarımızı öğrenmeye ve onları kabul etmeye davet ediyor. Bunun güçlenmenin gerçek kaynağı olduğunu söylüyor. Korkularımızı, hatalarımızı, güvensizliklerimizi kucakladıktan; ıstırap veren gerçeklerden  kaçmaktan ve onları yok saymaktansa onlarla karşılaşmaya hazır olduktan sonra, umutsuzca aradığımız cesarete ve azme kavuşabiliriz diyor.

Geçmişten ve gelecekten örnekler vererek popülerliği hak etmiş bir kitap. Kişisel gelişim kitaplarını okumayı sevenler için okunası bir kitap. Kitaptan altını çizdiğim cümleler ise şöyle:

"Ben ödülü istedim,mücadeleyi değil.Sonucu istedim,süreci değil.Sadece zafere aşıktım,mücadeleye değil. Ve hayat böyle yürümez."

"Neticede hayat hakkındaki büyük hakikatler kulağa en tatsız gelenlerdir."



"Çoğu insanın, özellikle de eğitimli, şımartılmış orta-sınıf beyazların"hayat tasaları" olarak gördüklerinin, gerçekten kaygılanacak daha önemli şeylerinin olmayışının yan etkileri olduğunu düşünüyorum.

Demek ki yaşamımızda önemli ve anlamlı bir şey bulmak zamanımızı ve enerjinizi kullanmanın en verimli yoludur. Çünkü bu anlamlı şeyi bulamazsanız anlamsız ve önemsiz şeyleri kafaya takacaksınız."

"Istırap kaçınılmazsa, hayattaki sorunlarımız kaçınılmazsa, o zaman sormamız gereken soru "Nasıl bu ıstırabı durdurabilirim? değil, "Neden ıstırap çekiyorum, hangi amaç uğruna? olmalıdır."

"Çoğumuzun gurur duyduğu başarıları en büyük tersliklerle, zorluklarla, mücadelelerle gelir. Istırabımız bizi daha güçlü, daha dayanıklı yapar, ayaklarımızı yere daha sağlam basar. Kanser hastaları hayatta kalma savaşını kazandıktan sonra daha güçlü ve şükran dolu olduklarını bildiriler."

“Panda bana, Hayat aslında sonsuz bir sorunlar dizisi Mark, dedi. İçkisinden bir yudum aldı ve küçük pembe şemsiyesini düzeltti. “Bir sorunun çözümü sadece bir sonrakini yaratır.”