![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzTXlcfNyl-xeLiYEq2-tNpCgRRbXH_H_WCj8F8ZeC6Su-mXyuvJcWSfLtaUJqN40Eda2wVJS6LGXMAPjZODD4WDOwOPKZgOtX-sunVWd8je8nNt6RxbWQ0RU6iaKNrN50JDLnskvOC00/s400/0000000669760-1.jpg)
Murathan Mungan'ın çocukluk yıllarını, yaşadığı olayları, çocukluk yıllarındaki doğup büyüdüğü Mardin'i anlattığı kitabı. Kitabın "Niyet" başlıklı ilk bölümünde "Bütünüyle özyaşamöyküsel malzemeyle çatılmış olan Paranın Cinleri gibi, Harita Metod Defteri de, içinde yaşanmış bazı olayların, anların bende bıraktığı izlerin, izlenimlerin yer aldığı, hafızamın gerçeklere sadakatine yaslanan, tamamı anılardan oluşan bir anlatı kitabıdır."diyor Murathan Mungan. Açıkçası Murathan Mungan'ın çocukluğunu, ailesini, gençliğini merak edişim değildi kitabı okumak istememdeki amaç. Ülkemizin o yıllardaki durumu,kendi çocukluğumdan bulacağım izler, ortak duygular, "ya evet ben de öyle yapmıştım", "bizim ailemiz de de böyle yapılıyordu" dediğim anıları bulmaktı amacım. Nitekim de öyle oldu. Çocukluğuma dair unuttuğum çok şeyi Mungan sayesinde hatırlama imkanım oldu.Bir de o yılların Mardin'ini tanıma, örf, gelenek ve yaşam tarzlarını öğrenme imkanım bu kitap sayesinde oldu.İnsanın kendisini yazması zordur.Geçmişe dönük birikimler ve notlar yoksa hatırlamak da imkansızlaşır. Murathan Mungan bunu güzel başarmış. Ayrıntılarıyla geçmiş yılları bize dün gibi aktarmış. Kendisinin de belirttiği gibi "..bu kitabın harcı, malzemesi doğrudan insanın kendi yaşamıdır. Hayat yaşarken olduğu gibi yazarken de bir zamanlama işidir."Eline sağlık diyorum.
Alıntılar, altı çizililer;
-İnsan çocukken yaptığı bir şeyi büyüdüğünde tekrarlarken, ondan aynı zevki aldığını anladığında anladığı anda mutlu olur.Bu mutlulukta, kendi içinde yaşamını sürdüren bir çocukluğu keşfetmenin tadı vardır..
-Aile hasarlarının kalıcı izi zonklar siz anılarınızı yazarken.Yaralarınıza yenilmemeyi öğrenmelisiniz;ne de olsa yazı dediğiniz çoğu kez yara kabuğudur.
-"Şimdiyde kuyunun ipini kendi içine sarkıtıyor, çocukluğumdan hatırladıklarım arasında ne kadar geriye gidebilir, geçmişe ne kadar inebilir,
orada bulduklarımı gün ışığına nasıl çıkarabilirim, anlamak istiyorum. Çocukluk anılarımızı anımsamaya çalışırken belleğin kuyusunda en çok nereye kadar inebileceğimiz hepimizin temel meraklarından biri değil midir?
-Şimdi yapmaya çalıştığım gibi belleğin kuyusundan Dil'e, dilime tutunarak yukarı çıkmaya çalışıyorum.Ne kadar yazıp söylesem de, asıl hayatım sanki hatırlayamadıklarım arasında saklıymış duygusundan kurtulamıyorum.
-Ben kadınların konuştuklarından çok, sessizliklerinden tanıdım.İçe attıklarının, sakladıklarının sustuklarının sesini duydum.
-Bizim evdeki kavga konusunun ne olduğunu bilmiyorum ama, mutsuzluğun acı kıvam koyuluğu dün gibi hatırımda.
-Marcel Proust'un "Kayıp Zamanın İzinde" başlığı altında topladığı zincirleme kitaplarının ilkinde anılan"madeleine kurabiye" daha sonra edebiyat tarihinde başlı başına bir metafor haline gelmiştir. Hafızda örtülü olan çocukluğun derin izlerinin bazen bir koku, bazen bir renk, bir tatla birdenbire üstünün açılmasının, insanın unuttuğu ya da unuttum sandığı eski bir anının canlanmasının simgesi olmuştur.Bu herkes gibi bana da olur, bir koku çoktan unuttuğum bir anıyı, zamanın üstünü örttüğü bir imgeyi yeniden canlandırır; ağzında birdenbire eski bir tat, içimde eski bir hatıra uyanır.
-Her çocuk annesinin yemeklerini beğenir.Biraz da damağın hafızasındandır bu.
-Çocukluğumda hakkında çeşitli hikayeler anlatılan,Herkül gibi en ağır kayaları bile bir çırpıda yüklenen bir güce sahip olduğukadar, hikmetli sözleriyle de anılan Deli Cevdo dedikleri bir hamal varmış.En bilinen sözü de bugün kolaylıkla, "Platoncu" diye nitelendirebileceğimiz, "Dünya Allahın sinemasıdır." deyişi idi.