Emin Özdemir' in "O İyi Kitaplar Olmasaydı" adlı kitabından edebiyata dair bazı alıntılar ve yorumlarım;
Jose Ortega Gasset'in bir sözünden bahsediyor yazar, "İnsan, Don Kişot' u en az üç kez okumalıdır; kahkahanın kolayca dudaklara fırlayıp harekete geçireceği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından baktığı yaşlılıkta.."
Ben de öyle hissederim. Gençlikte okuduğum kitaplardaki olaylara ve kahramanlara bakışımla, aynı kitabı bu yaşımda okuduğum arasında düşünce ve görüş farklılıkları oluşur. Genç bir adam gözüyle değerlendirmemle olgun bir adam olarak değerlendirmem arasında çok fark görürüm. Hiç bir değerlendirme farkı olmasa da lise yıllarında zorunluluktan okunan bazı klasiklerden tat almadığınızı bunları yeniden zevk için, yalnızca kendiniz istediğiniz için okuduğunuzda ne kadar farklı bir haz duyduğunuzu belki denemişsiniz ve bu duyguya şahit olmuşsunuzdur. Romanda anlatılan olay örgüsünü yalnızca anlatıldığı şekilde gözünüzde canlandırırken bunun arka planında anlatılmak istenen asıl düşünceyi sezmek için orta yaşlara gelmek gerekiyor sanırım.
Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa, bireysel bağlamda da olsa kitapların, insanı, insanca olmayan kimi niteliklerden kurtardığını dile getiriyor. "Okuduğumuz o iyi kitaplar olmasaydı, şimdikinden daha kötü durumda, daha uzlaşmacı, dah kötü durumda olurduk; ilerlemenin motoru olan eleştirel ruhun esamesi bile okunmazdı."
Emin Özdemir, Herman Hesse'nin bir yazısında okurları safdil okur, ununu elemiş eleğini asmış okur ve avcı okur olarak kümelendirdiğini anlatıyor. "Safdil okurlar sabırsız, inişi çıkışı olan, dolambaçlı, derinlikli yartılardan hoşlanmazlar. Bol diyaloglu anlatımları severler" diyor ve örneği kendisinden veriyor: " Safdil okurluk dönemimde Esat Mahmut' un Allahaısmarladık' ını ya da dağları Bekleyen Kız' ını okurken bir sayfadan ötekine soluk soluğa koştuğumu hatırlıyorum. Oysa Peyami Safa' nın Matmazel Noralya' nın Koltuğunu, Yakup Kadri' nin Kiralık Konak' ını atlayarak, duraklayarak okumuştum. Okumayı öğrendikçe, okurluk birikimim zenginleştikçe anlamıştım ki o romanları roman kılan yönler, benim atlayarak geçtiğim betimlemelerde, öyküleme ve ruhsal çözümlemelerde gizliydi büyük ölçüde..."
Kitabın 'Yapıt ve Yaratı Adları' isimli bölümünde bazı yapıtların adlarının nereden geldiği ile ilgili örnekler veriyor:
"...Steinbeck' in 'Fareler ve İnsanlar' yapıtı adını Robert Burns' un 'Bir Fareye' adlı şiirinden almıştır. Ernest Hemingway' in 'Çanlar Kimin için Çalıyor' romanı da adını bir şiirden alır. Şair John Donne, bir kilisede şiirselliğin ağır bastığı vaazlar veriyor. Şöyle diyor bir vaazında: '...Ölünce bir eksilirim ben; çünkü insanoğlunun bir parçasıyım, işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını, senin için çalıyor...."
"Reşat Nuri Güntekin, 'Kahveler' adlı bir yazısında, ' Kahveleri dolduran bu insanların çoğu okuryazar takımı. Niye bunlar, evlerinde türlü kitaplar okuyup bilgi eksikliklerini gidereceklerine kahvelere gidiyorlar?' sorusunu sorar. Ardından da şöyle yanıtlar bu soruyu: ' Bu insanlar niye kitap okumuyorlar demek, niye piyano çalmıyorlar demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Ona göre yetişmek ona göre hazırlanmak gerekir."
Emin Özdemir; Canan Tan, Elif Şafak, Ayşe Kulin gibi yazarları yığınsal roman yazarları olarak nitelendiriyor. Yani popüler roman yazan yazarlar. "Yığınsal roman yazarları, kitaplarının çok satmasına, okurların büyük ilgisine karşın yazın çevrelerinde önemsenmez, ciddiye alınmazlar. Bunu, romanları çok satmayan yazarların kıskançlığına, eleştirmenlerin yanlı tutumuna bağlıyor, yakınıyorlar" diyor.
"Yazar, Gazi Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrenci iken hocası ünlü Edebiyat Tarihçisi Mustafa Nihat Özön'e okuması ve değerlendirmesi için bir şiirini götürür.
Hocası okur ve:
'Şiir, yazınsal türlerin en güğç olanıdır. Çok emek ister. Sözcüklere yeni anlamlar, duygular giydirmeyi gerektirir, yoksa şiir, cümleleri bozup sözleri gelişigüzel sıralamak değildir. sen bunu yapmışsın. Sana diyeceğim şu: 'Kötü bir şair olmaktansa iyi bir okur olmaya bak' İyi bir okur olmak iyi bir şair, iyi bir yazar olmak kadar önemlidir."