Bu Blogda Ara

Koridor Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Koridor Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2020 Pazartesi

Göremediğimiz Tüm Işıklar - Anthony Doerr

Çeşitli basın organları tarafından yılının en iyi romanı ödülü almış bir roman. İkinci Dünya Savaşı, Fransa-Almanya cephesinde geçenler ve biri görme özürlü iki küçük çocuğun gözünden yaşananlar. Bölümler halindeki anlatımı okuma kolaylığı sağlıyor. ancak her bestseller romanda olduğu gibi gereksiz uzun tutulmuş bir roman. Hep derim bizim yazarlarımız bazıları dışında tabi ki yabancı yazarlardan bu konuda daha iyi.

Konusu ise şöyle: Marie-Laure, bir müzede kilit ustası olan babasıyla birlikte Paris'te yaşamaktadır. Gözleri gün geçtikçe daha az görmeye başlayan Marie-Laure, altı yaşına geldiğinde kör olur. Babası ona yaşadıkları mahallenin mükemmel bir minyatürünü yapar, böylece her yeri parmaklarıyla ezberler ve artık dışarı çıktığında evinin yolunu bulabilecektir. Fakat bir sabah savaşın kara bulutları şehrin üzerine çökünce, yanlarında müzeye ait içi sırlarla dolu bir taş ile, Saint-Malo'da deniz kenarında bir evde yaşayan, yirmi yıldır dışarı adım atmamış olan amcalarının yanına gitmek zorunda kalırlar.

Almanya'da bir maden kasabasında kız kardeşi ile birlikte bir yetimhanede büyüyen Werner'in önündeki tek seçenek, on beş yaşına geldiğinde babasının öldüğü madende çalışmaktır. Bir gün şans eseri eski bir radyo bulup onu çalışır hale getirince ve karşılaştığı her elektronik aleti dakikalar içinde tamir edince, bir subay tarafından keşfedilir ve sonradan bir katil ordusu olduğunu öğreneceği özel bir okula gitme fırsatı elde eder. Orada dâhi olmasının bedelini ödeyip, hayatın acı taraflarına tanıklık ederken, kendisini Marie-Laure ile kaderlerinin kesişeceği Saint-Malo'da bulur.

Güzel bir kurgu, okunmaya değer. Alıntılarım ise şöyle:

  "Körlük neydi? Bir duvarın olması gereken yerde, insanın parmaklarının hiçbir şey bulamaması veya hiçbir şeyin olmaması gereken yerde, bir masanın bacağının kaval kemiğini oyması..."

"Ama çaresizlik sonsuza dek sürmesi gereken bir şey değildi onlar için. Marie Laure çok küçüktü  ve babası da çok sabırlı. Lanet diye bir şey olmadığına onu inandırmıştı."

"Körlüğün ne demek olduğunu anlamak için gözlerinizi kapatmanız yeterli olmazdı. sizin gökyüzü, insan yüzleri ve binalarla dolu dünyanızın altında, yüzeylerin dağıldığı ve seslerin havada bir kurdele yumağı haline geldiği daha hassas ve daha eski bir dünya vardır."

"Taşı elinde bulunduran kişi sonsuza dek yaşayacaktır ama taş onda olduğu müddetçe sevdiği herkesin başına sürekli yağan yağmurlar gibi art arda talihsizlikler gelecektir."

"Werner'e göre ise zaman, insanın avuçlarında taşıdığı kor gibi yanan bir su birikintisiydi. İnsan tüm enerjisini onu korumak için harcamalıydı. Onun için savaşmalıydı. Tek bir damlanın bile akmasına izin vermemeliydi."

"Her saat, savaşla ilgili anıları olan bir kişi bu dünyadan ayrılıyor, diye düşündü. Otların arasından tekrar yükseleceğiz. Çiçeklerde, şarkılarda yaşayacağız."