Bu Blogda Ara

Muzaffer Buyrukçu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muzaffer Buyrukçu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2024 Cumartesi

Ucu Güllü Kundura - Muzaffer Buyrukçu

İstanbul’da yeni yollar açılıyor, eski evler yıkılıp betonarme yapılar, apartmanlar, hanlar yükselip fabrikalar kuruluyorken kentin her yanında düne savaş açan bir hareketliliğin yaşandığı Menderes dönemi… Şehre her gün çarıklı, şalvarlı, kasketli, başörtülü kafileler akın ediyor, çarşıları, pazarları, sokakları, alanları kalabalıklaştırıyordu. Her şeyin hızla değiştiği 50’ler ortasında İstanbul’da bir kenar mahalle. Bu kenar mahallenin birbirinden renkli sakinleri ve elbette Muzaffer Buyrukçu’nun ışıldayan kalemi. Ucu Güllü Kundura’da Buyrukçu, Kavga ve Dar Sokaklardaki Duman’dan tanıdığımız Balkan göçmeni ailenin ve çevresindekilerin hikâyesini anlatmaya devam ediyor. 

 Ucu Güllü Kundura romanında, İstanbul’un modern bir şehir olma
sürecindeki değişimi, insanlar tarafından her ne kadar güzel ve çağdaş olarak görülse de şehrin kökleşmiş ana yapısını ve geleneğini bozan bir durum olduğundan eleştirilmektedir. Yaşanan sorun
ekonomik koşullar sebebiyle taşradan göç eden insanların, şehirliler tarafından ötekileştirilmesine ve yabancı olarak görülmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda, taşralıların “İstanbul’u halklaştırmaları”
kentliler tarafından eleştirilmektedir.

Ucu Güllü Kundura romanında yoksulluk teması, Naci ve ailesinin yaşayış tarzları ve toplumda yaşadıkları sıkıntılar üzerinden ele alınır. Naci, komşusu Ramiz Bey’in İstanbul beyefendisi kişiliğini ve hareketlerini çok beğenir, onu kendisine hem fiziksel görünümü hem de düşünceleri açısından örnek almaktadır. Naci, Ramiz Bey arasında geçen konuşmalarda toplumdaki yoksulluk sorunu ele alınır.
Toplumda zenginlerin söz sahibi olduğu ve yoksulların ise bir kukla gibi yaşam mücadelesi verdiği belirtilmektedir. İnsanların yoksulluk içinde zenginlerin kölesi olduğu ve toplumdaki bu eşitsiz
düzene karşı eleştirileri ifade edilmektedir

“...Yeni yollar açılıyor, eski evler yıkılıp betonarme yapılar, apartmanlar, hanlar yükseliyor, fabrikalar kuruluyor, kentin her yanında düne savaş açan bir etkinlik göze çarpıyordu. Dükkânlar, bankalar, eczaneler, mağazalar, lokantalar birbirini izliyordu. İstanbul’a her gün çarıklı, şalvarlı, kasketli, başörtülü kafileler akın
ediyor, çarşıları, pazarları, sokakları, alanları kalabalıklaştırıyordu”

 " 'Seni seviyorum, deli gibi seviyorum, şeytan gibi seviyorum, ölümün hayatı sevdiği gibi seviyorum' dedi."

"Ne zaman hesap sordu ki şimdi sorsun dedi Naci. 'Bizim halkımız koyun gibidir. En korkunç zulümlerin altında inlerken bile hesap sormamıştır.' "

"Bitecek elbet. Halk Partisinin varlığını milletin beyninden, ruhundan kazımak, unutturmak, kendilerini kabul ettirmek istiyorlar. Ayakta durmak, onlardan daha önemli, daha becerikli olduklarını ispat amacıyla canla başla çalışmak zorundalar. Ve tabii eş dostlarını, arkadaşlarını, adamlarını zenginleştiriyorlar. Yeni bir tabaka yaratmak peşindeler."

"Şimdi bunlar kendilerini her zaman, her seçimde iktidara getirecek bir kitle yetiştirecekler. Yetiştirirken de karınlarını doyuran, eksiklerini gideren bir şeyler verecekler."

"Millet surların dışındaki Hazine topraklarına akın ediyor, yapıyor gecekondusunu, keyfine bakıyor. Yani halk halinden memnun."

"Bütün bu kavgalar, kıyametler, harpler hep o hayat denen keçiboynuzundaki bir dirhem balı emmek içindir."