Bu Blogda Ara

Parantez Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Parantez Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ocak 2021 Çarşamba

Büyük Açlık - John Fante

"Toza Sor" adlı romanıyla tanıdığımız John Fante'nin kısa kısa öykülerinden oluşan bir kitap "Büyük Açlık"

Öyküler kısa ama bir o kadar da karışık. Bir karakter çıkıyor bir anda kim olduğunu anlayamıyorsunuz. Beklenmedik bir şekilde bitiyor ve devam etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Benim sevdiğim türde öyküler değildi maalesef. Toza Sor'u okumadım ama bu öykü kitabını sevemedim John Fante'nin.


Alıntılarım:

"Ne günler.Yoldaki toza sorun, St.Pauli'deki odamın karafatmalarına sorun, odamın köşesinden çıkan farelere sorun, ne kadar cana yakındı o fareler, konuşurdum onlarla. 'Selam fare, nasılsın bu gece, arkadaşların nerede?' Elbette, insan ve hayvan aşığı, fark gözetmeksizin, dostluklarını kazanmak için besliyorum fareleri, muhteşem bir insan, müşfik bir adam, Thoreau ve Emerson okuru, gelecek vaat eden hoşgörülü büyük yazar, St.Paul'un ışıkları yanıp sönerken ekmek kırıntılarıyla fareleri besliyor, onları sağa sola kaçışmalarını izliyordum, ama fazla samimi olmaya başladıklarında son vermek zorunda kaldım, yatağıma filan çıkıyorlardı, iyi dosttuk onlarla, ama Çinliler gibi çoğalıyorlardı ve odam çok küçüktü."

"Bir deli gibi mi konuşuyorum? Deliliği verin bana öyleyse, o günleri geri getirin. İnsanlığa acıyan birine dair tuhaf bir  roman verin bana.."

"Hazel Clifton, George Clifton'ın kız kardeşi. George Clifton Kaliforniya Balıkçılık Şirketi'nde benim ustabaşım. Hazel'dan ilk kez George bahsetti bana. Onu görmeden çok önce aşık oldum Hazel'a. Böyleyimdir ben. Onlara aşık olduğumdan haberleri bile olmayan kadınlara aşık olurum. Norma Shearer örneğin." (Yağmurda Sırılsıklam adlı öyküden) 

"Bu yüzden bir sürü yalan söyledim sana. Daha da kötülerini söyleyebilirdim. Herkesi,n kadınlar söz konusu olduğunda birkaç yalan atmışlığı vardır herhalde. Yine de, söylediğim yalanlar aslında yalan değillerdi. Anlattıklarım hiçbir zaman gerçekleşmemişti, ama kendimi doğru olduklarına ikna etmiştim ve ben onların doğru olduklarını düşünüyorsam aslında gerçekleşmişlerdir."

"Ben şarabı koyarken şifoniyere yaslanmış sigara içiyordu. Gözlerimi gözlerine diktim. 'Sana Jenny diyebilir miyim?' diye sordum. 'Pastoral bir tadı var adının.'
'Tabi ki' dedi gülümseyerek, çünkü pastoralin anlamını bilmiyordu."

" 'Jenny' dedim. 'Bütün kadınlar embriyon halinde kevaşelerdir. Eğilim çok güçlüdür ve buluğ çağından itibaren bununla tifoyla savaşır gibi savaşmak zorundadırlar."

 "Bu önyargıları bir kenara bırakmalıyız. İnsanın yüreği ırk ya da renk tanımaz."

 " 'Yukarısı' dedi cenneti kastederek, 'neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verilen yerdir ve orada dostları var Fred Bestoli'nin, burada olmasa da' "