Bu Blogda Ara

Profil Yayıncılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Profil Yayıncılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2020 Çarşamba

Beni Onlara Verme - Tarık Tufan

Tarık Tufan, "Beni Onlara Verme" kitabında bir semti, o semtin mahallelerini 
ve o mahallelere sıkışmış karakterlerin birbirinden ilginç hikayelerini anlatıyor. Okurken sanki bir anı tadında okuyorsunuz masalsı öyküleri. Her zamanki gibi güzel, zengin ve akıcı. Okumayanlara şiddetle tavsiye ederim. Diğer kitapları da aynı tadı verecektir. Tarık Tufan kitaplarında geçen konular adeta hayattan alıntılar gibi. Aynısını yaşamıştım diyebiliyorsunuz. Yazar bizden biri gibi, ailemizden, mahallemizden gibi anlatıyor sanki. Sadece biraz karamsar ve sonları mutlu olmayan hikayeler. Ayrıca kadınlarla ilgili tespitlerine bayıldım. Zaten aşağıdaki alıntılarımın çoğunu onlar oluşturuyor.

"Yetmişlerin sonunda çekilmiş bir Yeşilçam filminin set fotoğrafından, hatta galeride sergilenen fotoğraflardan birinden az önce salona düşmüş gibi duruyordu. Bazı insanlar böyledir; bu dünyaya bir Orhan Kemal kitabından kayıp düşmüştür, Yılmaz Güney'in bir filminden sonra set toplanmış ve o adam orada unutulmuştur, semtin en eski kahvesi kapatılmış ama o adam eski tahta sandalyede oturup kalmıştır. Orhan Gencebay'ın şarkısı bitmiş ama o adam gözyaşı gibi şarkının içine akmıştır."

"İnsanın vücudundaki yaraya merhem bulabiliyorlar ama derdi yüreğinin içinde bir yerlerde olana ve ince ince kanayana kolay kolay merhem bulunmuyor."

"Velhasıl ölüyorlar. Kendi katilleriyle sevişiyorlar, kendi katillerine yemek pişiriyorlar, kendi katillerinin ellerini öpüyorlar bayramda, kendi katillerinin donlarını yıkıyorlar, kendi katillerinin çocuklarını doğuruyorlar, kendi katillerinin çocuklarını büyütüyorlar. İçinde ölüm geçen bir sözü değiştirmek ne kadar zor Allah'ım!"

"Bazı kadınların yüzü, birazdan buralara yağmurlar yağacak yüzüdür. bazı kadınların yüzü, bir kez olsun gerçekten gidenler, dönmek isteseler de bir daha dönemezler yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, ben gitmek istesem de beni bırakma yüzüdür."

"Aşık için tek gerçeklik, sevdiği kadının gözlerine bakabilme süresidir. Onun parmaklarına dokunabilme süresidir. Saçlarını arasında ellerini dolaştırabilme süresidir. Bir yalan bu süreyi bir saniye daha uzatacaksa, o artık yalan değil, aşığın bu dünyada aklının erebildiği tek hakikattir."

"Bir aşkı, içlerinde bir yerlerde tutmak zorunda kaldığında ölürler. elini uzatması gereken anda uzatamadığında ölürler. Bir erkeğin ölümü, kadının kalbinin kırıklığıyla başlar."

"Sen hep biliyorsun bir erkeğin başlayıp da bitiremediği cümleleri, susup durmasını, sana bakıp ölmesini. Erkekler, kalbi durduğunda değil, çaresiz kaldıklarında ölürler."

"Her sabah aynanın karşısına geçip uzamış sakallarımı saran beyazlara bakıyorum. kimseler bilmiyor ama ellerin var yüzümde, bembeyaz parmakların, sakallarımın arasında dolanan parmakların, sakallarıma düşen aklar gibi ellerin. ellerin yüzümü yaşlandırıyor; ellerin cehennem, ellerin yasemin, ellerin gül kurusu, ellerin ateş. Kadın zarif elleriyle erkeğin yüzünde yazıyor o hiç bitmeyecek hikayeyi; erkeğin göz altlarına, sakallarına."

"Belki bütün bunlardan daha fazla, ancak Lale'nin yüzünün güzelliğinde takılıp kalmayanların fark edebileceği hüznünde kaldı Mehmet Ali. İnsanlar Lale'nin güzelliğinde kalakalıyorlardı ama babası yeni ölmüş kadınlara özgü, bir türlü geçmek bilmeyeni geçmek bir yana, bir nebze olsun azalmak bilmeyen hüznünü fark etmiyorlardı."

"Bir kadına duyduğun sevgi arttıkça yüzüne doğrudan bakabilme gücün azalır; gerçek aşıklar ölmemek için uzaktan bakarlar. zaten aşktan ölecek hale geldiklerinde, sevgilinin yüzüne bir kez doğrudan bakmaları yeterli olur."

"Güzel bir kadın, tırnaklarını geçirip kanatıncaya kadar bastırsa da güzel bir kadındır. Güzel bir kadın, hayatınızdan bir anı acıtarak koparsa da güzel bir kadındır. Sizi bir uçuruma sürüklese de, güzel bir kadın sadece güzel bir kadındır ve ötesinin bir anlamı yok."