Bu Blogda Ara

20 Ekim 2016 Perşembe

Tutsak Güneş-Ayşe Kulin

Ayşe Kulin'in okuduğum kitapları içerisinde en ilginç konuya sahip, belki de daha önce hiç denemediği bir tarzdaki kitabı.Elimde fazla kalmadı,okudum bitti, Gelecekte geçen akıcı bir konu, hayal gücünü çok zorlamayan, günümüzden bazı esinlenmelerle, fantastik, bilim kurgumsu, çok da aklınızı zorlamayacak bir kitap. Günümüz siyasi ve sosyal olayları ile geleceği yoğurmuş mesaj kaygılı bir kurgu roman. Bu kitabı okurken aynı zamanda e-kitap olarak Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya adlı kitabını okuyordum. Onunla bazı benzerlikler olduğunu düşündüm.

Kitabın özetine gelince; bir gök cismi yüzünden hiçbir şekilde güneş alamayan karanlık bir ülkede geçiyor. Bu ülke Uluhan tarafından yönetilen polis-devlet tarzında yönetilen bir ülkedir. Sınıfsal bir toplum yapısına sahip olan bu ülkede insanlar boyunlarına toplum içindeki yerlerini belli edecek türden atkılar takmaktadırlar. Erkekler daima kadınlardan üstün tutulmaktadır. En az 3 çocuk doğuramayan bir kadın kusurlu ilan edilir ve bu, aynı zamanda boşanma sebebidir. 


Merkez’de yaşayan insanların hayatları diğerlerine göre oldukça kolaydır. Robotlar, hava araçları, görüntülü iletişim sistemleri, toz haline getirilmiş organik yiyecekler gibi hayatlarını kolaylaştıran bir çok araç-gerece sahiptirler. 

Tüm bu konforun yanında aynı zamanda toplumun uyması gereken kurallar ve yasaklar bulunmaktadır. Merkez’in izin vermediği bilgilere erişmeye çalışmak, belirlenmiş kitapların dışında kitap okumak gibi yasakların yanı sıra, başlıklı ve kapalı kıyafetler giymek, aile reisinin erkek olması, kızların iyi okullara gönderilmemesi gibi kurallar da bulunuyor.

Bu distopik ülkede yaşayan Yuna Otis, üst düzey bir profesördür. Uyku problemi çektiği için uyku seanslarına gitmektedir. Babasını ve babasının ölümünü hatırlamayan profesör bunun izini sürmektedir. Sadece bir tane çocuk doğurabildiği için kocasından boşanmak zorunda kalmıştır. Profesörün bu tek oğlunun adı Regan’dır. Regan İstihbarat bölümünde çalışan yetkili bir kişidir. 

Daha önce içinde yaşadıkları toplumun kötü yönlerini hiç yadırgamamış ve sorgulamamış olan Yuna, geçmişini araştırdığı bir yolculuk sırasında Tamur adlı biriyle tanışır. Tamur’un Yuna’ya anlattığı şeyler yüzünden Yuna ilk defa Merkez’e karşı şüpheyle bakmaya başlar.


Kitaptan alıntılara gelince.Çok fazla alıntı yok belki şunlar var biraz;
Benim tek tesellim,bunca tahribata karşın,sevginin hala var olmasıydı.
Düşünce saksıda büyüyen bitki gibidir,kökleri hiçbir zaman saksınınelverdiğinde fazla gelişmez. -Simon Bolivar
"... İktidar böyle bir şeydir kızım! Fazla güç insanı ahlakından da eder, aklından da."

7 Eylül 2016 Çarşamba

Bülbülü Öldürmek-Harper Lee

Son zamanlarda adını çokca duyduğum ama bir türlü okumaya fırsatım olmayan bir romandı.Nihayet okudum. Beklentim her zamanki gibi yine üst düzeyde imiş ki, bu ünü hak edecek bölümlere ne zaman geleceğim derken roman bittiç Hele son bölümlerde iyice sıkıldım.Gereksiz uzamıştı. Bir de şöyle bir durum var ki yabancı romanlarda kahramanların isimleri bilindik isimler değil de kız yada erkek olduğunu anlayamıyorsam konuyu anlamakta çok zorlanıyorum.Yani haklı değil miyim ben Finch'i yani Scout'u kitabın neredeyse kırklı sayfalarına kadar erkek sanıyordum.Kız olduğunu belirten herhengi birşey de yoktu.Siz ce de normal değil mi.Bir romanda da bu şey başıma gelmişti.Demek ki ben de de bir tuhaflık olabilir.Neyse kitabın konusuna geçelim.
Kitap, avukat bir baba, yüksek insani erdemlerle yetiştirilen çocukları, iftiraya uğrayan bir zenci ve iftira atan insan çevresinde gelişir. Konular çocuk gözüyle anlatılır. Tecavüz iftirasıyla suçlanan zenci bir adamın avukatlığını üstlenen Atticus ve ona tepki gösteren kasaba halkı ile zencinin suçsuz olduğuna inanan Atticus’un çocukları okuyucuya bir çok unutulan değeri hatırlatıyor. Kitabın en çok hoşlandığım bölümü mahkeme sahnesinin olduğu bölümlerdi.Güzel bir konu işlenmiş.Ancak bu kitap Türk yazarlarına hayranlığımı arttıran bir kitap oldu.Bu tür yazarların isim yapmış romanlarını okuyunca hayranlığım daha da artıyor.Ama Türk yazarlarında olan hayranlığım. Bizim yazarlarımız ve bizdeki ünlü romanları, romanlarda geçen konu ve kurgu bu kiralayın çok çok üzerinde.Bu kitapta işlenen bir konuyu bir Türk yazar çok daha mükemmel işlerdi.Aynı şekilde Rus yazarlar içinde aynı şeyi düşünüyorum.
Kitaptan alıntılara gelince;
"Atticus bana sıfatları kaldırırsan gerçekler kalır " demişti. 
"Vali devlet teknesine yapışmış bazı deniz kabuklularını temizlemek istiyordu"
"Ama bazen bir adamın elindeki incil babanın elindeki viski şişesinden daha tehlikeli olabilir"
"Bayan Gates tahtaya büyük harflerle "DEMOKRASİ" yazdı.tanımını bilen varmı diye sordu.Elimi kaldırdım: "Eşit haklara evet, özel ayrıcalıklara hayır" dedim."
"Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır"

13 Haziran 2016 Pazartesi

Titanic Kemancıları-Bekir Coşkun

Bekir Coşkun'un Cumhuriyet, Habertürk ve Sözcü Gazetelerinde çıkan yazılarından derlenme bir kitap.İktidar partisi eleştirileri yoğunluklu kendi uslubunca yazılmış kitabı çok kafa yormadan yakın geçmişteki olayları hatırlamamızı sağlıyor.

Beni Susturabilecek Tek Şey-Emine Ülker Tarhan


Emine Ülker Tarhan'ın Beni Susturabilecek Tek Şey kitabını almadan önce içeriğini araştırmamıştım. İktidar karşıtı söylemlerinin yer alacağı bir kitap bekliyordum ama daha kapsamlı bir kitap bekliyordum.Karşılıklı konuşma ve ropörtaj şeklinde bir kitapla karşılaştım.Kötü mü hayır.Meclis konuşmaları var.Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmalar.Hepsi de çok değerli sözler. Gezi olaylarına bakışı, iktidar hakkındaki kendi üslubunca söylenmiş konuşmalar, sözler.Emine Ülker Tarhan değerli bir insan. Sol düşüncenin uçlarında olmayan demokratik, bir hukuk insanı görüntüsünde.Ama siyaset insanı değil. Gençlerin okuması gereken fikirleri var.Yanlış bir zamanda siyasi parti girişimi oldu ancak kafasında oluşturduğu çoğunluğu sağlayamadı.Ülkemizin böyle değerli insanlara gerçekten ihtiyacı var. Ama siyaset ona uygun mu.Bilemiyorum. Kitabında "Beni Susturabilecek Tek Şey"... BİLGİDİR. diyor Tarhan.

Merhume-Murat Uyurkulak


Aydın'lı hemşerim ve yaşıtım Murat Uyurkulak'ın kitabını bir dergide duymuştum.Listeme aldım.Uzun süredir alayım okuyayım derken nasip bu güne imiş. Kitabı sevdim. Hele kapağını açar açmaz "Manitu" Şükriye Uyurkulak'ın hatırasına,"Suzi" Suzan Akap'a.. yazısını okuyunca daha da bir sarıldım kitaba.Komşumuzun oğlu yazmış gibi.Neden mi? Çünkü o Suzan Akap'ı tanıyorum ben.Suzan Teyze. Makarnacı Suzan Teyze.Makarna keserdi.Erişte.Ne bileyim biz öyle diyorduk.Arkadaşım'ın annesi Uğur Akap'ın.Neyse kitabı bir solukta okudum.Güzel kitap. sosyal, felsefik,tarihsel herşey var. Konu bütünlüğü içinde anlatılan konular sıkmadan anlatılmış zeka ürünü.Sizi kitabın içine çekiyor.Dünyanın en güzel öfkesine,nefretine ve kinine sahip adamın son romanı.Bir kitaptaki ilk cümlenin önemini Tol ve Har'da görmüştük.Merhume de "Bir gün,öyle bir an geldi ki kötü biri olmaya karar verdim" ilk cümlesiyle okuru kitaba hapsediyor.Açıkçası bu kitabı yazarını bilmeden okusaydım Murat Menteş derdim.Karakterler,mekan tasvirleri ve isimler özellikle Menteş'i anımsattı.Kitap bir cinayet romanı ama merhumenin katilinin bütün dünya olduğu bir cinayet romanı.Murat Uyurkulak kitapta sosyolojik ve toplumsal tespitleri son derece yerinde yaparken, Hitler'e, medyaya, edebiyat ve sanat dünyasına, Gezi eylemlerine, İran devrimine, Dersim harekatına, Ermeni soykırımına, Ulu Önder Atatürk'e ve Uzun Önder'e lafını "koyuyor"

Çİ-Akilah Azra Kohen




Fi' yi okuduktan sonra ikinci kitabı okumam herhalde yada okumayı düşünmüyorum diye yazmıştım. Bir arkadaşım hediye edince yine dayanamadım okudum.İlk kitabın kopyası gibi ama sanki biraz daha akıcıydı sanki.Yine bazı bölümleri okumadım. Sağolsun yazar isimlerle bölümlere ayırmış kitabı ne yaptığını çok merak etmediğim isimlerin bölümlerini okumadım.Hakkını yemeyeyim beğendim sayılır.İlk kitabı okuyan arkadaşlara devamını getirmelerini tavsiye ediyorum.Üçüncü kitabı okumam herhalde.Şaka şaka kesin konuşmayayım.Belli olmaz.Sonunu merak ediyorum.
Çi, hikayesinde hayatında her şeye sahip olan bir adamın, tek bir şeyin varlığıyla sonuna kadar mutlu olmasını, kaybetmesiyle çöküşünü anlatıyor, aynı zamanda belki de özellikle kadın için aşkın gerçek anlamda ne olduğunu, bir insanın sizin hakkınızda gerçekten düşünüp düşünmediğinin kriterlerini sorguluyor, çi ilk ve son kitap arasındaki köprü olma görevini başarıyla yerine getirmiş, ana karakterler dışındaki 4'ünün birbirleriyle yollarının nasıl kesişeceğini pi'de göreceğiz. Kitabı okurken hiç altını çizmemişim.Demek ki çok önemli sözler geçmemiş kitapta.

19 Mayıs 2016 Perşembe

Klişe Hayatlar Matbaası-Can Yılmaz


Son zamanlarda buna benzer kitaplar çıktı.Devamı gelir mi bilmiyorum.İnşallah benim de kitabım olsun, ben de esen bu rüzgardan serinleyeyim mantığıyla başlanmamıştır. Ünlü yazarlarımızın ağır dille rus romancısı olma heveslerine nazaran sade dilli akıcı bir kitap. Değişik hikayeler, herkesin kendinden birşeyler bulacağı şeyler barındıran hikayeler.Hikayeler diyorum çünkü önceleri kendi hayat hikayesinden kesitler sanmıştım, sonra öyle olmayabileceğini, o hava verildiğini düşündüm.O olasılık biraz havada bıraktı konuları.Kitabın başındaki anlatılanlar güzel akıcı gidiyorken sonra ortalara doğru sıkmaya başladı hikayeler.Ama en son anlatılan en güzeliydi bence.Orada yazan dileklerin tamamının gerçekleşmesi dileklerimle.