İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.
Güncel bir konu.Suriyeli göçmenler meselesi.Işid meselesi. Çektikleri acılar sıkıntılar empati yapmama sebep oldu.Ayrıca Ezidiler hakkında bilgi edinmiş oldum.Yaradılış hikayesi ayrıca ilginç.Müslüman değiller belki ama örtüşen yönleri var.İlginç bir hikaye.Hüseyinin ve NergiS'in ölürken söylediği "Ben bir insandım" sözü çok önemli Ben bir insandım ve gördüğüm muamele bu. Kitaba isim koyacak olsam Huzursuzluk koymaz "Ben Bir İnsandım" koyabilirdim.Daha güzel yakışırdı.diye düşünüyorum.Livaneli kitapları güzeldir.Hiçbiri beklentimin altında kalmadı.Hiçbiri yanıltmadı.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTR4n5zQPQaNDK3kBI3WUa68FEIplaEEZiauMQFyQGRClFjo3vDVcXHxDUnKVScAMp7Vve5cIE6HSR9nyjyqqa-ctUKNti91hU4vmyqCb7EUk7dQrIU7zlRaGiXLIJbGrUtHXVHxesCx4/s320/0001683026001-1.jpg)
Altını çizdiğim yerlere ve alıntılara gelince;
-Bütün Ortadoğu nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz .Kendi kanının tadından sarhos olur.
-Ben bir insandım.
-Merhamet keskin bir kılıç; merhamet gösterenin kabzasindan tuttuğu ama karşı tarafı yaralayan bir kılıç.
-Her insanın içinde iyi ve kötü, yanyana durur. Hangisini beslersen o galip gelir.
-Merhamet, zulmün merhemi olamaz.
-Ezidiler, İnsanlık ağacının kırılmış dalıyız biz...
-Belki de her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı insan onurudur, elinde kalan tek şey budur.
-Asil insanların en neşeli zamanlarında bile bir hüzün vardır, daha düşük ruhlar ise en sefil zamanında bile neşelidir.
-Şikayet ettiğimi sanma sakın, sevgilinin ayakları altında ezilen lal renkli şaraba dönüştüm ben, bu yüzden razıyım ezilmeye
-İbn Haldun ne kadar haklıymış diye düşündüm, coğrafya kaderdir derken ne kadar haklıymış.
-Bu dünya bir penceredir / Her gelen baktı geçti , diye tekrarlıyorum durmadan. Felsefe bundan başka nedir ki diyorum; raf çökerten onca kitap, onca üniversite, anlı şanlı felsefe profesörleri, sözümona varlığı sorgulayanlar bundan başka bir şey söyleyebilirler mi? Ya o din alimi geçinenler? Din alanlar, din satanlar, laf kalabalığından başka ne söylüyorlar? Onların bütün laflarını da bir Karadeniz türküsünün iki dizesi açıklıyor. Bu dünya yalan dünya / Öteki de şüpheli.
-Galiba yapmam gerekeni bulmuştum en sonunda.Sen dinlenedur Melek Tavus dedim, belki sen de, Tevrat'ın tanrısı gibi evreni yaratırken altı gün çok yoruldun;birinci gün ışığı, karanlığı, geceyi gündüzü yarattın, ikinci gün gök kubbeyi, daha sonra karayı, denizi otları bitkileri, tohumları, meyveleri yarattın, dördüncü gün sıra güneşe Ay'a ve yıldızlara geldi, beşinci gün yeryüzünü her türkü canlıyla doldurdun, dünyaya egemen olması için kendi suretinde insanı yarattın, onları erkek ve dişi kıldın, sonra yarattıklarına baktın ve her şeyin çok iyi olduğunu gördün.Altıncı gün gök ve yer bütün ögeleriyle tamamlanmıştı.Yedinci güne gelindiğinde yapmakta olduğun işi bitirdin ve o gün dinlenmeye çekildin; belki de yedinci gün hala sürüyor çünkü masumların, acı çekenlerin çığlıkları ulaşmıyor sana ve artık her şey güzel değil.