Bu Blogda Ara

9 Haziran 2019 Pazar

Bir Delinin Hatıra Defteri - Nikolay V.Gogol

Bir Delinin Hatıra Defteri, Palto ve Burun ile birlikte üç öyküden oluşuyor. Genelde öykülerde makam mevki, adalet kavramları işlenmiş. Dostoyevski'nin "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık" dediği işte bu Palto. 
Kendine göre bir mizah içeren üç öykü. Üçünde de olağanüstü temalar var. Rus bürokrasisini eleştiren mizah var hiciv var. Hikayelerdeki karakterlerin üçü de alt dereceden memur. Gogol bütün hikayelerinde Rus devlet sistemini, adam kayırmacayı, adaletsizliği, vasıfsız ve liyakatsiz kişilerin haketmediği yerlere gelmesini kendine özgü anlatımıyla eleştirmiş.

Maniki Dünya - Hüsnü Mahalli

Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli'nin 2016 yılında basılmış İslam Coğrafyasının Kanlı Yüz yılı alt başlıklı kitabı.
Neden "maniki"? Maniki çingene dilinde "kahpe" demek. Dünya siyasetinin günümüzdeki tarifini bu kelimede bulmuş yazar. Bir dönem aynı isimli bir tv programı da vardı.
Kitapta, Lawrance zamanından bu yana  Ortadoğuda İsrail'in Amerika'nın  müslümanlara karşı kurguladığı oyunlar, yaratılan iç savaşlar, parlayan ve silinip giden liderler, Arap dünyasının bazı planlara alet olması, bu planları sezen bazı liderlerin de yok olup gitmesi, Arap coğrafyasındaki çelişkiler, Arap baharı ve Kürt sorunu hepsi bu kitapta işlenmiş. 
Çoğu bölümler yazarın bulunduğu ülkelerde yaşadıkları anı ve günlük formatında anlatılmış.
Tahmin ediyorum bu kitapta ilk defa okuduğunuz, "Ya ben bunu hiç böyle düşünmemiştim" diyeceğiniz konular olacak ve bazı olaylara farklı açıdan bakmaya başlayacaksınız.

Bu kitaptan neler öğrendik? İşte bazıları:
Lavrance'in homoseksüel olduğunu, Ortadoğuda sınırların belli elli tarafından çizildiğini, tesadüf sandığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını. Örneğin:
"Ermeniler Cerablus'a gelip yerleştiğinde tarih 1915-1916 idi. Yani Cerablus bir Osmanlı toprağı idi ve Karkamış ile arasında henüz bir tel örgü bile yoktu. Oysa binlerce Ermeni, daha sonra Suriye tarafında kalacak olan Cerablus'a yerleştirilirken Türkiye sınırları içinde kalan Karkamış'a bir tek Ermeni yerleştirilmemişti. Üstelik Misakımilli sınırı da henüz çizilmemişti."

Bir tespit de Menderes ile ilgili:
"..Ama her şeye rağmen Menderes ve bakanları idam edildiğinde duygusal olarak üzüldüğümü;ancak ABD'nin kendisine bunca hizmet eden ve Türkiye'yi NATO'ya sokarak  batı işbirlikçisi durumuna getiren Menderes'in idamına ses çıkarmamasının ya da idamını engellememesinin beni çok şaşırttığını hatırlıyorum...ABD kim olursa olsun ve kendisine ne kadar hizmet ederse etsin gerektiğinde adamlarından vazgeçebiliyordu."

"Esad'ın şu cümlesi bugün için de hala çok anlamlıydı:
'Arap ülkeleri olarak şimdi biz birleşemezsek gün gelir İsrail bizleri aramızda savaştırır.' "

"Sabra ve Şatilla'da İsrail'in yaptığı katliamlar sonrası öldürülmüş bebeğine sarılarak yerde oturmuş bir Filistinli kadına yanaşıp yardımcı olmaya çalıştığımızda 'Eğer yukarıda Allah varsa dokuz ay günde değil 9 günde doğurmamı sağlamalı. Çünkü ben bbu katliamların intikamını sürekli çocuk doğurarak alabilirim.' demişti"

"Türkiye kendi Kürtleri ile savaşıyor ama Irak Kürtlerine sınırsız destek veriyordu. Türkiye’den intikam almak isteyen Saddam kendi Kürtleri ile savaşırken PKK ya yardım ediyordu. İran ise kendi Kürlerinin her ayaklanmasını bastırmasına karşın hem Irak Kürtlerine hem de PKK ya destek veriyordu. Suriye kendi Kürtleri ile hiç savaşmamış olmasına rağmen bazı haklarını vermiyor ama Irak Kürt liderlerini ve Öcalan’ı Şam’da misafir ediyordu."

"..Sohbet bitince çıkıp arabaya bindik ve Hankenti'nden yaklaşık 3-4 km. uzaklıkta bir tepeye çıktık. Güneş batmak üzereydi. Yanımızdaki subay burada bekleyin diyerek orada mevzilenen 10 kadar askerin yanına gitti ve 'Kemranızı buraya kurabilirsiniz' diyerek bize el salladı. Biz de dedikleini yaptıktan sonra beklemeye koyulduk. 30 dakika kadar sonra Ermeni tarafından içinde 5 askerin olduğu bir cip vadi boyunca Azeri tarafına doğru ilerledi. Daha sonra Azeri taarfından yakıt dolu 4 tanker göründü. ermeni askerler tankerleri getiren Azerilere dolar dolu çanta uzarak tankerleri alıp Ermeni bölgesine getirdiler. Azeriler Ermenilerin cipini alarak oradan uzaklaştılar.
    Ertesi gün (23 Temmuz 1993) Ermeniler Azerilerden satın alınan bu yakıtı tanklarına doldurarak Ağdam kasabasına saldırıp ele geçirdiler. Ağdam'daki zavallı Azeri halkı kendi soydaşlarının ihanetine uğramıştı."

Daha çok altı çizili satırlar var. Kitapta anlatılanlar Arap coğrafyası hakkında bildiklerinizi unutturacak derecede.

8 Haziran 2019 Cumartesi

Tersine Dünya - Orhan Kemal

Orhan Kemal'in Tersine Dünya kitabında kadın ve erkek rolleri tersine çevrilmiş. Kitap hem gülmece unsurları hem de cinsiyetçi mesajlar içeriyor. Kadınlar bekçi, polis, iş insanı erkekler ise ev erkeği, genelev emekçisi olmuş. Kadınlarla ilgili deyimlerde tersine çevrilmiş. 

"Anam avradım olsun" değil, "babam kocam olsun" gibi. 
"Erkek milleti değil mi aklı da saçı gibi kısa" gibi.
"Erkek başımla ben ne yaparım şimdi oralarda?"
"Bir kadın erkeğinin küçük tanrısıydı."
"Ağızları var, dilleri yok kocalar."

Kitaptaki kurguda, dışarıda gezen, haytalık yapan evin geçimini sağlayan kadınlar, evde çocuklara bakan, yemek yapan ise erkeklerdir. Namus kavramı erkek bedeni üzerinden yapılmaktadır.  Erkeğin namusu kadından sorulmaktadır. Erkekler kadınlardan korkmakta, içip içip dağıtan, eve gelince kocasını döven kadınlarla bu kitapta tanışıyoruz.

Romanın kahramanı Bitirim Leyla'dır. Zamparadır, üçkağıtçıdır, belalıdır. Namuslu bir kocası ve aynı onun gibi bir de oğlu vardır. Müteahhit Ayşe ile yaşanılan bir olay sonrası nezarete düşer. Bu Eve ekmek götüremeyince ordunun içine salsa namusundan emin olduğu kocası çalışmaya başlar. Cezaevindeki karısını ziyarete gelen Leyla'nın kocasına baş gardiyan aşık olur. Cezaevinden çıkan Leyla kocasını bulamaz. Kötü yola düştüğünü sanır onu genelevlerde aramaya başlar. Bu arada kendisi de başka bir erkeğe aşık olur. Derken olaylar sürer gider.

Tersine Dünya” 1968 yılında “Pardon” adlı mizah dergisinde tefrika edilmiş, kitap olarak basımları ise, yazarın ölümünden sonra yapılmıştır.
Kitabın filmine  https://www.youtube.com/watch?v=6LTvWmdwItc adresinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından da sahnelenmiştir.

3 Haziran 2019 Pazartesi

Ziverbey Köşkü - İlhan Selçuk

Yeni ve güncel kitaplar kadar arada eski baskı kitaplar da okuyorum. İşte onlardan biri. İlhan Selçuk'un "Ziverbey Köşkü". 1970' lerin siyasal ortamında, tutuklanan sorgulanan, hapse atılan gazeteci yazar İlhan Selçuk'un işkence merkezi Ziverbey Köşkünde yaşadıkları, cezaevi ortamında gördüğü işkence ve sorgulamalar hakkında Tercüman Gazetesine yazdığı akrostiş içeren "Baskı Altındayım" ve "İşkence Var" şifreli ifadelerinin yayınlanması bu kitapta anlatılmış. 1987 tarihli kitap sizi 12 Mart muhtırası günlerine geri götürecek. Tekrar o günlerin karanlık yüzüne şahit olacaksınız. Faik Türün'leri, Turgut Sunalp'leri, Muhsin Batur'ları, Memduh Tağmaç'ları hatırlayacaksınız.   

Bir Delinin Güncesi - Aslı Erdoğan

Her defasında hayranlıkla ama aynı zamanda üzülerek, duygusallaşarak okuduğum Aslı Erdoğan kitaplarından biri "Bir Delinin Güncesi". Ülkedeki adaletsizlikler, tecavüze uğrayan çocuklar, Cumartesi anneleri, faili meçhul yazar cinayetleri bu kitabın küçük küçük denemelerden, gazete yazılarından oluşmuş bölümlerinde işlenmiş konular. Acının fotoğrafları düz yazıya geçirilmiş adeta. Aslı Erdoğan kitaplarını seviyorum.

Güzel sözler var aklımda kalan:

"Kimdir 'öteki'? Bizden olmayan ama 'biz' i tanımlayabilmek için gereksindiğimizdir."
"ve tek gerçek vardı yaşananlar acıdan yazılanlar acıdan ibaretti..."
"Tecavüze uğrayan her kadın yapayalnızdır, hele bu tecavüz sırtını devlete dayamışsa."
"Siz hiç birini, “ona değil, bana yapın,” diyecek denli sevdiniz mi? Sizin hiç oğlunuz öldürüldü mü?"
"Nesnelerin fiyatları arttıkça insanların düşüyor."
"Orman diyor ki: 'Yeniden dirilmeyi umuyorsan, toprağa gömülmen gerek, yalana değil. Bir ağaç gibi, köklerini derinlere sal ki karanlıkta büyüyebilesin."
"Oysa devleti toplumun üzerinde gören, dokunulmaz, sorgulanmaz, kutsal kabul eden anlayış, tekeline aldığı şiddeti her türlü denetim ve sınırlamadan muaf tutar. Böylece iktidar sahibi olmayanların en temel haklarının sistematik biçimde çiğnendiği bir şiddet ortamı oluşur."
"En korkunç yalan, yansımasını ötekinin gözlerinde gördüğünüz yalandır."
"Nesneler, olgular, pul pul dökülen yalanlar, şatafatlı bahaneler, şişirilmiş egolar, kirli yüzlerde tutmayan makyajlar..."



Ecel Perileri - Angutyus

Angutyus lakabıyla bilinen Fatih Akdere'nin "Ecel Perileri" isimli kitabı bir Ankara polisiyesi. Evet aynı Behzat Ç. gibi. seyredenler bilir, diyaloglar, mekanlar, karakterler bakımından televizyon dizisi Behzat Ç. ile epey benzerlikler içeriyor. 
Bilindik polisiye romanların aksine bu romanda katil baştan belli. Katil adaleti kendisi sağlamaya çalışan bir polis memuru güzel ve genç bir kadın. Aynı zamanda kendi işlediği cinayetleri bulmaya çalışan ekibin içinde de görevli. Katilin kurbanları tecavüzcüler, kadınlara zarar verenler. 
Yazarı Ot Dergisinden tanıyorum. İlk defa bir kitabını okudum. Diğer kitaplarındaki tarzını bilmiyorum ama sanırım ilk kez bu tarzda yazmış. Polisiye sevenler ve Behzat Ç.'yi seyretmeyenler için değişik bir roman olmuş. Ben sıkılmadan okudum. Tavsiye ederim. 

17 Mayıs 2019 Cuma

Domuzu Kırmak - Edgar Keret

Daha Sunuş sayfasından başlayarak etkilendiğim İsrailli yazar Edgar Keret'in Domuzu Kırmak kitabı küçük ve derin anlamlı öykülerden oluşuyor. Zor bir çocukluk, savaş ortamında büyümek belli ki yazarın öykülerine de yansımış.

"..Genç yaşta birikip çoğalan hayal kırıklıkları ve korkuları içimdeki kumbarayı parçalamak zorunda kalmadan çıkarmanın bir yolunu bulmuştum. buna yazmak deniyordu." diyor yazar.


www.artfulliving.com.tr' de yazar Kaan Beyoğlu "Domuzu Kırmak" kitabını incelediği yazısında:
"Dünyanın en dar evinin de (Genişlik: 122cm) sahibi olan Keret, bir röportajında“Mizah, bir darbeyi yumuşatmanın bir yolu. Yani sana yumruk atmak istiyorsam öne bir şaka koyuyorum, anlıyorsun ya, sana o kadar sert gelmesin diye.” Açıklamasıyla öykülerinin kimyasını açıklıyor aslında. Sert mizahı, öykülerden aldığımız darbeyi yumuşatıyor, zaman zaman ülkesinde politik yazmamakla eleştirile dursun, sık sık olması gereken en genel geçer politikadan bahsediyor: Empati!" yorumu çok hoş.

Kitap Avi Pardo'nun çevirisi ve David Polonsky'nin resimleriyle ve  daha güzel bir hale gelmiş.

Sevdiklerimizin içinde bizim için biriktirdikleri, sakladıkları güzellikleri çekip almak, öğrenmek için onları zorlamak ve kırmak gibi bir şey galiba domuzun içindeki parayı almak için çok sevdiğimiz porselen domuz kumbarayı kırmak.