Bu Blogda Ara

25 Eylül 2019 Çarşamba

İstanbul'un Antika Tipleri - Mahmut Yesari

Usta yazar Mahmut Yesari'nin 1928 yılından 1940' lı yıllara kadar İkdam ve diğer dergi ve gazetelerde yayınlanmış yazılarından oluşan kitabın ilk bölümünde "İstanbul'un Antika Tipleri" başlığında kaleme alınan dizi yazılar yer alıyor. Bu tiplerin hepsinin ayrı bir özelliği var. İkinci bölümde yazarın ailesi ve çevresinde bulunan, konaklarına girip çıkanlara yer verilmiş. Üçüncü bölümde ise "Aramızda Yaşayanlar" başlığı altında toplanmıştır.
Gerek kurguya dayalı gerekse gazetecilikten hareketle gözleme dayalı eserlerinde daha çok halk yaşantısı üzerinde duran Yesari, İstanbul'un Antika Tiplerinde topluma göre bilinmeyen ünlüleri anlatmıştır. 
Bunlardan bazıları: Gazelhun Nimet Efendi, Baba Saffet, İmam Sadrettin, Mardik Efendi, Koço Bey, Palavra Hasan gibi tiplerdir. Kitaptaki dipnotlardan yayın yılı itibari ile kullanılan Arapça kelimelerin Türkçe anlamlarına da yer verilmesi okumayı kolaylaştırmıştır.

20 Eylül 2019 Cuma

Anne Frank'ın Günlüğü - Anne Frank

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi zulmü altında iken ailesi ile birlikte yaklaşık iki yıl  küçük bir çatı katında yaşamak ve saklanmak zorunda kalan ve yaşadıklarını Kitty ismini verdiği günlüğüne yazarak, savaş yıllarından sonra bu günlüğü kitaplaştırılan onüç yaşında Anne Frank isimli bir kızın anılarıdır bu kitap.
Kitabın arka kapağında Anne Frank'ın bir sözünü paylaşmak isterim:
"Savaşların yalnız büyükler, yönetenler ve kapitalistler tarafından var edildiklerini sanmıyorum. Hayır, sokaktaki adam da savaştan yana. Aksi halde, uluslar çoktan savaşa karşı baş kaldırırlardı. İnsanoğlunda yok etmeye, öldürmeye, katletmeye ve kudurmaya yönelik bir dürtü var ve istisnasız bütün insanlık bir değişim geçirmediği takdirde savaşlar sürecek, yapılan, yetiştirilen ve özenle bakılan her şey yeniden yıkılacak, koparılacak, yok edilecektir. Ondan sonra da her şey yeniden başlayacaktır."

Okunması gerekli kitaplardandır.

Kitaptan bir de altını çizdiğim yerler var:

"Ailemden giderek bağımsızlaşıyorum. Genç yaşıma rağmen, hayatta annemden daha cesurum ve ondan daha sağlam bir hak bilincim var. Ne istediğim biliyorum, bir hedefim, kendime özgü fikirlerim, bir inancım ve bir sevgim var. Kendi kendim olmama izin verin, o zaman mutlu olurum! Bir kadın olduğumu biliyorum, manevi gücü ve bol cesareti olan bir kadın!
Tanrı eğer yaşamama izin verirse, annemin yapabildiklerinin çok daha fazlasını başaracağım. Önemsiz biri olmayacağım, dünya ve insanlar için çalışacağım.
Cesaret ve neşenin her şeyden önemli olduğu biliyorum artık." 

"Gökyüzüne gözlerini korkusuzca kaldırabildiğin, içinin temiz olduğuna inandığın sürece mutluluk yitirilmiş değildir."


"Herkes uyumadan önce her gece o gün başından geçen olayları bir sıradan geçirip hangilerinin yanlış olduğunu düşünseydi kim bilir dünya ne kadar daha güzel, daha yaşanası bir yer olurdu."

"Hep aynı şarkı. Hiç kimse tehlikeyi görmek istemiyor, kendi bedeninde hissetmeden önce."


"Düşündüm de bu güneş ışığını, bu bulutsuz gökyüzünü gördüğüm sürece kendimi talihsiz bellemem saçma."

17 Eylül 2019 Salı

Adem'den Önce - Jack London

İçinde Darwinsel ilkeler, biraz ilkel bilim kurgu içeren insanlığın ilk devirlerini kurgusal olarak bizim türümüz olan Homo Sapiens'den önceki türün gözünden anlatan bir kitap. 
Jack London "Adem'den Önce" kitabında rüyalarında insan-maymun arası atalarından birinin hayatını yaşayan bir adamın ağzından kaleme almıştır. London, bu kitabı yazarken biyoloji ve antropoloji alanında ciddi araştırmalar yapmış. Bunun bir kanıtı da, bu kısa romanın yıllar boyunca ABD’de antropoloji eğitimi veren üniversitelerde yardımcı kitap olarak okutulmasıdır.  

Romanda bir ilkel insanın doğumundan itibaren yaşantısını ve hayat tecrübesi, diğer türdeşleriyle kurduğu ilişkiler, kabileler arası mücadeleler, bir ilkelin yaşamında aile kavramının şekillenmesi gibi bir çok konuyu işliyor. Jack London'ın klasik tarzına alışkın olanlar için kendi türü dışında yazdığı nadir eserlerinden biridir.

Kızıl Göz, Koca Diş, Tez Ayak, Kılıç Diş, Ateş Adamlar, Ağaç Adamlar kitapta adı geçen karakterlerdir.

Kitaptan altını çizdiğim bazı kısımlar:

"Düşler, yalnızca gündüz görülenlerin, geceleri şu ya da bu şekilde ortaya çıkmasıdır."

"En sık görülen kalıtımsal düş, yüksek bir yerden düşmektir. Uykuda görünen kişilik, bireylerin çoğunda sadece bu anıyı korumuştur."

"İlkel insanların çoğu, yaşamını bu şekilde yitiriyor ve hemen hemen hepsi ağaçlardan korkunç şekilde düşüyor, hızla yere yuvarlanırken ölümden kurtulmak için dallara tutunuyorlarmış.
İşte böylesi bir düşüş, -ölümcüllüğünü yitirmişse- çok ciddi organik bozukluklara yol açıyor ve beyin hücrelerindeki moleküllerin değişimlerini belirliyormuş. Bu değişimler, kuşaktan kuşağa düşünce hücrelerine iletilerek ırksal anıları oluşturuyormuş. Yani, siz ya da ben uyuyakaldığımız zaman, ya da uyuklarken, boşluğa yuvarlanıp tam yere değecekken bir çeşit baş dönmesiyle kendimize geldiğimizde, yalnızca, ağaç üstünde yaşayan atalarımızın duyduğu ırksal kalıtım anısıyla iletilmiş duyguları yeniden yaşamış oluyormuşuz.."

"Yeniden doğuş söz konusu değildir. Zaman zaman kendimi, daha genç bir dünyanın ormanlarında dolaşırken görürüm; aslında, bu görüntülerde gördüğüm kendim değil, benliğimle belli belirsiz bütünleşmiş olan bir varlıktır."

“Erkeğin eşini öldürdüğü tek hayvan türü insandır.”

16 Eylül 2019 Pazartesi

Metastaz - Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu

Devletin FETÖ mücadelesi ve sonrasında türeyen ya da palazlanan oluşumları anlatan bir araştırma kitabı. Çok yorum yapmamayım. Okunsa güzel olur.

Kitaptan:

"Adıyaman'ın Kahta ilçesindeki Menzil köyünü merkez almalarından dolayı "Menzilciler" olarak anılan cemaat, bugün en popüler dini yapılanmalardan birisi."
"Evet, adalet dağıtmakla görevli bir hakim, cübbesinin gücünü kullanarak rüşvet almaya çalışıyordu. Bunu da " cemaatimiz" dediği Menzil Cemaatinin bir "sofi"si, yani müridi olarak yapıyordu."

"Türkiye Cumhuriyeti'nin, kendisi de çocuk hastalıkları uzmanı olan Sağlık Bakanı, bir cemaat liderine "bir istihareye yatar mısınız?" ricasında bulundu."

Kitapta bir de William Shakespeare'in güzel bir sözüne rastladım:
"Zambaklar çürümeye görsün, çok daha kötü kokarlar ayrıkotlarından."

Ey Hayat - Yılmaz Odabaşı

Yılmaz Odabaşı' nın bütün şiirlerinin beşinci cildi olan Ey Hayat, şairin 2000-2002 yıllarında yazdığı ve yine aynı yıllarda Ey Hayat ve Buğulu Atlas adlarıyla kitaplaşan şiirlerinden oluşuyor.
Altını çizdiğim dizeler ise şöyle:


***
Ey Hayat
..Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın,

Yazdırmalısın mezar taşına;
Ey Hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
Aslında hiç olmadım ben bu oyunda.
Ömrüm beni yok saysın.
***
Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.
Kimse bilmez be canım,
bir yara bir ömrü nasıl kanatır...
***
Kandım aynalara sana kandığım kadar,
İçimde bir boşluk sana yandığım kadar.
***
Üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam,
gözlerin ey yar, benim evimdir.
Vurulup düştükçe.
Düştükçe seni sevmekten caymayacağım;
gece insin, el ayak çekilsin
gelip kapında ağlayacağım...
***
Ve ant olsun ki,
hiçbir kurşun, hiçbir çelik,
hiçbir toprak ve hiçbir vatan,
daha kutsal değildir insandan!

30 Ağustos 2019 Cuma

Ihlamur Günlükleri - Başak Buğday

Ot Dergisinde bölümler halinde her ay okuduğum Başak Buğday'ın dizeleri, sözleri bir arada toplanmış "Ihlamur Günlükleri"nde. 

"İşte aynen öyle hissediyorum, Sanki ben yazmışım gibi" deyip altını çizdiğimiz tüm o " şeylerin bir araya geldiği kitap" diyor arka kapakta. Aynen öyle.

Kitaptaki hoşuma giden satırlardan bazıları:

"Mektup işin bahanesi.
Adını yazmayı özledim."

"Karanlıkta söylenen yalanlar
Sahiplerini tanıyamaz
Belki de o yüzden öpüşürken
gözlerimizi kapatıyoruz."

"İyi ki gidiş yolundan vermişim gönlümü sana.
Sonuca baksaydık halimiz harapmış."



"Beni asıl üzen şey,
kuşun  uçup gitmesi değil de;
gittiği yerde mutsuz olma ihtimali."

"Unutmaya çalıştıkça güçlenen anılar,
kestikçe daha gür çıkan saç gibi...
Evet, kökü bende!"

"Şimdi seni seviyorum ya;
geldiğimden çok,
olduğumdan az'ım."

"Bir şehrin en yüksek ve güvenli yeri,
babamın omuzlarıdır."

Kültür Üzerine Düşünceler - Hasan Ali Yücel

Değerli Mili Eğitim Bakanlarımızdan Hasan Ali Yücel'in 1952-1957 yılları arasında mevcut eğitim sistemini sorgular eleştirir yazılarından oluşan, eğitime, kültüre dair yazılarının toplandığı bir kitap "Kültür Üzerine Düşünceler"

Kendi Bakanlık dönemi ile Menderes hükümetlerinin bakanlıkları dönemlerinin bir karşılaştırılması da yapılmış bazı yazılarında. Eğitim sistemimizde yapılması gerekenler, yapılanlar ama kıymeti bilinmeyenler anlatılmış.

İnanın geçen onca yıla rağmen değişen hiçbir şey yok. 

20 Kasım 1953 tarihli yazısında "Atatürk Gençliğine sesleniyor Hasan Ali Yücel;

"Unutmıyalım ki, (orjinal metinde yazım bu şekildedir) Atatürke bağlılık, onun fikirlerine bağlılık demektir. Onun başlıca fikirlerinden biri de çalışmak, kendini kıymetlendirmek ve böylece başarıya varmaktır. Gençlerimiz hocaları onları köprü geçirir gibi sınıf atlatsalar bile, bir şey öğrenmedikçe bu kolay yükselmeyi gerçek bir ilerleme bellemezler. Hala içimizden mesela Nobel mükafatı kazanmış bir bilgin, bir şair, bir filozof, bir diplomat çıkmadı. Milletlerarası takdire yücelmiş insanlara hasretimizi dindiremedik. Ümidimiz, gençlerde; biz olmadık; onlar olurlar diye...Şimdi bu bakımdan sevgili Atatürk gençliğine sesleniyoruz:
İş başına!..."