Umduğumla bulduğumun farklı, ama değişik konusuyla ve dikkat çekmek istediği konuyla sevdiğim bir kitap oldu Afet. Afet'in tanıtım afişlerini İzmir Kitap Fuarına gittiğimde duvarlarda görmüştü.Kafamda 'ki kitap kapağının da bunda etkisi büyüktür' güzel bir kadının belki de bir hayat kadınının aşk hikayeleri yada bunu anlatan bir erkeğin romanı olabilir diye düşünmüştüm. Bu beklentiyle almadım ama. Kitap bana üyesi olduğum ve her ay bana düzenli olarak kendi seçtikleri kitapları gönderen www.kitapkulübü.com.tr' nin Haziran ayı paketinden geldi. Aslında almayı da düşünüyordum.
Kitaptaki anlatılanlar günümüzden 20 yıl ileride bir zaman diliminde geçiyor. Kısaca kitabın özeti ise şöyle:
Romanın kahramanı Muzo hayatını anlatmaya cezaevinden başlıyor.Buraya nasıl düştüğünün hikayesini. Afet babasını elinden aldığını sandığı kadın, Bir de erken yaşlanma (Progeria Sendromu) hastası bir kızkardeşi var Muzo'nun. Bir Sadaka şirketinde çalışıyorlar. Evet 20 yıl sonrasından bahsediyoruz. Günahlarını hafifletmek isteyenlerin sadakalarını toplayan ve bunu yaparak sadaka verenlerin vicdanlarının rahatladığını düşünmelerini sağlayan bir şirket burası.Tabi ister istemez yaşlılık hastalığına yakalanmış olan ve yaşamı çok uzun sürmeyecek olan Peri de bu şirketin vazgeçilmezlerinden oluyor.Modern dilencilik gibi bir şey. Konu bu şirketten kazandıkları paralar ve babasını arama macerası ile devam ederken birden Muzo'nun para kazanmak için yaptığı bir nevi jigololuk işine dönüveriyor.Ama bu bildiğiniz türden bir jigololuk değil.Toplumda sandığımızdan daha fazla olan engelli kadınların, kızların, gençlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılayan bir genç olarak karşımıza çıkıyor Muzo. Evet değişik bir durum ama böyle de bir ihtiyacın olduğu ve bunun karşılanmaması durumunda psikolojik sıkıntılı bireylerin daha da kötüleştiğini öğreniyoruz.Bu cinsel birleşme bazen psikolog eşliğinde bazen de aile gözetiminde neredeyse bir terapi şeklinde yapılıyor.Tabi ki zengin aileler ve bunların kızları için. Muzo bu kızlardan birine aşık oluyor. Sonra Afet' i buluyor ve öldürüyor.
Konu içinde konu başka başlayıp başka biten bir anlatım. Değişik. Tabi kitaptan ne anlaşıldığı kişiye göre değişebilir. Yaşlılık hastalığı hakkında verilen bilgiler, bunlar için yapılması gerekenler ve bu durumda olanlara yardımda bulunan toplumsal kuruluşların tanıtımı, engelli ve psikolojik sorunları olan bireylerin yaşadığı ve bizim hayatta hissetmediğimiz ve bilmediğimiz sorunlarına dikkat çekiliyor. Tabii ki cinsel anlatımlardaki biraz abartının olması beni rahatsız etmedi değil.Bir de kitapta vicdanla ilgili bölümler var ki o kısımlar da ayrı bir hiciv içeriyor. Farklı konusuyla severek okuduğum bir kitap oldu.
Bu arada Uluslararası Progeria Araştırmaları Vakfı PRF'nin internet sayfası adresi :https://www.progeriaresearch.org/
Kİtaptan alıntılar tabi ki var.
-"İnsanın sevdiklerini sevmesi onun iyi biri olduğunu göstermez teyze! Kediyi köpeği, taşı toprağı, yoldan geçeni de seveceksin."
-"Atlatılmak istyendiğini bir dilenciden iyi kim bilebilir.Sadakanın yarısı acındırmaysa, diğer yarısı ısrarcılıktır."
-Telefonu açmayı kendime yediremiyorum. Böyle beklemek, cevap vermeyecek bir telefondan çok daha fazla umut barındırıyor."
-"Çünkü bilirsiniz kimi engeliler, sağlıklı bireylere karşı, mutsuzların mutluluklara duyduklarına benzer önü alınamaz bir öfke duyarlar."
-"Yaşım küçük, kederim o kadar büyüktü ki, kardeşimi zaman yitirmeden toprağa vermekten başka şey düşünmüyordum.Acı süreci bitsin, alışma süreci hemen şimdi başlasın diye. Bir anca unutmaya çalışmak, sanılanın aksine kaybettiğimiz kişiyi ne çok sevdiğimizi gösterir."
-"Uluslararası Progeria Araştırmaları Vakfı PRF'nin internet sayfasına göz atarsanız, sık sık progeria sendromlu çocukları bir araya getiren projeler hayata geçirdiğini görürdünüz. Her yıl başka bir ülkede, masrafları hükümetler ve bağışçılar tarafından bu etkinliklerde dünya üzerindeki hasta çocukların benzerleri ile zaman geçirerek farklılıklarını unutmaları hedefleniyor. PRF Türkiye'deki faaliyetlerini Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı aracılığı ile yürütüyor."
-"Engelli bir çocuğun her anne baba için üzüntü kaynağı olduğuna birinci elden tanığım.Aklınızı sürekli kurcalayan, ama çekilemeyen ağrılı bir diştir o."
-"Mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."
-"Herkesin vicdanı vardır Pericim, en gaddar canilerin bile"
-"Hem biliyor musun, herkesi vicdanı enikonu aynı boyuttadır",dedim "kalp, karaciğer, safrakesesi gibi bir organdır o da. Kişiye göre az çok değişse de sonuçta, eh, aynı işi görür"
-"Vicdanın, tıpkı bağırsaklar gibi içinde pis ve kötü şeyler barındırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Suçluluk duygusu, günah, utanç gibi bünyeye zararlı maddelerle tıka basa dolarsa, bağırsakların boşalması gibi vicdan taşar ve içindeki bütün pisliği artık garezi kimeyse suratının tam ortasına püskürtür.İşte bu kadar!"
-"Eğer vicdan safra kesesi gibi dolarsa, gel ona vicdan kesesi diyelim, patlar ve içindeki pislik moral peritonite yol açıp bünyeyi zehirlemeye başlar.Beynimiz buna fırsat tanımamak için, tıpkı bağırsakları boşaltması gibi, vicdan kesesini küçük bir delikten, anatomide buna 'cavitas oris proprium' diyoruz balım yani bildiğin ağız, karşısındakinin suratına püskürtür.Artık kime ne kötülük ettiyse."
-"En acımasız sandığın insanların vicdanı aslında en çok mesai yapan vicdandır.Bu hınzır organ çalışırken hayli şamata çıkartır. Vicdanın sahibi de gürültüyü bastırmak için bağırmak zorunda kalır.Bütün mesele bu!"
-"Ne varki allah tarafından vücudumuza yerleştirilen bu yalan makinesini kandırmak çok kolay değildir.Doğal olarak açma kapama düğmesi de bizim değil onun elindedir."
-"Kural değişmiyor:Eski tanışlar acıyarak acıtır, yeniler olduğu gibi kabul eder."
-"Görkemli kalenin surları yükseldikçe, fethindeki heyecan da bir o kadar artıyordu."
-"Gerçek ruh yüceliği başkalarının felaketine sevinmek değil başarısına sevinmektir."