Ot Dergisinde bölümler halinde her ay okuduğum Başak Buğday'ın dizeleri, sözleri bir arada toplanmış "Ihlamur Günlükleri"nde.
"İşte aynen öyle hissediyorum, Sanki ben yazmışım gibi" deyip altını çizdiğimiz tüm o " şeylerin bir araya geldiği kitap" diyor arka kapakta. Aynen öyle.
Kitaptaki hoşuma giden satırlardan bazıları:
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7Tucb5GXp5L09q317xnjlqL1A_VpIstUcNk98f9lHgGV8qzC6DGMfv-YqsNpIzbYcy0GuLbzpvVLXH8zigypvh03_ya1J-91bBUsLn85WkhE4B1geTvnOYh5QSP2IhTD4QHNwctTNlbo/s320/0000000715208-1.jpg)
"Mektup işin bahanesi.
Adını yazmayı özledim."
"Karanlıkta söylenen yalanlar
Sahiplerini tanıyamaz
Belki de o yüzden öpüşürken
gözlerimizi kapatıyoruz."
"İyi ki gidiş yolundan vermişim gönlümü sana.
Sonuca baksaydık halimiz harapmış."
"Beni asıl üzen şey,
kuşun uçup gitmesi değil de;
gittiği yerde mutsuz olma ihtimali."
"Unutmaya çalıştıkça güçlenen anılar,
kestikçe daha gür çıkan saç gibi...
Evet, kökü bende!"
"Şimdi seni seviyorum ya;
geldiğimden çok,
olduğumdan az'ım."
"Bir şehrin en yüksek ve güvenli yeri,
babamın omuzlarıdır."
Değerli Mili Eğitim Bakanlarımızdan Hasan Ali Yücel'in 1952-1957 yılları arasında mevcut eğitim sistemini sorgular eleştirir yazılarından oluşan, eğitime, kültüre dair yazılarının toplandığı bir kitap "Kültür Üzerine Düşünceler"
Kendi Bakanlık dönemi ile Menderes hükümetlerinin bakanlıkları dönemlerinin bir karşılaştırılması da yapılmış bazı yazılarında. Eğitim sistemimizde yapılması gerekenler, yapılanlar ama kıymeti bilinmeyenler anlatılmış.
İnanın geçen onca yıla rağmen değişen hiçbir şey yok.
20 Kasım 1953 tarihli yazısında "Atatürk Gençliğine sesleniyor Hasan Ali Yücel;
"Unutmıyalım ki, (orjinal metinde yazım bu şekildedir) Atatürke bağlılık, onun fikirlerine bağlılık demektir. Onun başlıca fikirlerinden biri de çalışmak, kendini kıymetlendirmek ve böylece başarıya varmaktır. Gençlerimiz hocaları onları köprü geçirir gibi sınıf atlatsalar bile, bir şey öğrenmedikçe bu kolay yükselmeyi gerçek bir ilerleme bellemezler. Hala içimizden mesela Nobel mükafatı kazanmış bir bilgin, bir şair, bir filozof, bir diplomat çıkmadı. Milletlerarası takdire yücelmiş insanlara hasretimizi dindiremedik. Ümidimiz, gençlerde; biz olmadık; onlar olurlar diye...Şimdi bu bakımdan sevgili Atatürk gençliğine sesleniyoruz:
İş başına!..."
Selçuk Aydemir'in bir yazısında övgüyle bahsedilen kitabını, Datça'da "Haziran Hareketi" isimli "ihtiyacı olan alsın" kitap oluşumunun tezgahında görünce hemen atladım aldım. Haziran hareketi, Datça sahilde yaz aylarında kurulan bir etkinlik. Küçük bir standı var. İsteyen kitap yardımı yapıyor, isteyen de buradaki kitaplara ücretsiz sahip olabiliyor.
İşte ne zamandır almayı planladığım ama bulamadığım "Denememeler" e burada rastladım. Hemen okumaya başladım. 90'larda yazılmış mizah unsuru yüksek denemeler'den oluşan kitap 61 kısa yazıdan oluşmuş.Anı, deneme karışık anlatılar var. Bazıları çok hoşuma gitti, bazıları değil. Ferhan Şensoy'un kendine has anlatımı, kelimelerle oynaması yazılara kendince Ferhan Şensoy anlamı katmış. Başka yazılar arasında bu Ferhan Şensoy'un yazısıdır diyeceğiniz bir karakter oluşmuş yazılarda. Bu tarz yazılar sevenler için okunması gereken kitaplardan.
İranlı Şair Furüğ Ferruhzad'ın şiir kitabıdır İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına. Aynı adı taşıyan uzun bir şiirle başlayan kitabında yıllarca gördüğü kötü deneyimler, eziyetler, yalan ve dolan karşısında kendini her zamankinden daha çok yalnız hissediyor ve soğuk mevsimin başlayacağına inanıyor. Kış, soğuk ve ölüm. Bunların üçü de mevsimlerin sonudur. Tabiat mevsimlerinin sonu kış, yaşam mevsiminin sonu ölüm.
"İnanalım
İnanalım soğuk mevsimin başlangıcına
İnanalım hayali bahçe harabelerine
İşsizliğin baş aşağı düşmüş oraklarına
Ve tutsak tohumlara
Bak, nasıl kar yağıyor."
"Sevgi sözlerinin arasındaki sessizlikler kadar çıplağım
Ve aşktandır benim bütün yaralarım" diyor.
"Kuş Ölümlüdür" çok bilinen başka bir şiiridir.
Onda da şöyle diyor Ferruhzad:
"Uçmayı hatırla
Kuş ölümlüdür."
Ne çok anlam içeren iki satır.
Uzun şiirlerinin arasında göze çarpan, akılda kalan, yüreğe ok gibi saplanan çok güzel satırları var şairin. Kolay okunan, düşündüren şiirleri var. Güzel şiirler. Okuyun.
"Orçun Turkay birbirine bağlı 23 kısa metinle kurduğu anlatıda, mekan, eşya ve cansızmış gibi duran insan betimlemeleriyle yaşanmışlıkların karakalem izlerini sürüyor. Bütün zamanları şimdiki zamanda toplayarak evlerin ve eşyanın evreninde baş döndürücü ve kederli bir yolculuk yapıyor" diyor kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında.
Ben bu 23 öyküyü okudum. Ancak, daha arka kapakta yazan tanıtımdaki anlatımın ne anlama geldiğini anlayamamışken öyküleri ve birbiri ile bağlantısını kitabı bitirdikten sonra da çözemedim.
Okuma Gözlüğü, edebiyatçı, denemeci, araştırmacı Öner Ciravoğlu'nun edebiyatın çok çeşitli alanlarına yayılmış denemelerini bir araya getiriyor. Romanlar, öyküler, şiirler, folklor araştırmaları, incelemeler, bütün bunları yazıp çizenler, okuyanlar konuk oluyor kitaba.
Kitapta yer alan yazılar Remzi Kitap Gazetesinde yayınlanan yazılarını bir araya getiriyor.
Okuması keyifli güzel anılar ve anlatılar.
İskender Pala'nın alışılmış romanlarının dışında, günlük hayatımızda kullandığımız deyimlerin nereden geldiğinin tarihsel hikayesi anlatılmış. İki dirhem bir çekirdek, İpe un sermek, abayı yakmak, ağzından baklayı çıkarmak, balık kavağa çıkınca ve daha nice deyimlerin komik hikayeleri. Okurken eğleneceğiniz bir derleme olmuş. Belki de bazı deyimleri ilk kez duyacaksınız. Yanlış bildiklerinizin de doğrusunu öğreneceksiniz.
Kitaba adını veren deyimin ise açıklamasından kısa bir bölüm:
"Eski devirlerin en kıymetli parası olan bir Osmanlı altını, toplam iki dirhem ve bir çekirdek ağırlığa sahiptir. Bu durumda süslenmiş kimselere, iki dirhem bir çekirdek yakıştırmasında bulunanlar, mecaz yoluyla onlara altın demiş olurlar ki bizce pek zarif bir nüktedir.