![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7000msjCoraqVjNWls7Y76wxZJQ4wMxH_NT95VjkRkrm0oev7xuOq018rYZ2SHMClWTtunGz_gzuE3RrDwX3sD4UKt8A7lc9nt050CHEwO_2B7_hGVKp_pXuQynfYsaZHoE14H5G-4eU/s400/neokur_1476157621.jpg)
Deliduman'ı ilk çıktığında okumamıştım.Ama Müptezeller'i çıkar çıkmaz aldım.Akıcı güzel bir kitap.Hayattan alıntılar ve Emrah Serbes'in diğer romanlarında olduğu gibi hayatla içiçe.Gerçekle roman birbiri içine geçmiş gibi.Yakın zamanda Deliduman'ı da okudum. Bir ara ikisi birbiri içine girdi.Tarz aynı Emrah Serbes romanlarında ve hepsi de çok güzel.Ancak yine küfür çok bolca kullanılmış.Aslına bakarsan hayatın içinde küfürün yeri daha da fazla değil mi.
Romanda anlatılan sanki bir anda yazarın gerçek hayatıyla çakışıyor gibi.Belki de kendini anlatıyor.Sevmediğim kısım ise uyuşturucu konusunun çok fazla üzerinde durulması.İstemeden özendirir gibi.
Hürriyet Gazetesindeki röportajında Emrah Serbes bu kitapla ilgili şunları söylemiş:
İlk olarak ‘Müptezeller"i senden dinleyelim...
- “Haydi kitabı anlat bakalım” dendiğinde anlatmak zor. Şöyle söyleyeyim: Bildiğim insanlardan yola çıkarak yazdım. Yani en çok bildiğim çevrelerde dolaşarak yazdım. Yaşar Kemal’in bir sözü vardır, “Her yazarın bir Çukurova’sı olmalı” diye... Yani her yazarın en iyi bildiği bir yeri ve anlatabileceği insanları olmalıdır. Benim de bildiğim insanlar bunlar. Şimdi desen ki, “Şu okumuş yazmış adamları anlat”, o yok bende... Bizde kıyıda-köşede kalmış, hayata karşı tutunamamış, biraz horlanmış, hayata katlanabilmek için gerektiğinde madde kullanan ve gerektiğinde içen adamlar var. Bu adamları, okumuş yazmışlardan daha çok bildiğimi söyleyebilirim.
Önceki kitaplardan farkını nasıl tanımlarsın? Ya da mesela 'Erken Kaybedenler'in devamı gibi mi?- Evet, aslında bir yönüyle ‘Erken Kaybedenler'e yakın bir kitap.
Peki ana karakterin ne kadarı sen, ne kadarı ben, o, ötekiler diyeyim?- Böyle bir şeyin tam ölçüsünü bilemem de aslında derdim biraz kendimden yola çıkıp başkasını anlatmak ya da anlatabilmek. Benim açımdan bakıldığında bu adamda benden bir sürü şey var. Benden olmayan şeyler de var. Ama ne kadarı ben dersek, bunu bilemem. Kitabın otobiyografik unsurları yüksek. Esas mesele şu; geri dönüp baktığımda burada ne anlatmaya çalıştığım. Edebiyat dünyası denilen bu dünyaya girdik, aradan geçti 10 sene. Biraz şans da yüzümüze güldü. Örneğin başka yazarların yüzüne o kadar gülmüyor. Benim kitabımı aldılar, dizileştirdiler. Ondan sonra şöhret oldu vs. Kitaplar tanıtıldı, daha çok bilinir olduk, daha çok okundu... Ama bunlar gelip geçici. Sonra elimizde ne kalacak? Geri dönüp baktığımda “Bu adam ne yapmış” dendiğinde ne kalacak? Mesele biraz da bu; ben ne yazmışım? Kıyıda köşede kalanları, kaybedenleri falan anlatmış desinler isterim. Çünkü bunu yapmaya çabaladım. Bir de arkadaşlığın güzel bir şey olduğunu da anlatmaya çalıştım. Dikkat edin mesela, ailesi yoktur bu kitaptaki çocuğun. Hep arkadaşları vardır. Arkadaşlığın da öğretici ve hırpalayıcı tarafları vardır. Sen hayata katlanamıyorsan ve bir arkadaşın varsa, “Gel beraber katlanamayalım” gibi duygusu da vardır bu işlerin.
Kitaptan alıntılara gelince;
Babam gülümsemeye çalışırken birden durdu, yine ağlamaya başladı. Elimi omzuna attım, azgın dalgaların kayalıklara attığı iki sandaldık o anda, “Üzülme baba,” dedim. “alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya.Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha. “Ona üzülmüyorum ki ben,” dedi babam. “Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık.”
Yüreğin hafızası var, farklı işliyor. Bir zamanlar kaldığı evleri, en boktan zamanlar da olsa unutamıyor insan...
“Bir hayal, gerçeğin kıyısından geçtiğinde, iki göz bir mahremde buluştuğunda, iki el birbirini bulduğunda, iki kalp birbirine dokunduğunda, bu dünyada bitmemiş ümitler adına bir çiçek açar ve umutsuzluk bir adım geri atar, bu coşkun yüreğin zaferidir ve insanın karanlıkta atabileceği yegâne adımdır. Hala içim sızlıyordu. Her şeyi acıyla öğrendiyseniz mutluluktan da içiniz sızlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder