Bu Blogda Ara

1 Şubat 2018 Perşembe

Tanrısız Gençlik-Ödön Von Horvath


Tanrısız Gençlik, ateizmle falan ilgisi olan bir kitap değil. İlk başta kapağındaki SS işareti ve tanrısız  ifadesi her ne kadar bana bu düşünceyi akla yerleştirse de kitabın faşizmin etkisi altında yetişen çocukların acımasızlığını gözler önüne seren etkileyici bir kitap olduğunu görüyoruz..Kitabın kapak tasarımı bile insanı etkisi altına alıyor. Faşizmin tüm yaşamı esir aldığı bir ülkede yetişen çocukların acımasızlıklarına şahit olması ve kendini okul kampı sırasında işlenen oldukça enteresan bir cinayetin içinde bulmasıyla beraber vicdanını ve hayatı sorgulayan bir lise öğretmenini konu almış.  Öğrencilere hem askeri disiplin hem de silah eğitimi vermek için Nazi iktidarı tarafından düzenlenen gençlik kamplarından birisine sınıfça katılınır. Bu kampta, öfke, iktidarın arzulamadığı bir noktada patlak verir.Kitap cinayetle beraber daha sürükleyici bir hal almaya başlıyor.  



Yazarın hayat öyküsü ise daha ilginç;
1901’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun toprağı olan, Fiume’de (Rijeka) doğan Horváth, üniversite sonrası yerleştiği Berlin’deki gençlik yıllarını oldukça verimli geçirmiş. Yazdığı oyunlar edebi çevrelerden övgü, Nazi yanlısı basından ise yergi almış. 1933’te Nazi baskısının artması nedeniyle Viyana’ya yerleşmiş. Fakat Avusturya Nazi Almanya’sıyla birleşince, Ödön 1938’de önce Budapeşte’ye, daha sonra ise Paris’e kaçmış.Daha ilk eserlerinde bile işlediği faşizmin, öngördüğü biçimde yoğunlaşan baskısını konu alan Tanrısız Gençlik romanı 1937’de Amsterdam’da  yayımlanmış. 1939’da, Tanrısız Gençlik’in film uyarlaması için görüşmeye giderken Champs-Elysees’de fırtınadan korunmak için sığındığı bir ağaca yıldırım çarpmış ve yazar, henüz otuz sekiz yaşındayken hayatını kaybetmiş.

Kitaptan küçük alıntılar ise şöyle:

"..Ölmeye her an gönüllü ve hazır olma hali, büyük bir erdem değil mi?
   Kesinlikle, mücadele haklı bir dava uğruna veriliyorsa eğer..."

"İnsani bir topluluk var olalı beri kendi varlığını devam ettirme amacıyla cinayet işlemekten vazgeçmedi. Gelgelelim bu cinayetler gizlendi, örtbas edildi, bunlardan utanıldı. Bugünse bu cinayetlerden gurur duyuluyor. Salgın bir hastalık bu."

"Aziz İgnatius şöyle der: " Ben her insanla onun kapısından girerim, ki daha sonra onu kendi kapımdan uğurlayabileyim."

"Ne der Pascal: 'Hakikati arzularız ve içimizde yalnızca belirsizlik buluruz. Mutluluğu ararız ve yalnızca sefalet ve ölüm buluruz.'

"Ah hayatında hiç günah işlememiş birinden pek nadir bir aziz, hayatında hiç aptallık etmemiş birinden pek nadir bir bilge çıkar."

"O zaman kilise neden bir devletin toplumsal yapısı çöktüğünde zenginlerin tarafını tutar hep? Yani bizim zamanımızda, kilise neden pencerelerde oturan çocukların değil de daima kereste fabrikasının hissedarlarının yanında yer alıyor?" "Çünkü zenginler daima kazanır" 

"Evet, zenginler her zaman kazanacaktır, çünkü onlar daha acımasız, daha alçak ve daha vicdansız olanlardır. "

"Tanrı bütün sokaklardan geçer"
"Nasıl olur da Tanrı o sokaktan geçer, o çocukları görür de, onlara yardım etmez."

"Yağmurlar dinip de tufanın suları çekildiğinde Tanrı şöyle dedi: 'Bundan böyle insanlar yüzünden yeryüzünü cezalandırmayacağım'" Ve kendime bir kez daha soruyorum: Tanrı sözünü tuttu mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder