Bu Blogda Ara

29 Temmuz 2023 Cumartesi

227 Sayfa - Murathan Mungan

"Yalnızca yaratmanın, üretmenin sorunları değil, aynı zamanda okumanın, seyretmenin, dinlemenin, izlemenin, anlamanın, kavramanın, değerlendirmenin yolu yordamı benim zihnimi meşgul ettiği kadar okurun da aklını kurcalasın istedim. Ben yazarlık yaşamım boyunca okuruma hep sıra arkadaşım muamelesi yaptım. Benim gördüğüm filmi o da izlesin, benim okuduğum kitabı o da okusun, benim üzerine kafa yorduğum konuları o da düşünsün, hafta sonlarımız birbirine benzesin istedim."

"Bir yazarın okudukları, dinledikleri, seyrettikleri, düşündükleri, izlenimleri hakkında bir çift söz etme gereksinimiyle kaleme aldığı irili ufaklı notların, başkalarının yaşamına renk, soluk, canlılık kattığını; onda öğrenmek, izlemek, katılmak, paylaşmak arzusu yarattığını görmek başlı başına bir yazı mutluluğudur."

"İyi yazılmış notlarda ayaküstü sohbet etme tadı vardır. Hayat, geçerken birbirine uğramış insanların birbirlerinin kapısına bıraktıklarıyla da çoğalır. Benim bu notlarla yapmaya çalıştığım kısaca budur." diyor kitabın başında Murathan Mungan. 227 adını koymasının da sebebi kitabın sayfa sayısının 227 olması. Bir sonraki kitabı da 189.

"Tutumlu biri değilimdir, aklım hesaba kitaba hiç basmaz. Ekmeğin fiyatını bilmenin, insanı halkla daha iyi bütünleştirdiğine, onu daha iyi ya da daha toplumcu bir sanatçı yapacağına inanmam. Ben fiyat bilmem, değer bilirim. Kağıt benim için bir nimet, bir değerdir. İster el yazısıyla yazayım, ister bilgisayardan çıktı almış olayım; işi biten her kağıdın arka yüzünü müsveddelerim için kullanırım; ikiye böler, dörde böler, kağıt maşasına takar, üzerinde boş yer kalmayana kadar her sayfayı değerlendiririm. yazdıklarımla teşekkür etmiş olmak yetmez, bu nenim için tabiata, ağaçların ruhuna bir saygıdır. Yazının vicdanı yazdığını kucaklamaktır."

"edebiyat dergilerinden birini karıştırırken gördüm. Genç bir şair ve akademisyen arkadaşım okuma notlarını yayımlamış orada. 31 numaralı notunda şöyle yazıyor: 'Karanlıkta birbirine değmeden akan iki ırmak gibi/ Aynı anda iki bedende birden yaşar bazı ruhlar.' Bu dizeler kimin bilmiyorum. Eski defterlerimden birine not almışım. Genellikle, kendi dizelerimin altına paraf atarım; başkalarının dizelerinin altınaysa şairin adını yazarım. Ancak b u dizelerin altında da ne benim parafım var, ne de bir şairin ismi."

"Çeşitli yazılarımda ve söyleşilerimde yeryüzünde en köklü düşmanlık çeşidinin homofobi olduğunu söylerken benzer bir usavurum kurduğumu düşünüyorum. Bulunduğunuz yere, konuma, içinde yaşadığınız topluma göre duyduğunuz düşmanlığın özneleri değişebilir, diyelim ki günün birinde Yahudi olmayacağınızı, kadın olmayacağınızı, 'Zenci' olmayacağınızı, herhangi bir yerin, bir toplumun 'Yabancı' sayılanı olmayacağınızı bilirsiniz, ama eşcinsellik, siz ve yakınlarınız için hala pusuda bekleyen gölgesi derin bir tehlikedir."

"İlki bir Çin bedduası, Birine kızıp kem söz etmek istediğinde bir Çinli 'Geçiş dönemlerinde yaşayasın' diye ilenirmiş. Osmanlı, birine kızıp kem söz etme istediğindeyse 'İnşallah evine usta girer' dermiş. İlenmelerin, kem sözlerin, yeminlerin sosyolojik bir ipucu olarak taşıdıkları değeri öteden beri önemserim. Dilde saklı hayatlardır bunlar."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder