Bu Blogda Ara

Bekir Yıldız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bekir Yıldız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2023 Çarşamba

Beyaz Türkü - Bekir YILDIZ

Bekir Yıldız'ın birbirinden bağımsız on bir kısa hikâyeden oluşan kitabı Beyaz Türkü, yazarın kendine has tarzında, yurdumuzun özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan insanımızın yaşadığı zorlukları ve acıları sözü dolandırmadan, görünmesi gereken noktaya parmak basarak kesitler halinde anlattığı bir solukta okunabilecek bir yapıt.

Kısacık öykülerde öyle derin mesajlar veriyor ki Bekir Yıldız, bazen bir tek cümleye takılıp kalabiliyorsunuz. Henüz on üç yaşında daha oyun çağındayken adı "gelin" konulan masum bir çocuktan, biberonla yanlışlıkla öldürülen minik bebeğin dramına eşlik ederken bir başka hikâyede açlık, ölüm ve kaçakçılık denkleminde kalan insanların çaresizliğini görüyoruz. Töreye boyun eğmişliğin aldığı canlar, "namus" belasına kana bulanan eller, "ahlâk" olgusunun değişkenliği, bir yorgan bir döşekten ibaret olan miras gibi sahneler barındıran bu kısa hikâyelerde dramı göstererek "dram budur" diyor yazar her çevirdiğimiz sayfada.

Hikâyelerin satır aralarında göze çarpan yoksulluk, çaresizlik ve cehalet okurun içini acıtarak ciddi anlamda derin yaralar oluşturuyor bellekte.

Kitapta yer alan "Kara Çarşaflı Gelin" ve "Barutçu Maho" isimli öykülerden yola çıkılarak çekilen ve oyuncu kadrosunda Hakan Balamir, Semra Özdamar, Aytaç Arman, Aliye Rona ve İhsan Yüce gibi usta isimlerin bulunduğu Kara Çarşaflı Gelin isimli filmin dört ayrı dalda birincilik ödülleri aldığını da ayrıca belirtmek isterim. (Özgür Köktürk-1000kitap.com'dan alıntıdır.)

"Çöken, hep omuzları olmuştu yıllar yılı; Muş'ta da olsa, Berlin'de de olsa."

"Nerde bir garip var, nerde bir ekmeği ölümle çevrili var, gidip onun üzerine müzevirlik yaparlar."

"Umut, benim kafamın içinde," dedi Heine. "Çoğunluğun da yüreğinde. Nasıl ele geçireceksiniz bakalım?"

"Çocuk ağlamaya başladı. Kadın, göğsüne yapıştırdı yavrusunu. Çocuk, anasının yürek sesini, oyuncak sandı. Susması bundan..."

"Bağırmak hakkımızken susmak niye?" Gözleri ıslanmaya hazır. "Ne bağırmak, ne de susmak," diyor adam, soluğu toprağı kıpırdatırken. "Çocuğumuzun türkü söylemesi gerek. Mutluluk üstüne, özgür türküler."

"Antika olur mu Ragıp? Kullanılmıştır bizdeki. Mavzerlerin, kılıçların dili olsa da söyleseler. Turist dediğin, gavur değil mi senin?
  He... Gavurdur  dede.
  Biz, onlara sıktıydık ya kurşunumuzu. Biz onlara salladıydık ya palamızı, kılıcımızı. Şimdi de alıp duvarlarını mı süslemek isterler."

"Kitap arayıcıların kolları, denizde kulaç atar gibiydi kitapların arasında. Odanın penceresi açıktır şimdi. Kitaplar sokağa atılıyor. Çocuğun gözleri önünde hem. Ateşe verilmeye başlandı ardından.
Kitaplardan odun yapıyordu Hitler. Sokaklardaki gece lambasını soldurdu edebiyat.
Heine, pencereye koştu.
"İnsanlık yanıyor!" diye bağırdı.
Kitaplardan yükselen ateştir, gökyüzünü dar eden, Hitler'in kahkahasına şimdi.
Heine, açık pencereye doğru yeniden bağırdı.
"Kara bir iskelet olacaksın, Hitler! Çünkü ölümsüzdür kitaplar, yazılmışsa eğer. Yaptığın, bir yayı sıkıştırmaktan farksız.”

"Topraktan iki kargı boyu yukardayız ya kardeşim, ne yılan gelir ne akrep." "Korkumun çoğu ondan değil," derdi biraz daha büzüşürken. "Karanlığın kendisidir üstüme çöken." "Aç gözlerini öyleyse," derdi Tahir, savanı sıyırırken başından. "Göğe bak. Uzakta olsa bile, onun için aydınlık bir parça. Ufak ufak yıldızları ara, bul..."

Bozkır Gelini - Bekir YILDIZ

Sekiz öyküden oluşan kitapta diğer Bekir Yıldız kitaplarında olduğu gibi dert ve karamsarlık dolu. Çünkü fakirlik var, cahillik var. Diğer öykülerin isimler ise: Şair Ana, Birkaç Kaçakçı, Tohum, Bir Kadın Polis, Gözler, Canlı Tabanca ve Ölü Bohçası. Öyküler fakirlik işsizlik ve darbe döneminin o kasvetli günlerini anlatıyor. Yaşar Kemal benzeri öyküler.

Bozkır Gelini'nde, başlık parası karşılığında satılan dokuz yaşındaki Atiye'nin hikâyesini anlatıyor, kitabın adı da buradan geliyor.. Yeşil-kırmızı ışıklı bir yol kesiminde durdu araba. Atiye'nin düşündükleri de durdu sanki... Kafesli demir pencereden içeriye girdi köy. Çevresine bakındı. İki jandarmanın arasındaydı hâlâ. Elleri kelepçeliydi. Gelin gittiği o ilk gece, o ilk gecenin üzerinden geçen geceler neredeydi şimdi?

" Fadime'nin henüz on yaşa bile ulaştıramadığı bedeni, odanın hastane kokusundan titriyor. Çevresine bakınıyor. Geçmişi, birkaç yüzyıl yaşanmış gibi yoğun, karmakarışık, tel örgülerle çevrili, usturanın üzerinde koşulmuş, uyunmuş gibi ürpertili...Korkudan yusyuvarlak olmuş gözlerini kısmaya çalışıyor. Ama gözleri kendisinde değil sanki. Yuvalarından fırlamış, iki bilya gibi gene. Anlatmak, deryalara bile sığmaz sandığı anılarını anlatmak için çırpınıyor."

"İşsiz ve aç bıraktıkları kimselerden, gençlerden bazılarının çaresizliğini sömürerek, onları baskıyla veya çıkarla kendi "dava" larına bağlamaya uğraşıyorlar."

25 Temmuz 2023 Salı

Dünyadan Bir Atlı Geçti - Bekir Yıldız

Kitaplığımda bulunan bir kaç tane Bekir Yıldız kitabından birisi gözüme takılıp duruyordu.  Birinden başlayayım dedim. Dünyadan Bir Atlı Geçti.Kitap, 9 adet kısa öyküden oluşuyor.

"Duvardaki Güneş, Dünyadan Bir Atlı Geçti, Bir Nazlı Vardı, Bir Yeryüzü Parçası, Güllüşan, Ölü Soğumadan, Ateş, Hacer Nine, Bir Günün Ölüleri, Dilsizin Anlatamadıkları. Öykülerde işçi, köylü gibi alt gelir grubu işlenmiş genelde ve  karamsarlık hakim. İçim karardı okurken dostlarım."

"Geride kalan kendinizi düşünün. Söyle bacım, sen söyle ağam, bu dünyadan bir tat alanınız var mı ki, ölenin ardına ağıda oturursunuz?"

"Şimdi ,şurada,göğe bakarken -hem de aç,susuz- kuşların buralara neden gelmediğini anlıyordu. Bir tek ağaç bile yoktu konmaları için."

"Şu meydan, belki de başka bir kentte böylesi bir meydan... Toplama kampları... Bir milyon. İki milyon. Üç milyon. Ve başka milyonlar. Üst üste insanlar. Toplama kampları... Fırınlar... kürekle atılan kömür gibi insanlar... Itilmeleri, küme küme fırlatılmaları kolay. Serçe kadar, tüy kadar kalmış her biri. Seviniyor kimi altta kalanlar. Gaz fırınlarında ölmenin sırası, altta kalanlara, üç beş saniye sonra geliyor çünkü.."

"Ansızın bir yumak sevinç filizleniyor adamın yüreğinde. Çalıştığı yer karanlık çünkü. Uykusuz gözlerini, ağladığını kimseler göremiyecek böylece."

9 Nisan 2021 Cuma

Evlilik Şirketi - Bekir Yıldız


1976 yılına ait bir kitaptı okuduğum. Cem yayınlarından Bekir Yıldız'ın Evlilik Şirketi kitabı.Bekir Yıldız kitaplarında aile, evlilik kavramı ve toplumsal değerler üzerinde incelikle duran bir yazar. Dönemi ile günümüz arasında ahlaki bakış değişse de hala geçerliliğini koruyan toplumsal yasalarımız var. Kitapta, evli bir çiftin evliliklerinin dokuzuncu yılını doldurdukları gece  birbirlerine karşı  geçmişte yaşadıklarını yalansız, dürüst ve o güne kadar birbirlerinden gizledikleri şeyleri anlatmaya karar vermeleriyle başlıyor hikaye. Birbirlerine ve yalansız, dürüst bir geçmişe ne kadar tahammül ediyorlar onu da kitaptan okuyalım. 
 
Kitaptan alıntılarım var: 

"Aramızda hiç bir sır kalmamalı. Ben de anlatacağım her şeyi. Saklayan, dürüst olma fırsatından yararlanmayan, en azından, kendisine haksızlık etmiş olur."

"Yanlış anlama, dedi kadın. Bu kez erkekler için hayvan diyorum ben. Çünkü annem ve bütün komşu teyzeler böyle öğretti bana, yıllarca. Hem de kulağımı çekerek, saçlarımdan tutup yerlerde sürüyerek. Dal gibi bir sevgilinin özlemini çektiğim için. İsmini bilmediğim, görüp de dil döndüremediğim sevgililerin özlemini çektiğim için...Oysa doğa bile bir yılda dört kez gönül değiştiriyordu."

"Bir genç kız için, hiçlenmenin anlamı başka da olabilir. Ruh aldanırken, beden de ceremesini çekiyor."
 
"Olamaz diye başını salladı adam, Çıkar karşılığında saklanmış sevginin anlamı olur mu dersin? Baksana, gerçekleri birbirimize anlattıkça, batağa biraz daha saplanmıyor muyuz?"

"Yuvarlanırken kopmuş, ama bitmemiş yeşeriklik. Susuz olmak...Damla damla içmek sonunda. Hiç içememekten daha çok susamak..."

"Sen ve ben...Karı-koca olarak ikimiz...Evliliğimizin ürününü paylaşıyoruz böylece. Katletmek sanatı. Şöyle ya da böyle."