Bu Blogda Ara

Demirciler Çarşısı Cinayeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demirciler Çarşısı Cinayeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2021 Pazartesi

Demirciler Çarşısı Cinayeti - Yaşar Kemal

Yaşar Kemal'in okuması keyif veren kitaplarından biri. Çukurova böyle mi güzel anlatılır. O kelimelerin seçimi, adeta dile geliyor otlar çiçekler. Kitabı okurken sanki önünüzde sinema oynuyor, tiyatro oynuyor. Romanın içine giriyorsunuz. Adeta kelimeleri dans ettiriyor. Hiç bitmesin istiyorsunuz. Yaşar Kemal okuduktan sonra diğer romanları okuyamıyorsunuz. Basit geliyor. Yaşar Kemal romanlarındaki bu kelime zenginlikleri sona ermesin, nesillerin devamınca kullanılsın bu isimler, sıfatlar, fiiller. 
Konusuna gelince, Çukurovadaki iki ağa arasında süregelen kan davası anlatılıyor. Ağalık düzeni. Ölüm konusu ön planda. Akçasazın Ağaları üçlüsünün birinci kitabı olan bu eser 1973'te yayımlandı. Mutlaka okunmalı. 

Hangi birini alıntılayayım? Kitabın tamamını mı. İşte bazıları:

 "O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler."
"Derviş Bey bir ağıt tutturmuştu. Yıllanmış, ağır, uzak bir ağıt. Uzun yıllar önce yaşadığı büyülü düşü yeniden yaşayabilmek için durmadan söylüyordu.: "O iyi, o iyi insanlar..."

"Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!. Şu dünyanın yaşaması müşkül hal ilen. Bin iyiyi bir kötüye kul eden..."

"Şu dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın yok. Şu dünyada yalnız olan, kimsesiz, çaresiz olan yalnız be yalnız insandır. Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar, çıyanlar, hiçbirisi, hiçbirisi yok olmuyor. Ama insan yok oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor. 
Bu kadar yalnızlık, bu kadar kimsesizlik yalnız be yalnız Allaha mahsustur."

"Şu koskoca evrenin en acı çeken yaratığı benim. İnsanlar çok acı çekiyorlar. En beteri ölüm acısını çekiyorlar. Ben daha ilerinin, acı olmayanın, acısızlığın acısını çekiyorum."

"Turnayı alıp götürdüler. Bahçedeki kamış kümesi yağmurda karanlık karanlık balkıyordu. Bir ölüye bakar gibi bakıyorlar. Ölü sayıyorlar. Acıyorlar. Ölüme acır gibi acıyorlar. Ölü büyülü, kutsal bir nesnedir. insan ölüsü."

"Ve turna gökten ölüme düştü. Turna öleceğini bilmez. Turnalar birbirlerine böyle bakamazlar. Turnalar sevinirler, acı duyarlar mı? Ölümü bilmeyen hiçbir şeyi bilmez. Ölümü bilmeyenler yaşıyor da sayılmazlar. Ya ölüm olmasaydı, ya ölüm korkusu olmasaydı? Usandırıcı bir şey...Ölüm olduğu için biraz daha çok yaşamak istiyoruz. Ölüm olmasaydı...Turnaların biraz daha yaşamak tutkunlukları var mı, böylesine, insancasına..."

"Hiç kimsenin ölümden kurtuluşu yok. Benim erken olacak. Bütün çabam birkaç günü daha kurtarabilmek. Birkaç günü bir anı..."

"Hiçbir yaratık, hiçbir yaratık bu kadar acı çekmemiştir. İnsanın acısını hafifleten şey, insanın hiçbir zaman kendi ölümüne inanmamasıdır, derler. Yalan yalan...Herkes ölümüne inanır. En aptallar bile. Ölümüne inanmayan bu kadar sevmez dünyayı. Bu kadar bağlanmaz ona. Ben Sarıoğlu Derviş Bey öldürüleceğime, hem de bir kaç gün içinde öldürüleceğime inanıyorum."

"Beyazıtoğlu:
'Süleyman Bey' demişti. 'Osmanlıya kızma. Göçebelik yarı yabanıllık demektir. Osmanlıya göre. Osmanlı yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmez. Osmanlı ne kazandı, ne yitirdi bundan, ne kendi bilir, ne kimse... Artık dünyada göçebe kalmadı. Bak, Frengistanda hiç göçebe var mı? Yerleşmek zorundayız Süleyman. Biz yerleştik kötü mü ettik? Bir küçücük aşiretin beyi iken koca Maraşın Beyi olduk. Sen de yerleşeceksin..' "

"Uzun yıllar sonra karşısına ak sakallı, uzun bıyıklı, güzel gözlü bir piri fani, Alevi dedesi çıktı. Ona söyledi ki, her şey ne kadar ölümse o kadar yaşamdır. Bu tek yönlü olamaz.
Ve dede kızdı, onu aşağıladı:
'Sen kötü bakıyorsun dünyaya,' dedi. 'Hayır, sana kötü bakıyorsun demeyim. Kötü bakıyorsun demek yanlış. Tek yönlü bakıyorsun. Baksana, ölümden daha güçlü olan yaşamdır. Yaşam yoksa, hiç bir şey olmayacak. Yaşam olduğu için ölüm de vardır. Her şeyin, tekmil
evrenin başı yaşamdır. Sürüp giden ölüm değil, yaşamdır.' "

"..Kimin ne zararı olmuşsa tespit ettireceğim, herkes zararını alacak. Ben buna yanmıyorum. Düşmanımın bu kadar alçalışına yanıyorum. Akyollu soyu bu kudurmuş adama gelinceye kadar böylesine bir alçaklığa hiçbir zaman başvurmadı. Biz de Akyollular gibi düşmanımız var diye, her zaman övündük."

"..Ölüm zor. Yeter gayrı. Allahın verdiği canı kul almasın. Allahın bile can almakta hakkı olmamalıydı. İnsanın can vermesi büyük haksızlık. Anladın mı Mustafa? Sen ana olmadın, siz ana olmadınız da can kıymeti bilmezsiniz. Bir ana bilir can neymiş. Bir can değeri neymiş. Anladın mı Mustafa? Allahın bile can almaya hakkı olmamalıydı. İnsan yaptığı en güzel, en şirin, en onurlu, en görkemli şeyi kendi eliyle öldürür mü? Öyle değil mi Mustafa? Bu Allahın işi de iş mi? Halbuki Mustafa, siz, siz o güzel yapıyı Allahtan önce yıkıyorsunuz. Kıyılır mı insana bre Mustafa? Bak Murtaza öldürüldü. Bir yağmurluk gün..Öldürmeyin  Mustafa. Ölüm batsın."

"..Biliyor, diye düşünde, kertenkele de biliyor ölümü. Ölümün acısını, boşluğunu biliyor. Her kim ki, hangi canlı ki korkuyorsa, o ölümü biliyor. Otlar da, ağaçlar, kelebekler,böcekler de ölümü biliyor. Yalnız ölümün boşluğunu bilmiyorlar, acısını, acısının ötesinde boşluğunu bilmiyorlar."