Kalpaklılar, Söke'li yazar Samim Kocagöz’ün belgelere dayanarak işlediği bir destan: İşgal altındaki topraklardan Kuvayı Milliye’nin doğuşuna, cephelerdeki çarpışmalardan gerici ayaklanmalara kadar Kurtuluş Savaşı’nın, bir ulusun bağımsızlık için verdiği mücadelenin gerçek destanı. Yazarın ilk ağızdan anlatanlardan duyduğu kurtuluş savaşını romansal karakterlerle bütünleştirerek anlattığı bir kitap olmuş.
Milli mücadeleyi en güzel anlatan kitaplardan biri bana göre. Hasan Tahsin' le başlayan ilk direnişten zafere giden yolun romanı. Kuvayi milliyenin örgütlenmesi, savaşın perde arkasında yaşanan olaylar ve tarihle iç içe geçen Talip ve Müjgan'ın hikayesi.
Milli mücadeleyi en güzel anlatan kitaplardan biri bana göre. Hasan Tahsin' le başlayan ilk direnişten zafere giden yolun romanı. Kuvayi milliyenin örgütlenmesi, savaşın perde arkasında yaşanan olaylar ve tarihle iç içe geçen Talip ve Müjgan'ın hikayesi.
"Siz, Hoca Efendi, milletin arasına böyle Çerkez'miş, Türk'müş gibi ikilik sokun, milleti bölün bakalım...Bu, aleyhinize olacak. Sonra unutmayın, sizin hakkınızdan gelecek, sizden hesap soracak olan Ethem Bey'dir...Hani benden iyi bilirsiniz, Ethem Bey de Çerkez'dir. Öyle Çerkez'i, Türk'ü karmakarışık etmeyin, bu memleket hepimizin."
Dörtbin yıldan beri, ne zaman bir Türk devleti bağımsızlığını yitirse, hemen istiklale sahip yeni bir Türk devleti doğardı. Hasan Tahsin'in milletinin şuurunun derinliklerindeki istiklal ateşinin parlayacağından hiç şüphesi yoktu."
" 'Avrupa'nın hele Fransızların tarihini çok iyi bilirim.' diye birdenbire söze başladı. 'Fransız tarihi ibret verici hürriyet savaşları, ihtilallerle doludur. Başka milletlerin hürriyetlerine pek hürmet etmezler ama kendi hürriyetlerinin üstüne titrerler. İngilizler de öyledir. Fakat bu milletlerin dünya milletlerine öğrettikleri, yaydıkları hürriyet müsavat, adalet, uhuvvet kavramlarını inkar edemeyiz. Demek, bu milletler için kendilerinden başkası insan sayılmıyor. Onların yaptıklarını, ettiklerini hürriyet için savaşlarını, biz de yapıp bu , kendilerini dünyanın efendisi sayanlara kabul ettirmemiz gerek."
"Memleketimizi teslim etmektense; yakar, yıkar, intihar ederiz: Çünkü tarihimiz var; çünkü bizi tel'in edecek ecdadın ruhu, ahfadın feryadı var; çünkü, her şeyden üstün namusumuz var!"
Bu milletin namuslu büyükleri eli kolu bağlı oturacak değildi. Birisi, bir önder çıkacaktı elbette. Bu önderin ardından bütün halk yürüyecekti.
"Hasan Tahsin, arkadaşının sözünü kesti:
"Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum. Yalnız şu kadarını söy leyeyim: Fransa, İngiltere için, hürriyet, müsavat, adalet, uhuvvet, ancak kendi memleketlerinin hudutları içinde, kendi halkları için muteber ve makbuldür. Sırası gelir, masum milletleri, masum milletlere kırdırırlar. Onların cahilliklerinden, büyüklük sevdalarından faydalanırlar. En yeni örneği, işte Yunanlılar! Kandılar İngilizlere, İngilizler onları giydirdiler, kuşattılar, ellerine silahlar verdiler, ağızlarına da bir parmak bal, fino köpekleri gibi üzerimize koyuverdiler. Yarın, Yunan belki de İzmir'e çıkacak. İş bir kere dövüşe başlamakta. Barutu ateşlemekte. Bunu da yapacağız."
Hasan Tahsin Recep Bey, Hukuk-u Beşer gazetesinin sermuharriri, bir makalesini şöyle bitiriyordu:
"Memleketimizi teslim etmektense; yakar, yıkar, intihar ederiz: Çünkü tarihimiz var; çünkü bizi tel'in edecek ecdadın ruhu, ahfa din feryadı var; çünkü her şeyden üstün namusumuz var!"