Büyük ve güzel bir Türkiye fotoğrafı. Hergün bir yenisini duyduğumuz, haberlerde izlediğimiz olaylardan esinlenen ve gerçeği yansıtan hayatlardan alınan konuların birbiriyle harmanlanması, günümüz Türkiye'sinin gerçekleri ile çok güzel anlatılmış bir konu. Kitapta anlatılan, artık adına roman mı dersiniz, gündelik hayattan alıntılar mı dersiniz, ne derseniz deyin herkesin etrafında gördüğü, hiç de şaşırmadığımız kanıksanan tipler ve olaylar. Mafya var, rant var, kentsel dönüşüm var, geçim mücadelesi var, yalakalık var, terör var, doğu var, batı var, atanamayan öğretmenler var, gününü kurtarmak için rüzgarın yönünü güzel hesaplayan tipler var. Ülkede olan her şey var. Kitaptaki insanlar yolda her gün gördüğümüz insanlardan oluşuyor. Okurken ben bu tipi tanıyorum diyorsunuz.Ya da bu benim galiba, beni anlatıyor diyorsunuz. Kısmet apartmanı dediğim gibi bir Türkiye fotoğrafı. Şarkı sözleri ile bezenmiş uzun bir kitap ama sıkılmıyorsunuz. Filmi olsa güzel olur.
Okuduğum kitaplar hakkında yorumlar, düşünceler,alıntılar içeren kişisel blogum. Mehmet Tekinbaş
Bu Blogda Ara
5 Temmuz 2017 Çarşamba
4 Temmuz 2017 Salı
Bugün Bize Kim Geldi- Sezgin Kaymaz
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAXGIc45X8xM6zKlUDY9ChsyekqOACIZHnidSUhlR-ycFLzISEW8pkAKYuAW10mPds92CS0768dtiuAEdeJyYcopzHwbNrKHslJvrjEnotq5mJC6l7wL5PK2H5UCzQm_OvOzzpYJRtsqo/s400/0000000689745-1.jpg)
Sezgin Kaymaz'dan okuduğum ilk kitabım. Nasıl samimi bir
anlatımdır, nasıl güzel bir üsluptur.
Baştan sona kadar beni kendine çekti. Çok güldüm, az da
hüzünlendim. İnsanın kendini bulduğu kitaplar çok kıymetlidir, bende fazlasıyla
kendimi buldum bu kitapta.
Günlük konuşmalar, günlük olaylar ancak bu kadar güzel
ifade edilebilir.Üzüntü, neşe, hepsi bir arada gerçek yaşamdan kesinti.
Sezgin Kaymaz tam bir hayvansever. Kitabın son iki
bölümünü boğazım düğüm düğüm okudum.
İnci, Yasemin, Betül, Timuçin köpekleri ve baktığı bir sürü kedi hayatının bir
parçası gibi.
Kişinin kendiyle ve çevresiyle barışık olmasını, olduğu
gibi kabullenip yadırgamamayı, hayvan sevgisini öyle güzel anlatmış ki hayran
kalmamak mümkün değil, sizin de bu kitabı beğeneceğinizden eminim. Son
bölümdeki mektup kardeşim bölümü çok güzeldi.
Sevgili Mektupkardeşim,
Çoğunlukla karşılaşmayız bile seninle.
Mektuplaşır dururuz. Yaklaşırız içten içe, konu komşu olur, eş dost olur, dertdaş sırdaş oluruz kendimize çaktırmadan. Muhtaç oluruz birbirimizin varlığına, birbirimizin ihtiyâcı oluruz. Harfler söze, sözler sohbete, sohbetler muhabbete dönüşür gel git. Muhabbetler sese, sesler vahye. Sen beni vâr edersin ben seni. Demden deme geçeriz mektup mektup, sen hiç olmadığın kadar sen olursun, ben bir de bakarım ta kendisiyim kendimin.
Hep senin sâyende.
Bağlanır giderim güzel varlığına. Olur mu derler, olur, insan hiç görmediğini de özler; ben seni çok özlerim.
Çoğunlukla karşılaşmayız bile seninle.
Mektuplaşır dururuz. Yaklaşırız içten içe, konu komşu olur, eş dost olur, dertdaş sırdaş oluruz kendimize çaktırmadan. Muhtaç oluruz birbirimizin varlığına, birbirimizin ihtiyâcı oluruz. Harfler söze, sözler sohbete, sohbetler muhabbete dönüşür gel git. Muhabbetler sese, sesler vahye. Sen beni vâr edersin ben seni. Demden deme geçeriz mektup mektup, sen hiç olmadığın kadar sen olursun, ben bir de bakarım ta kendisiyim kendimin.
Hep senin sâyende.
Bağlanır giderim güzel varlığına. Olur mu derler, olur, insan hiç görmediğini de özler; ben seni çok özlerim.
Kitapta çoktan beri duymadığım “kopturup gelmek” fiilini
yeniden duymak çok hoşuma gitti. Hömermek var bir de o da “birisine kızarak
saldırmaya çalışmak”mış.
-Ölene bir şey yapmıyor ölüm; kalana yapıyor. Kitaptan kalan güzel bir söz.
Liseden Arkadaşlar- Selçuk Aydemir
Selçuk Aydemir'in muhteşem dizilerinden ve filmlerinden sonra "Mahalleden Arkadaşlar" kitabını çok beğenmiştim. Muhteşemdi.Şimdi ise "Liseden Arkadaşlar" kitabı yine birincisi kadar olmasa da yine okurken kendi kendime güldüğüm bir kitap oldu.
Herkes kendine ait bir anıya gitmiştir bu kitapta. Çok güzel bir kurgu, bir kısmı gerçek bir kısmı değil olan yaşantısından kesitler mizahla çok güzel bir bütünlük oluşturmuş. Herkesin okul hayatı zaten bir miktar hatta çok önemli bir miktar mizah içermiyor mu. Marifet bunu senaryolaştırabilmekte tabi ki.Selçuk Aydemir'in de işi bu. Bu işi de her zamanki gibi çok güzel yapmış.Belki ileride bu kitap serisini dizi senaryosuna çevirebilir mi bilmiyorum.
Kitaptan birkaç komik alıntı:
-Müdür Doğan Bey, büstü yapılsa ustanın işçilik parası almayacağı, "Taşın parasını verin yeter, ben zaten birşey yapmadım ki" diyeceği duvar mizaçlı bir insandı.
-Mete ortaokulda beden dersinden zayıf getirmiş adamdı, bedeni bile eğitilemiyordu adamın
-Anne-baba ilkokul mezunu, akrabalardan o yıllarda okul hayatında ceket giyebilmiş pek insan yok, bizimkilerin eğitim-öğretim hayatı önlükten ibaret.
-"Ben elimden geleni tüm dikkatimi toplayarak 2 dakikada yaptım hanım, senin 9 ay 10 günün vardı. Orda sen işi hafife aldın bence"
19 Mayıs 2017 Cuma
Harita Metod Defteri- Murathan Mungan
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzTXlcfNyl-xeLiYEq2-tNpCgRRbXH_H_WCj8F8ZeC6Su-mXyuvJcWSfLtaUJqN40Eda2wVJS6LGXMAPjZODD4WDOwOPKZgOtX-sunVWd8je8nNt6RxbWQ0RU6iaKNrN50JDLnskvOC00/s400/0000000669760-1.jpg)
Murathan Mungan'ın çocukluk yıllarını, yaşadığı olayları, çocukluk yıllarındaki doğup büyüdüğü Mardin'i anlattığı kitabı. Kitabın "Niyet" başlıklı ilk bölümünde "Bütünüyle özyaşamöyküsel malzemeyle çatılmış olan Paranın Cinleri gibi, Harita Metod Defteri de, içinde yaşanmış bazı olayların, anların bende bıraktığı izlerin, izlenimlerin yer aldığı, hafızamın gerçeklere sadakatine yaslanan, tamamı anılardan oluşan bir anlatı kitabıdır."diyor Murathan Mungan. Açıkçası Murathan Mungan'ın çocukluğunu, ailesini, gençliğini merak edişim değildi kitabı okumak istememdeki amaç. Ülkemizin o yıllardaki durumu,kendi çocukluğumdan bulacağım izler, ortak duygular, "ya evet ben de öyle yapmıştım", "bizim ailemiz de de böyle yapılıyordu" dediğim anıları bulmaktı amacım. Nitekim de öyle oldu. Çocukluğuma dair unuttuğum çok şeyi Mungan sayesinde hatırlama imkanım oldu.Bir de o yılların Mardin'ini tanıma, örf, gelenek ve yaşam tarzlarını öğrenme imkanım bu kitap sayesinde oldu.İnsanın kendisini yazması zordur.Geçmişe dönük birikimler ve notlar yoksa hatırlamak da imkansızlaşır. Murathan Mungan bunu güzel başarmış. Ayrıntılarıyla geçmiş yılları bize dün gibi aktarmış. Kendisinin de belirttiği gibi "..bu kitabın harcı, malzemesi doğrudan insanın kendi yaşamıdır. Hayat yaşarken olduğu gibi yazarken de bir zamanlama işidir."Eline sağlık diyorum.
Alıntılar, altı çizililer;
-İnsan çocukken yaptığı bir şeyi büyüdüğünde tekrarlarken, ondan aynı zevki aldığını anladığında anladığı anda mutlu olur.Bu mutlulukta, kendi içinde yaşamını sürdüren bir çocukluğu keşfetmenin tadı vardır..
-Aile hasarlarının kalıcı izi zonklar siz anılarınızı yazarken.Yaralarınıza yenilmemeyi öğrenmelisiniz;ne de olsa yazı dediğiniz çoğu kez yara kabuğudur.
-"Şimdiyde kuyunun ipini kendi içine sarkıtıyor, çocukluğumdan hatırladıklarım arasında ne kadar geriye gidebilir, geçmişe ne kadar inebilir,
orada bulduklarımı gün ışığına nasıl çıkarabilirim, anlamak istiyorum. Çocukluk anılarımızı anımsamaya çalışırken belleğin kuyusunda en çok nereye kadar inebileceğimiz hepimizin temel meraklarından biri değil midir?
-Şimdi yapmaya çalıştığım gibi belleğin kuyusundan Dil'e, dilime tutunarak yukarı çıkmaya çalışıyorum.Ne kadar yazıp söylesem de, asıl hayatım sanki hatırlayamadıklarım arasında saklıymış duygusundan kurtulamıyorum.
-Ben kadınların konuştuklarından çok, sessizliklerinden tanıdım.İçe attıklarının, sakladıklarının sustuklarının sesini duydum.
-Bizim evdeki kavga konusunun ne olduğunu bilmiyorum ama, mutsuzluğun acı kıvam koyuluğu dün gibi hatırımda.
-Marcel Proust'un "Kayıp Zamanın İzinde" başlığı altında topladığı zincirleme kitaplarının ilkinde anılan"madeleine kurabiye" daha sonra edebiyat tarihinde başlı başına bir metafor haline gelmiştir. Hafızda örtülü olan çocukluğun derin izlerinin bazen bir koku, bazen bir renk, bir tatla birdenbire üstünün açılmasının, insanın unuttuğu ya da unuttum sandığı eski bir anının canlanmasının simgesi olmuştur.Bu herkes gibi bana da olur, bir koku çoktan unuttuğum bir anıyı, zamanın üstünü örttüğü bir imgeyi yeniden canlandırır; ağzında birdenbire eski bir tat, içimde eski bir hatıra uyanır.
-Her çocuk annesinin yemeklerini beğenir.Biraz da damağın hafızasındandır bu.
-Çocukluğumda hakkında çeşitli hikayeler anlatılan,Herkül gibi en ağır kayaları bile bir çırpıda yüklenen bir güce sahip olduğukadar, hikmetli sözleriyle de anılan Deli Cevdo dedikleri bir hamal varmış.En bilinen sözü de bugün kolaylıkla, "Platoncu" diye nitelendirebileceğimiz, "Dünya Allahın sinemasıdır." deyişi idi.
6 Mayıs 2017 Cumartesi
Romantika-Turgut Özakman
60 'lı yıllarda yaşanmış bir aşk hikayesi.Üniversitede hoca Doğan ve öğrencisi Arzu'nun aşkı güzel bir hikaye eşliğinde süslenmiş. Şifreli bir şekilde yazılmış defterden hocanın kızının gün ışığına çıkardığı hatıralar.
Daha önce Şu Çılgın Türkler kitabından tanıdığımız Turgut Özakman'ın aşk romanı yazdığını bilmiyordum.Ancak böyle bir kişilik ancak bu kadar seviyeli bir aşk romanı yazabilir. İçinde erotizm de var ama hiç rahatsız edici değil.Aydın gözünden cinsellik böyle oluyor demek ki.60 lı yılların aşkları günümüzden daha değişik.Belki de sevdiğine telefon yada bilgisayar yoluyla kolay ulaşamıyor olunmasıdır o yıllardaki aşkları enteresan kılan. Şimdiki nerede başladığı nerede ve nasıl bittiği belli olmayan, çabuk vazgeçilen, daldan dala atlanılan aşklar gibi değilmiş o zamanlardaki ilişkiler. Hoca öğrenci ilişkisi olarak değerlendirmeden, sevgiyi, aşkı evliliklerinde bulamamış aralarında 13 yaş bulunan iki insanın birbirinde bulduğu mutluluk ve hayat sevinci olarak değerlendirirseniz güzel bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7X1o23_uOPxlMTp6nRkvfMlws-UeieYd04YlGZLLBtHOkTFXisKuEYhkF5lShIaKv65ylqZcccuST9zD42jox_KKLKQ7_fnwSYV7U5GwKQIUwL0NHXVGXefBMYlJ172Iy37m4d0Yadbs/s320/0000000063717-1.jpg)
Bir çırpıda okunup bitirilen romandan dikkat çeken altı çizilenler ise şunlar;
-İyimserliğinin demir maskesi ağır ağır eriyip iç yüzünün ortaya çıkacağını sanıyordum.Solgun yüzüne, sanki hayatın bütün lezzetlerini, yani sevap ve günahlarını tatmış bir insanın tarifsiz doygunluğu yayılınca şaşırıp kaldım.Demek sahiden mutluydu.ama neden?Bu kadar mutlu olması için o kadar az sebep vardı ki.
-Acıyarak baktı."Aşk doğal afete benzer kızım .." dedi, İstemekle gerçekleşmez ki.Kendiliğinden gelir.
-Babam "Ankara küçük bir kentti.." dedi, "..Gittikçe büyük bir kasabaya dönüşüyor. Bu hali demokrasimize daha yakışıyor.Çünkü o da kasaba demokrasisi.
-Aşk da ölüm gibi yaşa, başa bakmıyormuş.
-Bir çiçek açar gibi sessizce güldü.Binlerce baştan çıkarıcı şarkıyla dolu bir sessizlik oldu.Elini yavaşça avucuma bıraktı.Ne küçük, yumuşak sıcak bir el.
-O kadar ciddiye aldığım hayatın, orta halli bir yazarın yazdığı, sıkıcı, basit güzel sahneleri çok kısa ve çok az, ağdalı bir melodramdan başka bir şey olmadığını fark etmeye başlamıştım.İnsanın özel hayatında mutlu olabilmesi için galiba bu basmakalıp oyunun dışına çıkıp tuluat yapması, güzel sahneleri uzatıp çoğaltması gerekiyor.
-.."Herkesin hayatta bir kez bir mucize yaşamak hakkı olduğuna inanıyorum.Benim payıma düşen mucize de sensin.
-Sen de çok iyi bilirsin ki aşk denilen şey biyolojik bir olay.Ama ozanlar bu basit olguyu süsleyip püslediler, insanlığa olağanüstü bir olaymış gibi yutturdular.Neyse ki aşk, yirminci yüzyılda bir makinenin altında kalıp öldü de, bu büyük yutturmaca sona erdi.Her yeni aşk romanı, aşk için yazılmış bir mezar taşıdır.Mezar taşını kim okur dostum.
-Aşk bu çok uzun gelişimin son aşamasıdır, ilkellikten kurtulmak, bencillikten arınmak, kendine tapmaktan kurtulmak demektir.Bir insanın yalnız güzelliklerini değil, çirkinliklerini, kusurlarını, yanlışlarını da sevmektir.
-..Çünkü kendimi, aldatan bir kadın olarak görmüyorum.Aldatmak, sanıyorum ki bir insanın biriyle birlikte yaşarken, sırf ten zevki, eğlenmek ya da çıkar için başka biriyle birlikte olmasıdır.
-Anlaşılan bebeğin annenin kanını ve sütünü emerek büyümesi gibi, gelecek de ancak geçmişi yiyerek var oluyor.
-Neyin hayır neyin şer olduğuna acele karar vermemeli. Şunu öğrendim.En ters olayın içinde bile bir güzellik çekirdeği bulunuyor.Zamanı gelince çatlayıp açılıyor.
2 Mayıs 2017 Salı
Kuşlar Yasına Gider-Hasan Ali Toptaş
Hasan Ali Toptaş'ın Gölgesizler
kitabını okumaya niyetlenirken öncelikle son çıkanı okumalıyım kararı vererek
"Kuşlar Yasına Gider" adlı romanını okumaya başladım. Bizim bölgelere
yakın sayılabilecek, daha önce bir vesileyle 3-4 ay kadar çalışmış olduğum Çal,
Çivril, Baklan Ovası civarlarında kahramanımızın anne babasının ve
akrabalarının yaşadığı bir köy ile kahramanımızın yaşadığı Ankara
arasında geçen gidip gelmeler, Müthiş bir baba sevgisi ve babaya verilen önem,
köy hayatı, yaşlı köy insanlarının gözünden dünya, hangi yaşta olursa olsun
eğilip bükülmeyen, oğluna yük olmak istemeyen bir babanın anlatıldığı, yerel
ağızların ustalıkla kullanıldığı, Ankara Denizli arası yolculukların
uzamasını ve sık tekrarını saymazsak sıkmayan bir roman olmuş. Romanın
anlatıcısının ismi hiç geçmediğinden sanki romanın kahramanı yazarın kendisi
imiş gibi bir his uyandırdı bende.Kendi doğduğu büyüdüğü yerlerin anlatıldığı
da düşünülürse.Kimbilir belki de öyledir. Romanla bütünleşen rüya ile gerçek
arasında gidip gelmeler var.Dediğim gibi kitapta ustalıkla kullanılan
bazılarını anladığım bazılarını tahmin ettiği bazılarını ise hiç anlamadığım
kelimeler oldu.Ben de bunları sizin için araştırdım.
İşte kitapta geçen bazıları yerel
sözcükler.Anlamları şöyle:
Kesek:sabanın,
belin ya da çapanın topraktan kaldırdığı iri parça.
Evlek:tarlanın,
sürmek ve tohum ekmek için saban iziyle bölünen küçük parçalarından her biri.
Ağartı:karanlıkta
uzaktan güçlükle seçilebilen, belli belirsiz bir aklık.
Yel yepelek:Rüzgar
gibi,çabucak
Omça:üzüm
asmasının kütüğü.
Dastar yarımına benzeyen bez:Kilimi
andıran ipten dokunmuş yaygı
Hembembe sekmek:Avarelik
etmek, boş gezmek
Sokurdanmak: Söylenmek,
homurdanmak, gönülsüz iş görmek.
Dalöğle:Tam
öğle vakti
Tavsamak:eski
gücünü, hızını yitirmek, tavı geçmek, yavaşlamak, gevşemek.
Yedmek:bir
hayvanı ya da bir şeyi bir ipe bağlayıp çekerek arkasında götürmek, yedeğinde
götürmek.
Göynümek:(insan)
yanacak derecede ısınmak.(kumaş için) ateş karşısında kalarak hafifçe sararmak,
renk değiştirmek
Bürgü: Oyalı
Başörtüsü
İpil ipil:Pırıl
pırıl parıldayarak
Yepmek: Sıvaszlamak,
okşamak
Çeki:Baş
örtüsü tülbent
Hıyallamak:Farkına
varmak
Kitaptan Alıntı bölümümüzde neler
var:
-Büyük ihtiyaçlanın küçüldüğü ,küçük
ihtiyaçların büyüdüğü döneme yaşlılık diyorlar..
-Babalar,alınlarımıza yazılmış
yalnızlıklardır.
-"Zaten o yıllarda burnumuzun
ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor
sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü."
-Bir vakit ikimiz de sustuk.Neden
sustuğumuzu bilmiyorum ama o an telefondaki sessizlik ikimizden doğmuyormuş
gibi geldi bana.Sessizlik kılığına bürünmüş başka bir şey vardı sanki,
aramızda, öylece duruyordu.
-Çünkü diye devam etti babam; hırs
atına binenler, çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlar.O şahıs Allah vere
de çoluk çocuğunun üstüne düşmese.
-Demek seni gözünün içine baka baka
aldattı ha, dedi bana dönerek yeniden; bir şey söyleyeyim mi, sana da zaten
aldatılmak yakışırdı oğlum.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra belki
de kitabın adı "Beyaz At Yasına Gider" de olabilirmiş diye düşündürdü.Neyse
siz iyisi mi okuyun.
30 Nisan 2017 Pazar
Yap Bi Babalık-Can Yılmaz
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-1zGlQ9gnXnDn98QzyMiRrqqVL1sffZT-WZH65l3oyavyjtxmGQQ0HWBMLNe4TBC0s-dzQZZSQX-5kmPpJ2Syr4Q-SX4w5YZIZqm2I0ozIQn6vv6WGhDHQ9dsjsQxPbgfc0lxTtB4t_8/s320/Screenshot.png)
İlk kitabı Klişe Hayatlar Matbaasından sonra yeni kitabı olan Yap Bi Babalık isimli kitabını hemen aldım Can Yılmaz'ın. Can Yılmaz Cem Yılmaz'ın abisi.İlk kitabı hoşuma gitmişti.Güzel mizahi bir anlatımı var.Eğlenceli öyküler.Geçen hafta kendisiyle İzmir Kitap Fuarında tanışma imkanı da buldum.Kitabımı da imzalattım.Ama geçen hafta itibari ile henüz kitabını yeni aldığım ve henüz okumadığım için kitabı hakkında konuşamadık.Öyküleri sıcak ama kendisini o kadar da sıcak bulduğumu söyleyemeyeceğim.Belki de bana öyle gelmiştir.
Güzel bir kitap.İçinde 22 adet kara mizah da içeren öyküler var. Okuması keyifli, sonları güzel.Kısa öyküler ve sıkmıyor insanı.Yalnız bir şey dikkatimi çekti öykülerde tek tek saymadım ama 5-6 tanesi haricinde hepsinde ölüm var.Ya olayın kahramanı ya arkadaşı ya da aileden birisi mutlaka ölüyor.İlginç.Tesadüf de olabilir ama vardır verilmek istenen mesaj. İki oturumda bitirdim.Okuyun güzel kitap.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)