Bu Blogda Ara

6 Şubat 2020 Perşembe

Güzel Huzursuzluk - Mümtaz Soysal

Yakın bir zamanda hayata veda eden gazeteci yazar Mümtaz Soysal'ın anısına okuduğum 1975 baskısı Güzel Huzursuzluk adlı kitabı, yazarın Yön, Barış ve Ortam Dergileri ile Milliyet Gazetelerinde 1962 ile 1975 yılları arasında yazdığı köşe yazılardan oluşuyor.
Önsözde:

"1962'den beri şurada burada yayınlanmış yazılardan bir kısmını, konu ayrımı gözetmeksizin, tarih sırasına göre sıralayıp yeniden yayınlamak; geriye dönerek, topluma ve olaylara bir kez daha bakmanın en kolay yolu galiba." diyor Mümtaz Soysal.

Tarihe ışık tutan, geçmişle günümüzü karşılaştırma olanağı bulduğum bu tür kitapları okumayı seviyorum. O günlerin yazılarından altını çizdiğim bazıları ise şöyle:

"Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden belki yine bir Türk Devleti çıkardı ama, Mustafa Kemal'in görüşleri olmasaydı, yeni kurulan devlet eskisine oranla tam bir sıçrama sayılmazdı." Milliyet 10 Nisan 1974

"Sözün kısası, Teksas kasabalarının hayhuyu içinde gelişmesi ve büyümesi istenen bir Türkiye'nin başına şair ruhlu başbakan hiç yakışmıyor. (Bülent Ecevit için diyor) Kavgadan, vurgundan, hırgürden anlayan bir başbakan gerek Türkiye'ye. Kovboy filmlerindeki şerifler gibi." (Oldu Sayın Soysal merak etme artık var.) Milliyet 25 Haziran 1974

"..Özgürce ve köklü düşünebilen insanlar yetiştirmediğimiz, kendi kafamızı bir takım asılsız korkularla cendereye sokmayı marifet saydığımız için, demokrasiyi savunurken demokrasiden korkuyoruz. Kafası karışık insanların ülkesinde ortalık da elbet karışır."

"Sorunları nasıl çözeceksiniz? Tanımlamalarda ve önceliklerde olduğu gibi, çözüm yollarında da başkalarının bulunmamasını istemek, kendi çözüm yolunu öne çıkarmanın bir başka türlüsüdür. Bazı yolları 'doğal', bazılarını 'eşyanın tabiatına aykırı' bulmanın, bazılarını 'milli', bazılarını 'kökü dışarda' saymanın gerisinde de bu yatıyor." Barış Dergisi 2 Aralık 1973

"Evet, 'devrimci' demek, 'bugünkü düzen ileriye doğru değişsin' diyen adam demektir ama, düzen kimin eliyle, nasıl ve ne ölçüde ve kimlerin yararına değişecektir?" Ortam Dergisi 19 Nisan 1971

"Türkiye' de hiçbir söz 'Devrim' sözü kadar soysuzlaşmadı. Şapka devriminin de adı devrim Türkçede, Çin' de olup bitenlerin de. Devrim belli bir alandaki köklü hareket midir, düzenin koruyucuları arasında nöbet değiştiren bir darbe mi, yoksa bir ihtilal mi?" Milliyet 3 Ocak 1971

"Her şeyden önce, Sayın İnönü'nün, radyo konuşmasındaki bir noktada yerden göğe kadar haklı olduğu teslim edilmelidir. Gerçekten 'Her devirde, her felsefe için, zanaat sahipleri Atatürk'te kendi maksatlarına uygun uygun deliller bulmuşlardır.Gerçek Atatürkçüler, kıymetli emanetleri korumak için yapacakları mücadelelerin arasına Atatürkçülüğün sahtesini icat edenlere karşı olan mücadeleyi de katmalıdırlar.' Nitekim, bugün işi şeriatçılığa kadar vardıran dergilerin sayfalarında bile Atatürk'ten alınma sözler ve bunların gerisine sığınılarak yazılmış makalelere rastlamak mümkündür." Yön Dergisi 14 Kasım 1962

"Reformlardan yana olmamak, üstelik tavizleri birbiri ardınca sıralamak, demokrasinin kökünü kurutmak olur; çünkü demokrasinin kökü, utanç duvarıyle kaplı odalarda değil, halktadır." Yön Dergisi 18 Temmuz 1962

4 Şubat 2020 Salı

Markopaşa Yazıları ve Ötekiler - Sabahattin Ali

"Markopaşa Yazıları ve Ötekiler" Sabahattin Ali'nin, Resimli Ay, Varlık, Ulus, Tercüme, Yurt ve Dünya, Tan, Markopaşa, Malumpaşa, Merhumpaşa gazetelerinde 1930 ve 1947 yılları arasında yayınlanan yazılarından oluşuyor.  Kitabın başında ayrıca, Yücel, Varlık gibi edebiyat dergileri tarafından Sabahattin Ali ile yapılan anket ve röportajlar da var. 

Sabahattin Ali'nin yazılarını okuduğunuzda, toplumsal ve siyasal durum perspektifine bakıldığında, yalnızca tarihlerin değiştiği, senaryonun ve oyuncuların aynı olduğu, siyasal tarihte ise olayların aynı idarecilerin isimlerinin farklı olduğu görülebilir. Hele bazı yazıları var ki, günümüz gazetelerinde yayınlansa, 1940'ları yansıttığını fark etmez bugünü yansıttığını düşünebilirsiniz.

Etem Ülük'ün Çağdaş Türk Dili Dergisinde 1988'de kitap hakkında yazdığı yorumda; "Ne denli acıdır ki, Sabahattin Ali'nin, demokrasiye ilk adımların atıldığı yıllarda ortaya koyduğu sorunlar bugün de güncelliğini korumaktadır. Bunun içindir ki, bu yapıtın bugün de okunup üstünde düşünülmesinde büyük yararlar olduğu kanısındayım." demektedir.

Kitapta bugünleri yansıtan yazıların başında benim dikkatimi çeken 1947 yılında Markopaşa'da yayınlanan "Tam Demokrasi" ve "Adalet" başlıklı yazılar.    

Seveni de var sevmeyeni de Sabahattin Ali'nin. Bütün yazıları düşünerek okunması gereken yazılar.

“Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. Herhangi bir karar alınırken, İzmir'deki ortak tüccar, İstanbul'daki ahbap milyoner değil, bu kararların altında beli bükülen, çoluk çocuk inleyen yığınlar göz önünde tutulsun.” 
diyor kitabının bir yerinde Sabahattin Ali.

10 Şubat 1947 tarihli Markopaşa'da da şöyle yazıyor Ne İstiyoruz başlıklı yazısında:
"Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler."

3 Şubat 2020 Pazartesi

Hepyek - Seray Şehiner

Meraklısına yazılmış, Seray Şahiner okurlarının beğeneceği Feliçita, Ufuk Çizgisi, Sarı Işık, Personel Yemeği, Sebare, Çok Afedersin, Bulyon, İhtiyati Tedbirler, Ağlamadan Anlatmam Lazım, Arkaik ve Hepyek isimli oniki adet öyküden oluşan bir kitap Hepyek.
İlk öykü Feliçita biraz ümit vermişti ama diğer öyküleri beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Hatta kitap o kadar sıktı ki bir an önce bitsin istedim. Tercih meselesi tabi ki.
Yine de altını çizdiğim cümleler olmuş:

"Musa Tez'i nasıl bilirdiniz? bilmezdiniz. Ölüm varlığı kanıtlamakta, yaşamdan daha kuvvetliydi bu alemde."
"Aşık olunca zaaflarını kendi başlarına kayyum diye atamaktan korkmazlardı"
"Para, Emirhanların evinde her zaman baba çorabında taşınan bir emanet olmuş, hiç bir vakit anne sütyeninde saklanan bir yatırıma dönüşmemişti."

1 Şubat 2020 Cumartesi

Beni Kör Kuyularda - Hasan Ali Toptaş

Daha önce daha iyi romanlarını okuduğum Hasan Ali Toptaş'ın vasat sayılabilecek toplumsal mesaj içerikli bir romanı "Beni Kör Kuyularda". 
Adı biraz yanıltıcı, konuyla ilgisi yok ve bu beklentiyi farklılaştırıyor gibi geldi bana. Kitapta Güldiyar'ın hikayesi anlatılıyor. Güldiyar'ın üzerinden, toplumumuzda sıklıkta gördüğümüz insanların vurdumduymazlığı, birbirimizin acısından, düşkünlüğünden para kazanma hırsı, acıları sermayeye dönüştürme düşüncesi kitabın anafikri. Roman mı, masal mı, hikaye mi bilemedim anlatılan. Uzadı, sıktı, zorladı. Hasan Ali Toptaş'tan daha iyilerine alışmıştık. 

Kitapta altını çizdiğim cümle olmamış ama sizlere bir fikir vermesi açısından kitap inceleme sitelerinden kopyaladığım alıntılar:

"İyiliğin ve güzelliğin bir daha yeşermemek üzere hepten kuruduğuma kanaat getirmişçesine, Halil başını çevirip acı acı baktı onun arkasından. Gözleri dolmuştu o an, dudakları apak olmuş, hafiften titremeye başlamıştı. Aldığı nefes ciğerlerine gitmiyormuş gibiydi."

"Kalabalığı giyiniyorlardı sanki."

"Onu donduran şey bizim hissettiğimiz soğuk değil zannımca, bizim hissettiğimiz soğuk değil."

Çöplüğün Generali - Oya Baydar

Hayali bir ülkede ütopik olarak tanımlanabilecek bir roman Çöplüğün Generali. Günümüzde yaşanan mesela,  faili meçhul cinayetler, bahçeye gömülü mühimmatlar, gelişi güzel patlayan bombalar hayali bir ülkede yaşanmışcasına anlatılıyor. 
Çöpte Kağıt toplarken bulduğu bomba ile ayağını kaybeden çocuk, ailevi nedenlerle intihar ettiği iddia edilen bir general, hafıza yitiren bir virüsle uğraşan bir mikrobiyolog, 10 yıl boyunca yılmadan usanmadan kayıp oğlunu arayan köpekli ana ve daha nice öykü. 
Romanın diğer bölümü ise gelecekteki yaşamı anlatıyor. Oya Baydar'ın bu türde yazılan bu kitabını çok beğendiğimi söylemeliyim. İşte alıntılar:

"Hayatın gerçekleri roman kurgularından daha acımasızdı çoğunlukla."


"Gökyüzü mavi atlastan, yeryüzü kaz bokundan."

"Kız, psikolog olmaya karar verdiğinde ne işe yarar psikoloji, mühendis ol, işletmeci ol, bilgisayarcı ol, diye kızmıştım. Haklıymış meğer, milyonlarca psikolog yetmez bu ülkeye."

"Hipokrat yeminini hatırlayan mı kaldı! Para ve piyasa, yeminleri bile satın alıyor bu düzende."

"Halkın gözü açılmasın, hesap sorulmasın diye yapmayacakları yok bunların. Medyayı da almışlar yedeklerine... Ekranda gördüklerimizi gerçek sanmaya başladık."

"İnsan başedemeyeceği şeyi, kendi suçunu ihanetini en çabuk unutur."

"Tehlikenin bilmekten değil bilmemekten doğduğunu düşünmüşümdür hep."

"Bana sorarsan, dünyanın geleceğini virüsler belirleyecek, bir de o virüslere hükmedenler."

"Gördüklerini görmezden gelmek bu toplumda erdem sayılan bir alışkanlık."

28 Ocak 2020 Salı

Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi - Ece Temelkuran

Ece Temelkuran'dan alışılmışın dışında bir kitap. Kitap hakkında önsözde şöyle diyor yazar:

"Olmayan Kuşlar Ansiklopedi'sinde, benim hayalimdeki kuşlar var. Bunlar, benim bir hayal mesafesinden gördüğüm garip, güzel, hayret verici canlılar. Bu kuşlar, benim kifayetsiz sözcüklerim ve M.K. Perker'in eşsiz çizimleriyle beden buldular. Bir hayal ahbaplığı bu; beraber kuşlar hayal etmenin insanı neşeyle güzelleştiren ortaklığı."

Arka kapaktaki tanım ise şöyle:

"Yazar, hiç var olmamış şakacı, hüzünlü, neşeli, melankolik, çilekeş kuşlar tasvir ediyor."

Kitapta, yazarın hayal ürünü olan ve hepsinin ayrı özellikleri bulunan, isimleri de özgün bir şekilde verilmiş otuzbeş adet kuş anlatılıyor. Yazar kuşlar üzerinden çağımızın problemlerini, kadın-erkek eşitsizliği, çevre kirliliği ve günümüz dünyasına özgü sosyal durumları eleştiriyor.

Gelgeç Gönül Kumrusu, Aniden Kuşu, Antenli Cennet Kanaryası, Uyku Sakası, Harikulade Bohçalı Sumru, Kendi Kendine Leyleği ve diğerleri.. 

Kitapta bahsi geçen kuşların hayali olduğu söylenmiş olsa da kitap içeriğine bakıldığında sanki hiç de öyle olmadığı gibi bir izlenim edindim ya da bir şeyleri yanlış anladım.

Ve kitaptan alıntılar:
“...Ve öğrendiğim şey şu oldu: Bütün varlıklar ancak tek başına kaldığında güzellikler yaratabiliyorlar. İnsan kendine şunu soruyor: Hem başkalarıyla yaşamak hem de yaratmak mümkün mü?”

"Çoğumuzun en güzel çocukluk fotoğrafları onların uçuşuyla, bizim de pırpır eden yüreğimizle güldüğümüz anlarda çekilmiştir. Her kuş her insana bir parça uçmak hediye eder çünkü."

"Gelgeç gönül kumrusu, adını çok eşli olmasından alır. Sıradan kumrular tek eşli olmaları nedeniyle evliliğin sembolü olarak kabul edilmelerine karşın, gelgeç gönül kumruları doyumsuz aşkın simgesi olarak görülürler."


25 Ocak 2020 Cumartesi

Küçük Ağaç'ın Eğitimi - Forrest Carter

Küçük Ağaç'ın Eğitimi, bir otobiyografik roman. Kızılderili yazar Forrest Carter'ın doğrudan kendi yaşamını anlattığı bir eser. 
Roman, yaşama ve doğaya büyük bir duyarlılıkla bağlı Kızılderili ruhunu yansıtıyor. Yaşamı öğrenmeye çalışan bir çocuğun gözleri ve duyguları. 
Anlatımı basit okuması kolay bir kitap.

Kızılderili halkından alınacak dersler var.

"Yumuşak bir şekilde, 'Gidişat böyle' dedi. 'Yalnızva gereksinim duyduklarını al. Geyik alıyorsan, en iyisini alma. En küçük ve en yavaş olanını seç, o zaman geyik daha güçlü olur ve her zaman sana et verir. Panter bunu bilir. Sen de bilmelisin."

"Büyükanne ve büyükbaba benim geçmişi bilmemi istiyorlardı. 'geçmişi bilmezsen bir geleceğin olmaz çünkü. Halkının bie zamanlar nerede olduğunu bilmezsen, nereye gittiğini de bilemezsin.' Bu yüzden bana geçmişimin büyük bölümünü anlattılar."

"Büyükanne doğru yaptığımı söyledi çünkü iyi bir şeyle karşılaştığın zaman, yapman gereken ilk şey bulabildiğin insanla onu paylaşmaktır; bu şekilde iyilik öyle bir yayılır ki nereye gittiğini bilemez<siniz.. Ki bu da doğrudur."

"Büyükbaba yerlilerin 'barışçı' olduklarını, silahları olmadığını anlatmak için avuç içlerini gösterdiklerini söyledi. Bu büyükbaba'ya göre mantıklıydı, oysa başka herkese acayip komik geliyordu. Büyükbaba dedi ki beyaz adam aynı şey
 el sıkarak anlatırmış"