Yehuda Amihay'ın (Amichai) adını bir dergide okuduğum yazıda duydum. 1924 isimli şiiri beni çok etkiledi.Çok hoşuma gitti. Bu şiirin İsrailli şairin "Tanrı Belki Esirger Aşkı" adlı kitabında olduğunu öğrenince hemen kitabını alıp okudum.
Amihay, modern İsrail şiirinin en büyük ismi. Yapıtlarında savaşları, ayrılıkları, acıları ve en çok da aşkı konu ediyor.
“Ve yalnızlık,/ seninle hiç birlikte bulunmadığımız / bir yerde / bulunmaktır”
Onur Behramoğlu'nun güzel çevirisi ile şiirler daha da güzel hale gelmiş.
1924 şiiri ise şöyle:
1924'te doğdum. Benim yaşımda bir keman olsaydım
en iyilerden biri olmazdım.Şarap olsaydım ya birinci kalite
ya sirke olurdum. Köpek olsaydım çoktan ölmüştüm. Kitap
olsaydım şimdiye kadar ya çok pahalanmış ya da fırlatılıp atılmıştım.
Orman olsaydım genç; makine olsaydım gülünç olurdum.
İnsan olarak ise, yorgunum, ölesiye.
1924'de doğdum. İnsanları düşündüğümde,
sadece benimle aynı yıl doğanları düşünüyorum,
hastane ya da karanlık evlerde, her neredeyse artık,
anaları benimkiyle beraber doğum sancısı çekenleri.
Bugün, doğumgünümde,
vakur bir dua okumak isterdim sizlere
umutlar ve hayal kırıklıklarının yüküyle
hayatları kararmış olanlara,
hareketleri git gide küçülen ve tanrıları katbekat büyüyenlere-
umutlarımın kardeşlerisiniz hepiniz, kaderimin
yoldaşları,
Sonsuz huzur dilerim,
yaşayanlara hayatta, ölülere
ölümlerinde.
Ve çocukluğunu herkesten iyi hatırlayan
kazanacaktır,
kazanılacak olan neyse.
Okuduğum kitaplar hakkında yorumlar, düşünceler,alıntılar içeren kişisel blogum. Mehmet Tekinbaş
Bu Blogda Ara
28 Şubat 2019 Perşembe
6 Şubat 2019 Çarşamba
Karanlık Oda - Osman Balcıgil
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0_oxIIK1-Id6_GeKxz2qm9V-do_rEc_58ve2_umIclv1RZ6ud2ZKpx1j8hc9kq9I7-VAK-SlSGyVVXlIW-7b1nF5fQzQLMSRwq5y1ustHSCFnKjPRk9HPufUrdTQBragdTfxGlLazEEc/s400/0001755308001-1.jpg)
Büyükada’daki bir evin karanlık odasında, soluk kırmızı ışığın altında, 61 yaşındaki gazeteci Osman Balcıgil ve ondan yedi yıl önce doğan 25 yaşındaki delikanlı Deniz Gezmiş, memleketin siyah beyaz klişelerine bakıyorlar.
Yazar Büyük Ada'da ki evinde film banyosu yapmak için bir karanlık odaya giriyor. Bunu aklına getiren tozlar içinde kalmış eski bir fotoğraf makinesi. Bir anda yanında birden uzun boylu bir delikanlı beliriyor. Bu delikanlı Deniz Gezmiş. Gün ağarana dek Deniz Gezmiş ve yazar sohbet ediyorlar. Ülkenin geçirdiği yıllardaki olaylar, Deniz Gezmiş'i idama götüren süreç, karşılıklı sohbet şeklinde süren diyaloglara yazarın görüşleri eşlik ediyor.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAnUJI8-FkdhFi3sqApLd2C8KCSTwjB_ii5KUH0mr3G2uWX3MqH292cswax8nIR7wmD0SaZtH7qTSVSmqW7bTVqZetSrxa2QHIZVh2dAVtRdu8rMPfhI0yQm0RKczrVecXFjgWl7SD1So/s400/26042018-osman-balcigil.png)
Tavsiye ederim.
Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhP_ft3QRjLlCnBEq3cBGZOSA8GTFuWTeVoO1TFLNQ05oeJt5MOOSxoKzGeAS1y-mFeFYDVDL7cZ5ajZm89jw8ZFh7bPbJ4Ptgx5eNV-Gcz733j2Oj8CUssOzMBAkVcJdLvro8FsdAAUVA/s400/0000000558206-1.jpg)
İsmini çok duyduğum ve arka kapaktaki "Aile Çay Bahçesi' nin çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahraman var: Müzeyyen…Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın…'' cümlesi ile bende merak uyandıran ve beklentilerimi yükseğe çıkaran kitap beklemediğim bir sonla bitince biraz hayal kırıklığı yaşamadım değil.
Ne abartıldığı kadar muhteşem ne de kitap inceleme sitelerinde yerildiği kadar kadar kötü.
Kitaptan güzel altı çizgili cümleler var.
"Sevmedim; toprağı da, insanı da.
Ortalarından kestiğim, taşlarla ezdiğim solucanlar kadar nefret ediyordum insanlardan."
"Kötü olmak, iyiymiş gibi davranan bir sahtekar olmaktan daha kötü değildir."
"Ben geçip gitmek isterdim hayattan, o iz bırakmak için uğraşırdı. O tadına doyum olmaz bir şiirdi, ben taslak halinde bir roman"
"Herkesin sırları vardır. Benim de var. Doğrularım da oldu, yanlışlarım da, sırlarım da. Ama aklını başından alacak bir hikayem yok kızım. Doğdum, yaşadım, ölüyorum."
"Her kız çocuğu babasına aşık değildir Özlem. Ve bil ki, nefret aşktan çok daha güçlü bir duygudur."
"Kimseye çekmemiş. Sadece çektirmiş. Tanıdığı, tanımadığı herkese çektirmiş."
"Karşıdaki incir ağacına baktım. Ağaçları, kuşları adlarıyla bilmeyen bütün insanlara okkalı bir küfür savurdum içimden. Ağaç değil onun adı; zeytin, çınar elma, kavak...Kuş değil onun adı; güvercin, serçe, karga, saka... İnsan değil bizim adımız; yalancı, katil, ikiyüzlü, rezil..."
"Zaman kendi bildiğince geçip gitsin. Önce yazıları silsin, sonra da beni. Mezar taşında zamana direnen harfler, zihnimde bana direnen anlar kalsın sadece. Ne kadar yerinden sökmek istese de babaannemin görüntüsünü kazıyamasın."
30 Ocak 2019 Çarşamba
Aynı Daldaydık - Kutub Şİmşek
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDzvESqC1j1niOwc_Kjr5Qp9Ak5iPDCq5nlhIIKAsFcbm479SpJu-1MpBSJ1_zW3-jT0V9hV8b8CQFjDpGyywXygx4qSXm9TSi-TjA3d3rTixJi20wJyeCh8LQ2xm8sAL5QDjikh31PkQ/s400/Screenshot+%252813%2529.png)
Kutub Şimşek, bize kendi çocukluğundan, gençliğinden ve yetişkinliğinden, kalabalık ailesinden, akrabalarından, bir tanıdığından bildiği, dinlediği öyküleri toplayıp, samimiyetinde aktarıyor.
Her şeyin batıdaki gibi kolay ve yolunda gitmediğini, doğu öykülerini okuyunca anlıyoruz.
Kutub Şimşek www.gazeteduvar.com la yaptığı bir söyleşide:
"Öykülerimde anlattığım her şey normal geliyordu zaten, onların normal olmadığını anlamam okumak için Batı’ya gelmemle başladı..Bir de ülkenin doğusu ve batısı arasında bir sınır varmış gibi gelirdi. Coğrafyası, iklimi, kültürü, dili her şeyiyle farklı. Ortak yönlerini büyüdükçe ve gezdikçe keşfedersin, farklılıklar önemsizleşir. Aslında herkesin birbirini sevmeye meyilli olduğunu görürsün, bunu engelleyen şeylerin ise aptalca olduğunu." diyor.
Gerçekten de doğuda yaşamakla, doğuyu dışarıdan görmek çok farklı şeyler. Kutub Şimşek kitabında 28 adet öyküye, daha doğrusu anıya yer vermiş. Hepsi ayrı ayrı ders niteliğinde.
Güçlü bir mizah duygusu ve güzel anlatımıyla "Aynı Daldaydık" bitmesin istediğim kitaplardan oldu.
26 Ocak 2019 Cumartesi
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı - Mark Manson
Yıllardır pozitif düşünmenin mutlu ve zengin bir hayatın anahtarı olduğu söylendi. Ama o günler sona erdi. "Pozitifliği boş ver" diyor Mark Manson. "Dürüst olalım, bazen her şey çok kötü gider ve bununla birlikte yaşamamız gerekir." Geçtiğimiz yıllarda, sevilen ve çok izlenen internet bloğunda, Manson, kendimiz ve dünya hakkındaki hayali beklentilerimizi düzeltmek için çalışıyor. Şimdi de uğruna çaba harcanmış ve zor kazanılmış bilgeliğini bu sarsıcı kitapta paylaşıyor.
Manson esprili bir dille anlattığı savlarını akademik araştırmalarla destekliyor. İnsanlar kusurlu ve sınırlıdır. "Herkes olağanüstü olamaz, toplumda kazananlar ve kaybedenler vardır, olup bitenlerin topu sizin suçunuz değildir ve hayat hakkaniyetli de değildir." Manson bizi sınırlarımızı öğrenmeye ve onları kabul etmeye davet ediyor. Bunun güçlenmenin gerçek kaynağı olduğunu söylüyor. Korkularımızı, hatalarımızı, güvensizliklerimizi kucakladıktan; ıstırap veren gerçeklerden kaçmaktan ve onları yok saymaktansa onlarla karşılaşmaya hazır olduktan sonra, umutsuzca aradığımız cesarete ve azme kavuşabiliriz diyor.
Geçmişten ve gelecekten örnekler vererek popülerliği hak etmiş bir kitap. Kişisel gelişim kitaplarını okumayı sevenler için okunası bir kitap. Kitaptan altını çizdiğim cümleler ise şöyle:
"Ben ödülü istedim,mücadeleyi değil.Sonucu istedim,süreci değil.Sadece zafere aşıktım,mücadeleye değil. Ve hayat böyle yürümez."
"Neticede hayat hakkındaki büyük hakikatler kulağa en tatsız gelenlerdir."
"Çoğu insanın, özellikle de eğitimli, şımartılmış orta-sınıf beyazların"hayat tasaları" olarak gördüklerinin, gerçekten kaygılanacak daha önemli şeylerinin olmayışının yan etkileri olduğunu düşünüyorum.
Demek ki yaşamımızda önemli ve anlamlı bir şey bulmak zamanımızı ve enerjinizi kullanmanın en verimli yoludur. Çünkü bu anlamlı şeyi bulamazsanız anlamsız ve önemsiz şeyleri kafaya takacaksınız."
"Istırap kaçınılmazsa, hayattaki sorunlarımız kaçınılmazsa, o zaman sormamız gereken soru "Nasıl bu ıstırabı durdurabilirim? değil, "Neden ıstırap çekiyorum, hangi amaç uğruna? olmalıdır."
"Çoğumuzun gurur duyduğu başarıları en büyük tersliklerle, zorluklarla, mücadelelerle gelir. Istırabımız bizi daha güçlü, daha dayanıklı yapar, ayaklarımızı yere daha sağlam basar. Kanser hastaları hayatta kalma savaşını kazandıktan sonra daha güçlü ve şükran dolu olduklarını bildiriler."
“Panda bana, Hayat aslında sonsuz bir sorunlar dizisi Mark, dedi. İçkisinden bir yudum aldı ve küçük pembe şemsiyesini düzeltti. “Bir sorunun çözümü sadece bir sonrakini yaratır.”
18 Aralık 2018 Salı
Antika Titanik - Murat Menteş
Murat Menteş'in Ruhi Mücerret ve Dublörün Dilemması kitaplarından sonra bu kitap olmamış gibi geldi bana. Kapağı çok güzel, adı dikkat çekici, cafcaflı ama bir o kadar da karışık bir konu. Başından itibaren sarmadı beni. Ha şimdi girer yoluna derken azmettim kitabı bitirdim ama bir de 360 sayfalık bu kitabın yazarının işi daha da zormuş gibi geldi bana.
Murat Menteş'in kendina has bir üslubu var aslına bakarsanız. Daha önce okumuş olduğum kitaplarında bu üslubu beğenmeme rağmen bu kitapta her şey birbirine karışmış, konu birbirine girmiş gibi geldi bana. hakikaten boğucu bir absürtlükler dizisi olmuş.
Bir Murat Menteş kitabına "sıkıcı bir kitap" cümlesini kurmak istemiyorum ama hakikaten sıkıcı bir kitap olmuş. Kelime oyunları güzel ama çok fazlada kelimelerle oynamak olay kurgusundan bizi uzaklaştırıyor.
Hoşuma giden hiç ni bir şey yok. Var tabi. O da yazıların başındaki üst notlar. Onlardan epey miktarda ilginç bilgi öğrenmiş oldum.
Kitaptan aklımda kalan cümleler ise şöyle:
"Niyetim muğlak, vaziyetim muallak, akıbetim meçhul."
"Aşk savaştan farksız. Ve ben aşkın vicdani retçisiyim."
"Öyle tatlı gülümsedi ki kalp gözüm kamaştı."
"Belki bir gün 15 dakikalığına kendimiz oluruz?"
"Dünyadaki merhamet stoku, iyilik ihtiyacını karşılamıyor."
"Müzik, evlilik için değil, aşk için var. “Canım karıcığım” diye bir şarkı duydun mu hiç ?"
"Prostat ve hemoroit gibi yakın bir ikiliydik."
"Galiba porsiyonlar büyük görünsün diye cüce garson çalıştırıyorlar."
"Peki..siz neden buradasınız leydim.? Cennetin kapılarını açık mı unuttular?"
Murat Menteş'in kendina has bir üslubu var aslına bakarsanız. Daha önce okumuş olduğum kitaplarında bu üslubu beğenmeme rağmen bu kitapta her şey birbirine karışmış, konu birbirine girmiş gibi geldi bana. hakikaten boğucu bir absürtlükler dizisi olmuş.
Bir Murat Menteş kitabına "sıkıcı bir kitap" cümlesini kurmak istemiyorum ama hakikaten sıkıcı bir kitap olmuş. Kelime oyunları güzel ama çok fazlada kelimelerle oynamak olay kurgusundan bizi uzaklaştırıyor.
Hoşuma giden hiç ni bir şey yok. Var tabi. O da yazıların başındaki üst notlar. Onlardan epey miktarda ilginç bilgi öğrenmiş oldum.
Kitaptan aklımda kalan cümleler ise şöyle:
"Niyetim muğlak, vaziyetim muallak, akıbetim meçhul."
"Aşk savaştan farksız. Ve ben aşkın vicdani retçisiyim."
"Öyle tatlı gülümsedi ki kalp gözüm kamaştı."
"Belki bir gün 15 dakikalığına kendimiz oluruz?"
"Dünyadaki merhamet stoku, iyilik ihtiyacını karşılamıyor."
"Müzik, evlilik için değil, aşk için var. “Canım karıcığım” diye bir şarkı duydun mu hiç ?"
"Prostat ve hemoroit gibi yakın bir ikiliydik."
"Galiba porsiyonlar büyük görünsün diye cüce garson çalıştırıyorlar."
"Peki..siz neden buradasınız leydim.? Cennetin kapılarını açık mı unuttular?"
17 Aralık 2018 Pazartesi
Kurt Kanunu - Kemal Tahir
Türk Siyasi tarihinin önemli olaylarından Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir suikastını konu alan bir kitap Kurt Kanunu. Kitabın baş kahramanları İttihat ve Terakkici Kara Kemal (Küçük Efendi) ve Abdülkerim. (Filinta Kerim) İzmir suikastının perde arkasındaki planlayıcıları olarak aranan bu iki şahsın kaçışları ve İttihatçılarla Kemalistlerin hesaplaşması kitabın konusunu oluşturuyor.
Kemal Tahir'in okuduğum ilk kitabı. Bu kitaptan önce Kemal Tahir'i kafamda farklı bir yere oturtmuşum ki, romanda aralara Emin bey ve diğer ittihatçilerin ağzından o dönemin desteksiz eleştirileri çok da hoşuma gitmedi. Romanın biraz fazlaca tarihi konuları barındırması bazılarını sıkabilir. Ama o dönemi muhteşem anlatıyor olması ve bazı kısımlarındaki cinsel tasvirleri ise tartışılmaz güzel. Her yönüyle konuyu gözünüzde canlandırıyor.
Kitapta geçen yeni öğrendiğim kelimeler de var:
Zagon: Kural, yasa, örf Ör: "Önce şuna bir el bas ki müslüman zagonunca"
Vermezlenmek: Gönlü razı olmamak
Merdane: Mertçe Ör: "Saklamamış, merdane söylemiş."
Ossaat: Hemen anında Ör:" Ossaat anladım, dedi. Herhal para karıdaydı."
Kitaptan altını çizdiklerim ise şöyle:
"Bütün toplumsal ve kişisel alçaklıklar insanları sorumsuzluğa alıştırmakla başlar."
""Tarihin benzerini görmediği bir kurtlar boğuşmasına giriştik ve yenildik. Kurtlukta düşeni yemek kanundur"
"En önemsiz çekişmelerde anlaşamamanın sebebi, çoğu zaman aynı fikri ileri süren insanların aynı kelimeleri başka anlamlarda kullanmalarındandır, diye bir şey okumuştum."
"Bence, iyilik edilenden çok, iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini."
Kemal Tahir'in okuduğum ilk kitabı. Bu kitaptan önce Kemal Tahir'i kafamda farklı bir yere oturtmuşum ki, romanda aralara Emin bey ve diğer ittihatçilerin ağzından o dönemin desteksiz eleştirileri çok da hoşuma gitmedi. Romanın biraz fazlaca tarihi konuları barındırması bazılarını sıkabilir. Ama o dönemi muhteşem anlatıyor olması ve bazı kısımlarındaki cinsel tasvirleri ise tartışılmaz güzel. Her yönüyle konuyu gözünüzde canlandırıyor.
Kitapta geçen yeni öğrendiğim kelimeler de var:
Zagon: Kural, yasa, örf Ör: "Önce şuna bir el bas ki müslüman zagonunca"
Vermezlenmek: Gönlü razı olmamak
Merdane: Mertçe Ör: "Saklamamış, merdane söylemiş."
Ossaat: Hemen anında Ör:" Ossaat anladım, dedi. Herhal para karıdaydı."
Kitaptan altını çizdiklerim ise şöyle:
"Bütün toplumsal ve kişisel alçaklıklar insanları sorumsuzluğa alıştırmakla başlar."
""Tarihin benzerini görmediği bir kurtlar boğuşmasına giriştik ve yenildik. Kurtlukta düşeni yemek kanundur"
"En önemsiz çekişmelerde anlaşamamanın sebebi, çoğu zaman aynı fikri ileri süren insanların aynı kelimeleri başka anlamlarda kullanmalarındandır, diye bir şey okumuştum."
"Bence, iyilik edilenden çok, iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)