Gençliginde kuyucu ustasının yanında çıraklığını yapan bir
gencin bir kaza sonrası ustasını kuyunun dibinde bırakıp kaçmasıyla başlıyor
olay. İlerleyen yıllarda şehri parsel parsel satın alan inşaat şirketlerinden
birinin sahibi oluyor ve kuyunun bulunduğu yere geliyor. Elbette ilk aşkı ve bu aşkın beraberinde getirdiği olaylar
yumağıyla dolu bir kitap.
Ben bu kitabı okurken, herhangi bir cümlenin
yada paragrafın altını çizmemişim, not almamışım.Elime aldığım gibi bitirmişim.
Orhan Pamuk'un dili sadeleşmeye başladı, hikayeleri daha anlaşılır,
karakterler daha belirgin. Anlatılan hikayede uzmanlık gerektiren bilgiler
var.Bunların çalışması gözlemlemesi güzel yapılmış.Kitabı zevkle okudum. Konu
zaten ortalarda kendini belli etse de yine de güzel bir konuydu.Ben beğendim.
Kurgu içinde Sigmund Freud'un Oidipus
Kompleksi var, hikayeyi güçlendirmek için Sophokles'in "Kral Oidipus" ve
Firdevsi'nin "Rüstem ile Sührab" efsaneleriyle, doğu-batı kültürünün
karşılaştırılması şeklinde örnekler ve anlatımlar var.
Baba-oğul ilişkisi, İstanbul'un hızla büyümesi,
kuyuculuk mesleğinin zamanla yok olması, uzak-yakın tarihten örnekler gibi
konularla nostalji kokan bir kitap olmuş keyifle okudum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder