![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWNgq_5G9EritrInGzYuDQ2mpqYWgDKyMjbyGCHJOHBjr7ob1s3FeU2oTFLDRK4lsyKQQRL3OBlwUUG9x-lUhYDtAr0SNkRS-8Yqtj8YzaWsMcOaFlTegTy7HQ533_zIF3CcmlLcAmmHc/s400/0001712852001-1.jpg)
oluşuyor. Kesin bir ifade bulunamadım çünkü bir kısmı tanıdık geldi. Bir dönem felsefe öğrencisi olmasının yazılarında büyük etkisi var. Filozoflardan alıntıları çok hoşuma gitti. Bunda benim de felsefe öğrencisi olmamın da büyük payı var tabi ki. Bütün yazıları çok hoşuma gitti.Yalnızca "Köpeklere Fısıldayan Adam" yazısında ne yazık ki yanılmış. O yazıda bahsettiği adamı tanıdığım için kendisi hakkında yazar kadar iyi niyetli düşünemiyorum. Keşke yazdıkları gibi olsaydı. Ama ne yazık ki çoğu insan gibi O da bir kurmacaya aldanmış. Kitabın tamamı çok güzel yazılardan oluşuyor. "Söyle Yabancı... Evin Neresidir?", "Sen Kimsin" "Ben de Seni'ler" "Babam Beni Şahdamarımdan Öptü" özellikle beğendiğim yazıları. Zarfsız Kuşlar" yazısında bahsi geçen öğretmen Halil Serkan Öz'ün durumu beni hakikaten her okuduğumda, duyduğumda beni çok derinden etkiler. Öğrencilerine verdiği kendi el yazısı ile yazılan kitap listesi de gözden geçirilmeli. "Olsun Makamı" yazısında bahsi geçen Kaz Dağlarındaki Tahtakuşlar Köyünü çok merak ettim en kısa zamanda gidip görmeyi düşünüyorum. Ozan Önen'i çok sevdim. Böyle adamlar olduğu sürece önümüz aydınlıkrır korkmayın. Daha bu adamdan gibi adamdan doğacak çocuklar var düşünsenize. Yaşadığım yer olan Aydın'da 3 yıl Fen Lisesinde okuması da beni ayrıca sevindirdi. İnşallah bir gün tanışırız.
Kitaptan çok alıntım var:
"Zeytinlik gördüğüm her yer bana 'yakın bir tanıdık' gibi gelir hep.
"İnsan, en sevdiklerini bile toprak altına göndermişse; mezarlıklar, gözüne ev gibi görünür artık: Eskisi gibi tedirgin olmaz oralara giderken."
"Heves bir kere gitmeye görsün; hayata, insanlara ve kendine o an küsmüyor musun? O yitip gidince, içine üflenmiş nefes de bitmiş olmuyor mu?"
"Şu yıldızlı gök kubbede, güneşten ve aydan sonra en çok parlayan sen ol.
Afrodit'ten al adını; Venüs yıldızı desinler; çobanlar seni Çobanyıldızı diye sevsinler, akşamcılar Akşamyıldızı diye; sabah namazına kalkan hacılarsa Sabahyıldızı."
"Harmandalı oynayan zeybeklerin, kollarını her havaya kaldırıp yere çöktüklerinde, aslında, şaraplık üzümleri toplayıp sepetlere koyduklarını ve yeniden ayağa kalktıklarında da o üzümleri şarap olsunlar diye ezerek kendinden geçen Dionysos alaylarına karıştıklarını gör..."
"Tek başına ama yalnız değil...
Tek başına ve mutlu"
"İyi bildiğim bir şey var: Tarihi şekillendirenler, düşünce adalarındaki hayallerinin peşine ısrarla düşenlerden çıkıyor."
"Biri konuşurken 'Konuşma sırası bana gelince ne söylerim?' diye düşünmek yerine, karşımızdakini hakikaten anlamak istediğimiz için sadece dinlemeye koyulurduk."
"Bir ülke kurardık ki hayal edebilen, hevadan uzak ama hevesini yitirmemiş...
Bir halk ki birbirini boğazlamayan ve kalem tutmayı yeni öğrenmiş temiz yüzlü çocuklar gibi sarılmaya aç.
Yeşile hain değil, hayvana zalim değil.
Merhametsiz bencilliğinden kurtulmuş bir ülke olunca; yazılı olmalarına gerek duymaksızın sahip çıktığımız vicdani değerlerimiz bize yeterdi...
Eğer halen varsa dünyanın sabaha karşı hayalleri...
Eğer tazeyse gündüzün hayal kırıklıkları...
Eğer memleket için dertlenirken uykuların halen kaçıyorsa...
Sabahlayarak yaşayanların hayal ettiği ülkeler, kurulmaya halen müsait demektir."
" 'Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği siz olursunuz.' buyurmuş Freud."
"Bana 'Kadın nedir?' diye sorulacak olsa 'şöyle derim: 'Kadın gözyaşlarını saklamak için şişeler üretmiş tek canlıdır.' "
"Tekneler erkek değil dişidir ve her teknenin bir de adı bulunur. İşi bilenler, denizcilik geleneklerine uyarak teknelerine dişi isimler verirler."
"İnsan, kendi kafasına illa ki sıkacaksa, ilkbahardan başka mevsim seçmeli kendine."
" 'İyi insan, gülüşünü sevdiğiniz kişidir.' demiş Dostoyevski.
"Nikos Kazancakis'in Zorba romanında geçer: 'Dünyada çiçek, çocuk ve kuş olduğu sürece korkma; her şey yolunda demektir.' Sadece bunu düşünürken bile gülümsemek mümkündür.."
"Bir Roma imparatoru, zafer konuşması yapacağı balkona çıktığında; bir kölenin imparatorun kulağına eğilmesi ve 'Cave ne cadas' diye fısıldaması gelenekti: Yani, kuvveti hak gören Roma İmparatorluğu'nun koca sezarına bile, bir köle 'Düşüşe hazırlıklı ol' diyebilirdi. Hem de imparator, hayatında görüp görebileceği en yüksek makama, ulaşabileceği en büyük zafere ulaştığı anda.."
"Üzülme oyuncaklar kırılmak içindir."
"İnsan, babası hayattayken, sanki tüm babalar hayattaymış gibi bir yanılgıya; babası öldüğündeyse sanki sadece kendi babası ölmüş gibi bir küskünlüğe meyillidir."
"Sevdiğin biri ölünce; içinde kırk mum birden yanarmış, her geçen gün, içindeki o kırk mumdan biri sönermiş..Kırkıncı güne gelindiğindeyse o kalan mum hiç sönmez, sen ölene değin içinde hep yanarmış."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder