Bu Blogda Ara

17 Kasım 2021 Çarşamba

Şehvetiye Tarikatı - İsmail Saymaz

Günümüzde Türkiye’de otuz tarikat silsilesinin ve bunlara bağlı dört yüz civarında kolun, sekiz yüz civarında medresenin faaliyette olduğu tahmin ediliyor. Çoğu holdinge dönüşen tarikatlar büyük bir ekonomik sektör oluşturuyor. Hızla gelişen her sektörde olduğu gibi, bu alanda da kayıt dışı ve merdivenaltı ekonomi gelişiyor. Bireyin kurtuluşunun cemaat yoluyla gerçekleşeceğine dair güçlü bir inanç aşılanıyor. Merdivenaltı tarikat ve cemaatler, geleneksel tarikatların yöntem ve söylemlerini taklit ederken, bilgi kaynağı olarak ilham ve rüyaya, kanıt olarak hurafe, rivayet, keramet ve hikâyelere başvuruyorlar. Müritler, çeşitli yöntemlerle ikna edilerek, ağırlıklı olarak ekonomik ve cinsel istismara maruz kalıyorlar.

İsmail Saymaz, ilkokul mezunu, Arapça ve Kur’an bilmeyen, hatta namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmeyen, bazılarının yüzlerce müridi olan, haklarında dava açılmış altı sahte şeyh vakasını inceliyor. Bir kısmının Kur’an kursu da işlettiği, tekke sahibi olduğu bu şeyhler, şehvet ile servet edinme arzusunun iç içe geçtiği bir dünyada, yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini teslim alıyorlar. Haklarında şikâyet veya ihbarda bulunulmadıkça, faaliyetlerini yıllarca sürdürebiliyorlar. Esas olarak, devlet tarafından “gerçek şeyhlere” tanınmış resmî hoşgörüden, koruma zırhından ve dokunulmazlıktan yararlanıyorlar. Şehvetiye Tarikatı, kısa yoldan servet edinme hırsının ve bastırılmış cinsel arzuların dinî inançlar temelinde kışkırtılıp, kullanıldığı bir dünyaya ışık tutuyor.

Müritler cemaat içinde dini mertebesinin yükseleceği ve cennete kavuşacakları söylemiyle razı edilerek, ya da Allah'ın gazabına uğrayacağı tehdidiyle ikna edilerek, istismara maruz kalıyor. Ağırlıklı cinsel ve ekonomik istismar yaşanıyor.

Bu kitabı okuyun ki o sahte din tüccarlarının dine nasıl zarar verdiğini öğrenin. Bazı bölümleri içiniz kaldırmayabilir, uyarayım.

Alıntılar şöyle:

"Sahte şeyhler, "keramet sahibi zat ve mübarek şahıs" kabul ediliyor. Müritler cemaat içinde dinî mertebesinin yükseleceği ve cennete kavuşacakları söylemiyle razı edilerek, ya da Allah'ın gazabına uğrayacağı tehdidiyle ikna edilerek, istismara maruz kalıyor. Ağırlıklı cinsel ve ekonomik istismar yaşanıyor."
 
"Örneğin, "sahte şeyh" Uğur Korunmaz, erkek ve kadın ayırt etmeden tüm müritleriyle cinsel ilişkiye girdi. Mustafa Çalışkan, üç şehirde 26 kadını istismar etti. Süleyman Işık, genç erkeklerle ilişki yaşadı. Recep Küçük, çocuk istismarına karıştı."
 
"Tarikattaki kadınlar, "Şeyh sarılıp öperse günahlarımız dökülür," diyordu."
 
"Mustafa hoca yemekten kalktığında, bıraktığı artıkları yemek için yarışırdık. Yemek artıklarının şifa olduğunu düşünüyorduk."
 
"Hoca, televizyon karşısında otururdu. Gerçekte televizyon izlemediğini, Filistin'de savaşta olduğunu söylüyordu. Saatlerce kendisini izlememizi istiyordu. Biz de izliyorduk. "Nafile namaz kılacağınıza yanımda durun." diyordu. "Benim yanıma gelmeniz, Umre'ye gitmenizden daha hayırlıdır." diyordu."
 
"Badelenme bize göre ilahi aşktır."
 
"Zikirler devam ettikçe kişi; mürid, yani rıza gösteren, şeyh­ten razı olan ve onu seven manasına gelen safhaya gelir. Zi­kirde mürit cezbelenir. Şeyhe olan aşkı, müridi cezbeder.
Cezbolan müridin badelenmesi gerekir. Aksi takdirde has­ta olur. Müridler badelenmeyi rüyasında görür ve şeyhe aş­kı artar. Mürid badelenmenin ne olduğunu sorduğu zaman anlatırım. Cezbelenen mürid sır odama gelir. Odanın ka­pısını kilitler. "Hazırım," derse elimi yalamaya ve emmeye başlar. Sonra pantolonumun fermuarını açar ve (...)"
 
"Cinselliğin bastırıldığı toplumlarda dişinin her samimi davranışı erkek tarafından şehvet olarak algılanır."
 
"Dul kadınların başkaları ile cinsel ilişkiye girdikleri zaman zina, ancak kendisiyle ilişkiye girerlerse sevap olacağını, hatta zikir hükmüne geçeceğini söyledi. Cinsel organın nur çeşmesi olduğunu, herkesin bu çeşmeden içmesi gerektiğini söyledi."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder