Bu Blogda Ara

İnkılap Yayınevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnkılap Yayınevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2023 Cuma

Balıkçı ve Oğlu - Zülfü Livaneli

 
Toplumsal konulara duyarlılığı ile tanınan edebiyatçı ve fikir adamı Zülfü Livaneli, bu kez Ege balıkçılarının ve hayal kurmaktan bile mahrum bırakılan göçmenlerin kaderine eğiliyor. Usta edebiyatçı Livaneli, Balıkçı ve Oğlu ile son yılların en can yakıcı ve büyük dramı “göçmenliği” balıkçı Mustafa, Mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. O güne dek sıcak evlerinde televizyondan izledikleri haberlerden aşina oldukları ölü insan bedenleri ve yarı ölü bir bebek evliliklerinin tam ortasına düşerek bir bomba etkisi yaratıyor; aile ilişkilerini bambaşka bir çehreye büründürüyor. Balıkçı ve Oğlu, Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Bunun ötesinde göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü; kısacası “deryaya yakın, dünyadan uzak” yaşamlarını odağına alıyor. Livaneli’nin belki de en şiirsel romanı olan Balıkçı ve Oğlu; aile, aşk, ebeveynlik, evlat, kadın dayanışması, dostluk, göç, doğa üzerine çağdaş bir epope. 
Değişik bir konu, incelikli detaylar var. Ben sevdim.

" İnsanlığın her anlamda can çekiştiği bir noktadayız.! "

"Çiçeğe dokunuşu çiçekten güzeldi."

"Keşke insanlar da yunuslar kadar iyi olsaydı."

"Zaten köyleri, derinlere dalıp çıkardıkları süngerler gibiydi. Acıyı da üzüntüyü de sevinci de felaketi de içine çeker, sindirir, hayatına devam ederlerdi. En garip olayı bile “Tabii” diye anlatırlardı. Tabii o da öldürmüş karıyı, dam çökünce altında kalıp
ölmüş tabii, oğlan da kızı kaçırmış tabii. Bu “tabii”lerin, her
olayı doğal görmelerin sonu gelmezdi. Hiçbir şey hayret verici
değildi, her şey doğaldı."

"Kadın ona baktı.Bakıştılar.Kadın kadını anladı, kadın kadını hissetti, kadın kadını sezdi.  .... İki kadın tek kelime edemeden her şeyi konuşmuşlardı."

"8 milyara yakın insan, hepimizi köleleştiren bir kapitalist diktatörlüğün saldırısı altındayız. Daha önceki çağlarda köleler ayaklarındaki prangadan köle olduklarını anlıyordu. Modern köleler ise kendini özgür sanıyor, çünkü beynine geçirilmiş prangaları göremiyor. Dünya, kapitalistlerin, halkını soyan diktatörlerin, yolsuz bürokratların korkunç hırsına engel olamazsa, göçler de sürecek, terörizm de, isyanlar da."

5 Mayıs 2021 Çarşamba

Bir Avuç Saçma - Refik Halid Karay

Refik Halid Karay'ın "Bir Avuç Saçma" kitabını okumaya karar vermem aşağıdaki alıntıda geçen "Fazla nezaket kabalıktan çirkindir."
sözünü bir yerlerde okumamla başladı. Bu alıntı hangi kitaptan acaba diye araştırdım ve bu kitabı buldum. Kitap başlı başına bir Türkçe şöleni. Toplumsal tespitleri var özellikle kadınlar üzerine.

Anlatımı yalın. Adında da bahsedildiği gibi saçma ve ders alınası öykülere yer vermiş yazar. Zevkle okudum.

"Bir gün İstanbul'a gelmiş ve İstanbullulaşmış olan akrabasını ziyarete gitmiş; galiba bir bayram vaya kandil imiş. Sormuşlar:
"Direklerarasında çok adam var mıydı?"
Taşralı nezaket göstermenin tam sırası geldiğine hükmetmiş ve ağzını yaya büze demiş ki:
"Pek galebelikti, efendim!"
Gülmekten katılmışlar. Zira İstanbul' da galebelik, kalabalık suretinde okunur ve söylenir. Kalabalığa 'galebelik' demek kabalık olur. Canım 'salı' da elifi ve yayı uzatmak ve 'hafta' telaffuz ettiğimizi de 'hefte' yapmak, çarşambayı 'çıharşanbe' okumak kadar acayip görünür. Bazı kelimelerin güzelliği, spor ayakkabısı kabalığındadır. Zinciri yakaya ilişik, altın çerçeveli, nazik eski gözlüklere bakınız. Bir de bağa taklidi, kulaktan atma yeniklerine, kabalarına...Elbette bunları beğenirsiniz.  Fazla nezaket kabalıktan çirkindir.  "

"Okullarda her şeyi öğretirler, mesela kelebeğin nasıl koza ördüğünden, maden kömürünün nasıl vücuda geldiğine kadar... Fakat hayat için daha önemli olan bir mesele ders programlarına dahil değildir: Konuşmak usulü!"

"Köpük faydalı bir şey olurdu, su gibi hoş olan bir çıplaklığı değil, bir çirkinliği örtseydi..."

"Ağırbaşlı su, köpüklenince hoppalaşır ve bayağılaşır. Bir çağlayanın kolları bana, kafe şantanda caz davuluna uyarak çılgınca numaralar yapan ak eteklikli oyuncu kızları hatırlatır. Bunaltıcı bir gürültü içinde yalancı bir keyif!"

"Şimdiki evlilikleri seslere paylaştırabiliriz: İlk günler bir şapırtı sonrakiler sızıltı, daha sonrakiler homurtu, en sonrakiler ise gürültüdür. Nihayetinde bir gümbürtü ile fasıl nihayet bulur. Aradaki çocuk mırıltıları da bu cehennemi musikinin bastonunu tutar."

"Kadın var kardan soğuk, kadın var kordan sıcak... Kadının muhabbette ortası yoktur. Severse baldan tatlıdır, sevmezse zakkumdan acı!"

"Kadını parası için alacak adam, avucunu açarken gözünü kapamak lazım geldiğini bilmelidir. Evlenirken de keseni açacağına gözünü aç!"

"Kedi, ağzı şapırdayanın; kadın, kesesi şıkırdayanın yüzüne bakar ve dizine çıkar."

"Kadın ve kız bahsinde bir irdeleme: Ham muzun dışından manzarası, olgunundan güzeldir. Lakin hele bunu bir kere soy, hangisinin daha ballı olduğunu anlarsın. Ham doğrudan doğruya dişe dokunur, olgun damağa yayılır."

1 Aralık 2020 Salı

Pembe Fili Düşünme - Zeynep Selvili Çarmıklı

Birbirine benzeyen kişisel gelişim ve ticari psikoloji kitaplarından biri. Diğerleri gibi sorunu ortaya koyan ama çözüm göstermeyen kitaplardan. Zaten mantıklı olarak psikolojik sorunların bu şekilde, kitap okuyarak falan çözülmesini düşünmek normal olmasa gerek. Bu galiba bir nevi falcıdan duyulanlara inanmak gibi. "Aaa benim de böyle bir sorunum var bak. Yalnız değilmişim" diye düşünmek insanı rahatlatıyor olabilir. Amerika'da eğitim görmüş bir psikoloğun eğitim ve çalışma hayatını anlatan, kendini tanıtma amaçlı yazılmış, bir dönem raflarda, bir şekilde üstlerde yer almış bir kitap. Kitabın, okumanın kötüsü olmaz. Siz bilirsiniz.

E var biraz alıntı:

"Meğer zaman değil, zamanla ne yaptığımızmış bizi iyileştiren."

"Eğer izin verirseniz insanlar da bir günbatımı gibi kadar harika olabilir. Ben güneşin batışını izlerken kendi kendime 'şu sağ köşedeki turunculuğu azaltalım' demiyorum. Gözlerimin önüne serilişini hayranlıkla izlemekle yetiniyorum."

"Dış dünyadaki kuralı şu şekilde özetleyebiliriz: "Bir şeyi istemiyorsan onu çözmenin bir yolunu bul. Bulamıyorsan da ondan kurtul. "

"Tüm hayatınız boyunca siz, sizdiniz. Bedeniniz değişti, rolleriniz değişti, inandıklarınız, düşünceleriniz, önceliklerini değişti fakat siz her zaman sizdiniz."

"..Çekinerek, 'Sanırım ben bu meslek için iyi bir aday değilim.' dedim. Beni sözüme devam etmeye yüreklendiren bir tebessüm etti. 'Çok etkileniyorum. Uykularım kaçacak kadar! Hiç bir şey yapamıyorum. Çok çabalıyorum ama hiç bir şey yapamıyorum! Hiç bir sonuç alamıyorum...'
   Oturduğu koltuktan bana doğru eğildi, önce derin bir nefes aldı ve sonra o sakin ses tonuyla, 'İlk zamanlar hep böyledir. Mücadele gibi gelir. Biraz zaman ver kendine, kurtarıcı kimliğini bir yana bırakmayı zamanla öğreneceksin. Acının ne kadar önemli bir öğretmen olduğunu o zaman göreceksin.' dedi 'İnsan değer verdiği yerlerden kanar."