60 'lı yıllarda yaşanmış bir aşk hikayesi.Üniversitede hoca Doğan ve öğrencisi Arzu'nun aşkı güzel bir hikaye eşliğinde süslenmiş. Şifreli bir şekilde yazılmış defterden hocanın kızının gün ışığına çıkardığı hatıralar.
Daha önce Şu Çılgın Türkler kitabından tanıdığımız Turgut Özakman'ın aşk romanı yazdığını bilmiyordum.Ancak böyle bir kişilik ancak bu kadar seviyeli bir aşk romanı yazabilir. İçinde erotizm de var ama hiç rahatsız edici değil.Aydın gözünden cinsellik böyle oluyor demek ki.60 lı yılların aşkları günümüzden daha değişik.Belki de sevdiğine telefon yada bilgisayar yoluyla kolay ulaşamıyor olunmasıdır o yıllardaki aşkları enteresan kılan. Şimdiki nerede başladığı nerede ve nasıl bittiği belli olmayan, çabuk vazgeçilen, daldan dala atlanılan aşklar gibi değilmiş o zamanlardaki ilişkiler. Hoca öğrenci ilişkisi olarak değerlendirmeden, sevgiyi, aşkı evliliklerinde bulamamış aralarında 13 yaş bulunan iki insanın birbirinde bulduğu mutluluk ve hayat sevinci olarak değerlendirirseniz güzel bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7X1o23_uOPxlMTp6nRkvfMlws-UeieYd04YlGZLLBtHOkTFXisKuEYhkF5lShIaKv65ylqZcccuST9zD42jox_KKLKQ7_fnwSYV7U5GwKQIUwL0NHXVGXefBMYlJ172Iy37m4d0Yadbs/s320/0000000063717-1.jpg)
Bir çırpıda okunup bitirilen romandan dikkat çeken altı çizilenler ise şunlar;
-İyimserliğinin demir maskesi ağır ağır eriyip iç yüzünün ortaya çıkacağını sanıyordum.Solgun yüzüne, sanki hayatın bütün lezzetlerini, yani sevap ve günahlarını tatmış bir insanın tarifsiz doygunluğu yayılınca şaşırıp kaldım.Demek sahiden mutluydu.ama neden?Bu kadar mutlu olması için o kadar az sebep vardı ki.
-Acıyarak baktı."Aşk doğal afete benzer kızım .." dedi, İstemekle gerçekleşmez ki.Kendiliğinden gelir.
-Babam "Ankara küçük bir kentti.." dedi, "..Gittikçe büyük bir kasabaya dönüşüyor. Bu hali demokrasimize daha yakışıyor.Çünkü o da kasaba demokrasisi.
-Aşk da ölüm gibi yaşa, başa bakmıyormuş.
-Bir çiçek açar gibi sessizce güldü.Binlerce baştan çıkarıcı şarkıyla dolu bir sessizlik oldu.Elini yavaşça avucuma bıraktı.Ne küçük, yumuşak sıcak bir el.
-O kadar ciddiye aldığım hayatın, orta halli bir yazarın yazdığı, sıkıcı, basit güzel sahneleri çok kısa ve çok az, ağdalı bir melodramdan başka bir şey olmadığını fark etmeye başlamıştım.İnsanın özel hayatında mutlu olabilmesi için galiba bu basmakalıp oyunun dışına çıkıp tuluat yapması, güzel sahneleri uzatıp çoğaltması gerekiyor.
-.."Herkesin hayatta bir kez bir mucize yaşamak hakkı olduğuna inanıyorum.Benim payıma düşen mucize de sensin.
-Sen de çok iyi bilirsin ki aşk denilen şey biyolojik bir olay.Ama ozanlar bu basit olguyu süsleyip püslediler, insanlığa olağanüstü bir olaymış gibi yutturdular.Neyse ki aşk, yirminci yüzyılda bir makinenin altında kalıp öldü de, bu büyük yutturmaca sona erdi.Her yeni aşk romanı, aşk için yazılmış bir mezar taşıdır.Mezar taşını kim okur dostum.
-Aşk bu çok uzun gelişimin son aşamasıdır, ilkellikten kurtulmak, bencillikten arınmak, kendine tapmaktan kurtulmak demektir.Bir insanın yalnız güzelliklerini değil, çirkinliklerini, kusurlarını, yanlışlarını da sevmektir.
-..Çünkü kendimi, aldatan bir kadın olarak görmüyorum.Aldatmak, sanıyorum ki bir insanın biriyle birlikte yaşarken, sırf ten zevki, eğlenmek ya da çıkar için başka biriyle birlikte olmasıdır.
-Anlaşılan bebeğin annenin kanını ve sütünü emerek büyümesi gibi, gelecek de ancak geçmişi yiyerek var oluyor.
-Neyin hayır neyin şer olduğuna acele karar vermemeli. Şunu öğrendim.En ters olayın içinde bile bir güzellik çekirdeği bulunuyor.Zamanı gelince çatlayıp açılıyor.