Ben hayatıma nasıl başladıysam öyle öleceğim kuşkusuz; hep kitapların arasında” Böyle diyor Sartre otobiyografik kitabı olan ‘’Sözcükler’’de. Galiba ben de öyle.
"Sözcükler" bir otobiyografi kitabı. Sartre' ın hayatını anlatıyor.Okumak ve Yazmak başlıklı iki bölümden oluşuyor. Sartre babasını, henüz çok küçükken kaybeder. Annesiyle birlikte dedesinin evine taşınırlar. Dedesi eğitimli ve kültürlü bir adamdır. Evindeki büyük kütüphane, küçük Sartre’ın ilgisini çeker ve anlamasa da, günlerini kitapları incelemekle geçirir. Babasının ölümü, annesini zincirlerine döndürürken, Sartre’ı özgürlüğe kavuşturur. Zira artık hayatının geri kalanında, üzerine çökecek ve onu ezecek bir otorite yoktur. Yaşıtlarından kısa, şaşı ve biraz çirkin olan Sartre, çocuklar tarafından dışlansa da, ailesi tarafından daima sevilir ve övülür. Okuldaki başarısı, yazdığı yazılar ve yaşından beklenmeyecek olgunluktaki konuşmaları, anne, dede ve anneannenin ilgisini çeker ve bu, Küçük Sartre’a neredeyse taparcasına davranmalarına sebep olur. Ancak, çoğu çocuğun aksine Sartre bu durumdan hoşnut değildir. O, küçük yaşta tanıştığı kitaplarla kendisine başka bir dünya kurar zira, kendinden başka sığınağı yoktur. Okulda yaşadığı bir- iki olay Tanrı inancını da sorgulamasına sebep olur ve sonunda dininin kitaplar, tapınağının da kitaplık olduğuna karar verir. Böylece artık, edebiyat ve felsefeyle ölene dek sürecek olan bağının da temellerini atar. Sözcükler'de güzel sözler var:
"Ölmek bir şey değil; zamanında ölmek gerekir. Daha geç olsaydı, kendimi suçlu hissederdim."
"Charles bunalıma karşı coşkunlukla savaşıyordu. Her şeyin hatta zavallı sonumuzun bile iyi olduğuna kendini inandırabilmek için yeryüzünün hayranlık verici yapıtına hayran oluyordu. Kendisini geri almak üzere olan bu doğayı tümüyle kucaklamak ve kendisi için kazılan çukur da içinde olmak üzere, ondaki her şeyi kabullenebilmek istiyordu."
"Ne olacaktı ki: bütün mucize tanrıçaları ölülerdendir, herkes bilir bunu; bütün çocuklar ölümün aynasıdır."
"Eğer insan ancak kendi karşıtıyla tanımlanıyorsa, ben, et ve kemik olarak tanımlanamazdım ve eğer sevgi ile nefret aynı madalyonun iki yüzüyse ben hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevmiyordum. Oldukça iyiydi bu durum, bir insandan aynı zamanda hem nefret etmeyi ham de hoşa gitmeyi isteyemezsiniz. Ne de hoşa gitmeyi ve sevmeyi."
"Köylü çocuk yaşantısının zengin hatıraları ve tatlı saçmalıkları denen şeyler yoktu bende. Toprağı hiçbir zaman kazmamış ya da kuş yuvası aramamıştım; ot toplamamıştım ve kuşlara taş atmamıştım. Ama kitaplar, kuşlarım ve yuvalarım, evcil hayvanlarım, ahırım ve kırlarım olmuştu; kitaplık bir aynada yansıyan dünyaydı; onun genişliğine, çeşitliliğine, önceden kestirilemezliğine sahipti."
"Evrene kitaplarda rastladım ben; özümlenmiş, sınıflandırılmış, etiketlenmiş ve düşünülmüş bir evrendi bu, ama yine de korkunçtu ve ben, kitabi deneyimlerimin karmakarışıklığını, gerçek olayların rastlantısal akışından ayırt edemedim."
"Dünyanın karanlık karmaşıklığıydı bu; aile içinde büyükbabamın rahatlıkla sözünü ettiği insan yüreği, kitaplar dışında, yavan ve bomboş bir şeydi."
"Dinimi bulmuştum artık. Hiçbir şey bir kitaptan daha önemli görünmüyordu bana. Kitaplığı, bir tapınak olarak görüyordum."
"Her insanın doğal bir yeri vardır; gurur da değer de saptamaz onun yüksekliğini, ama çocukluk karar verir her şeye."
"Dünya malı, sahibine ne olduğunu yansıtır; oysa bana ne olmadığımı öğretiyordu; durmuş, oturmuş ve sürekli değildim ben; çelik üretimi için gerekli de değildim; kısacası ruhum yoktu benim."
"Hayal gücümle kanatlanıp uçtuğumda, asıl yakalamak istediğim şey gerçeklikti."
"Yazıdan doğmuştum ben, bundan öncesi yalnızca aynada bir yansımaydı. Yalnızca yazmak için vardım ben ve ben dediğim zaman bu sözcük, yazan ben anlamına geliyordu."
"Sözcüklerden başka hiçbir şeyi sevmiyordum. Gökyüzü sözcüğünün mavi bakışı altında katedraller inşa edecektim. Hem de binyıllar için."
"Bir bedene sahip olmaya ve her gün aynı kafayı gezdirip durmaya güçlükle dayanıyordum; kendimi herhangi bir donanımın içine hapsedecek değildim."
"Yaşamayı sevmediğim için ölüm benim baş dönmemdi."
"Her zaman, evrenden çok kendimi suçlu bulmayı tercih ediyordum; ama iyi huyluluktan ötürü değil, her zaman kendi kendimin efendisi olmak için."
"Hatalarımı incelikle kabul etmem, daha sonra böyle hataları yapmayacağımı kendime kanıtlamak içindi."
"Yazısız bir gün bile geçirmedim. Kalemimi uzun süre bir kılıç olarak kabul ettim, ama bugün şimdi ne kadar zavallı olduğumuzu anlıyorum. ama önemli değil, yazıyorum ve gene de kitaplar yazacağım; onlara ihtiyaç var; yine de aynı şekilde işe yarıyorlar. Kültür hiçbir şeyi ve hiç kimseyi kurtarmaz, bir şeyi haklı da çıkarmaz. Ama insanın bir ürünüdür o ve insan ona yansıtır kendini ve onun aracılığıyla ve onda kendini görüp tanır."
"Bir çocuğun, yıpranmış, silinmiş, hor görülmüş, bir köşeye atılmış ve sözü edilmemiş bütün temel özellikleri, ellilik bir adamda yaşar durur."