Franz Kafka' nın daha önce dönüşüm kitabını okumuştum. Bu defa okumaya başladığım kitabı "Milena'ya Mektuplar" Dönüşüm' den çok farklı bir tarz. Bir aşk mektupları kitabı. Ancak sadece Kafka'nın Milena' ya yazdığı mektuplar var. Milena'nın Kafka' ya yazdığı mektuplar olmadığı için bunları okuyamıyoruz. Böyle olunca da tek taraflı, karşılığında ne yazıldığını ve tekrar Kafka tarafından Milena' ya verilen cevabın nedenini anlayamadığım mektuplar konuya tam adapte olmamama sebep oldu. Kitabın konusu ise şöyle: Franz Kafka Prag' da tanıştığı gazeteci Milena Jesenska' dan öykülerini Çekçe' ye çevirmesini ister. Bu istek ikili arasındaki ilişkilerin başlangıcıdır. Ancak Milena evli Kafka ise nişanlıdır. Mektuplarla anlatılan bir aşk romanı. Kitap incelemesi yapan sitelerde çokca kitaptan alıntılar var. Ben nedense çok cümlenin altını çizememişim. Kitaptan altını çizdiğim yerler ise şöyle;"Ayrıca, seni çok sevdiğimi söylediğim zaman bu aşk anlamına gelmiyor olabilir, sen kalbime giren bir bıçaksın ve ben bu bıçağı daha da derine saplıyorum, işte asıl aşk bu."
"Bildiğin gibi değil Milena...Kadınlığın önemli değil !Sen beni
m için el değmemiş bir kızsın, senin senin gbi apak biriyle karşılaşmadım ki! Böylesine arınmış birine el uzatmak için yürek ister. Benim elim kirli, titrek, kararsız. Kimi zaman pençeyi andıran bu terli, bu soğuk eli nasıl uzatırım sana? "
"Güzel bir yorgunluktan sonra derin bir uykuya dalmışsın...Yoksul bir yataktayız, sağdan sola dönüyorsun ağır ağır, dudaklarımdan yana..."
"Farklı iklimin çiçekleriyiz, seni yaşatan yağmur beni öldürüyor."
"Benim hiçbir şeyim yok, adım bile yok. Onu bile sana verdim. Bu yüzden bir çeşit bağımsızlığım var sana karşı. Bağımlılık sınır tanımaz da ondan. "Ya hep, ya hiç" sözü, büyük bir söz! Ya benimsin, ya değilsin. Benimsen, sorun yok, her şey iyi demektir, ama değilsen, yitirirsem seni kötü olmaz. O zaman hiçbir şey olmaz, o zaman hiçbir şey yok demektir...
Ne kıskançlık kalır, ne üzüntü, ne sıkışma, hiç, hiçbir şey..."
"Mektubu zarfa koymuşken çıkardım, burada küçücük bir yer vardı. Bana bir kez daha -her zaman değil, istemem de her zaman- ama bir kez daha 'sen' de."
"Kalbimin derinliklerinde sen varken herşeye katlanabilirim."
"Yaşamın suları bu kadar çamurluyken hangi düşünceyle, onu bu gibi şeylerle daha da kirletelim."
"Her şeye rağmen bazen öyle bir inançla doluyorum ki mutluluktan ölünebilse, herhalde ben ölürdüm. Diğer yandan ölümüne karar verilen biri, mutluluktan hayatta kalabilirse, o kişi ben olmalıydım."





