Bu Blogda Ara

7 Aralık 2019 Cumartesi

Mrs.Dalloway - Virginia Woolf

Virginia Woolf'un daha önce "Kendine Ait Bir Oda " kitabını okumuştum. Çok sevmiştim. O kitabın etkisiyle buna başladım ancak çok sıkıcı ve karışık geldi.  Olay dizgisini kafamda kuramadım.

"Güneş hala yakıcıydı. Buna rağmen insan her şeyin üstesinden gelebiliyordu. Yaşam, hala günleri birbirine eklemek için kendince bir yol buluyordu."

"Gereken doğruları çekip çıkarması çok acı vericiydi. O kadar derindeydiler ve bunları anlatmak o kadar zordu ki.. Ama tüm dünya bunlar sayesinde sonsuza kadar değişecekti."

"Gökyüzünde kırlangıçlar savruluyor, ileri geri gidiyor, dönüp duruyor, sanki bir ip onları tutuyormuş gibi hep kontrollü hareket ediyorlardı; ve sinekler de yükselip, alçalıyordu: güneş alay edercesine bir o yaprağa bir bu yaprağa vuruyordu. Yumuşacık altın rengi tonlarıyla göz kamaştırıyordu; ve ara sıra bir çan sesi (bir korna da olabilirdi) otların saplarında kutsal bir edayla titreşiyordu; tüm bunlar, sakin ve makuldü. Sıradan şeylerden  meydana gelseler de artık gerçek buydu; artık gerçeklik güzellikti. Güzellik her yerdeydi."  

Kanayan - Erdal Öz

Cem Yayınevi' nin 1979 baskısıydı okuduğum.
Erdal Öz bu romanıyla 1975 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanmış. Kitapta yer alan öyküler 12 Mart'la gelen sıkıyönetimli dönemin en ağır en güç dönemlerinde yazılmış.
Erdal Öz, bu kitaptaki öykülerinin birkaç tanesini 12 Mart döneminde Mamak Askeri Cezaevindeyken yazmış, cezaevinden bir yolunu bulup göndermiş.

Taş, Ernesto, Kurt, Güvercin, Sığırcıklar ve Kanayan kitaptaki öyküler. Hepsi birbirinden güzel ve dokunaklı. İçinde acı var hüzün var, duygular var.

Kitaptan güzel sözler:

"Kitaplardan çıktı oğlum. Sanırım en büyük yanılgısı da bu oldu; kendi kanını boşalttı da o kitaplarda dolaşan kanı aldı damarlarına sanki."


"Duygulanmamak gerektiğini geç de olsa anlamıştı. Bu dört duvar arasında en büyük düşmanın duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hala."

"akşamüstüler yüklü bir hüzünle geliyordu, geliyor ve yapayalnız koyuyordu insanı."

"Gözleri açıktı şimdi Ernesto'nun. Bütün acı çekenlere, bütün zulüm görenlere , gelecek güzel günler adına gülümsüyor gibiydi Ernesto."

"Bütün o kitaplarda yazılanlar , sanki kendi düşünceleriydi; oğlum kitaplar gibi konuşuyordu. Ama o zamanlar bile bütün bildiklerinin kitaplardan edinilmiş şeyler olduğunu anlıyordum. Kitaplardan çıktı benim oğlum. Sanırım en büyük yanılgısı da bu oldu; kendi kanını boşalttı da o kitaplarda dolaşan kanı aldı damarlarına sanki."

"Garip bir boşluk, büyük bir iç çekiş vardı koğuşta. Tek kıpırtı, tek ayak sesi, tek öksürük yoktu. Görevliler de bir yere ilişmiş olmalıydılar. Çekilen büyük bir azı dişinin ağızda bıraktığı o kocaman, alışılmadık boşluğunu yaşıyordu koğuş sessizce. Ağrıyan dişten kurtulmuş olmanın bilinçsiz rahatlığı da vardı bu yadırgayışta."

Güzel kitap, okumak lazım.

2 Aralık 2019 Pazartesi

Gergedan "Büyük Küfür Kitabı" - Mine Söğüt

Toplumsal hayatımızda hergün yaşadığımız, haberlerde gazetelerde görmeye alıştığımız yozlaşmışlığı aile içi şiddeti, kötü siyaseti, bencilliği, hayvanlara verilen zararları hicivsel bir dille anlatıyor yazar. Kitapta bulunan öykülerin anlatım tarzında da metaforlar var. 

İlk  okuduğum Mine Söğüt kitabı. Kitapta anlatılanların anlatım şeklinin değişik oluşu mu yoksa olayların kasvetli oluşu mu beni sıktı bilmiyorum ama kitapta beni rahatsız eden ve bir an önce bitmesini beklediğim zamanlar odu. Bu kitabı sevmediğimden değil, gerek Bahadır Baruter tarafından çizilen illüstrasyonlar gerekse konuların sevimsizliği nedeni ile olabilir. Kitap her ne kadar güzel şeyler anlatmasa da bunlar hayatın gerçekleri ve bunlarla yüzleşmek de bizi sıkıyor olabilir. 
Güzel sözler var kitapta:

“Tanrı insani altı günde yarattı. yedinci günde utandı.”

"Korku nedir, artık hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey.. Bu hayat bir ada... Hayırsız bir ada. Bizi ta ne zaman atmışlar bu adaya. Birbirimizi yiyoruz iştahla."

"Ben bir şeyler gördüm. ama savaş mıydı o gördüklerim, emin değilim. Ben bir şeyler öldüm. ama ölüm müydü o öldüklerim, ondan da emin değilim."


"Öyle kolay pes etmez küfrü duasından büyük olanlar."

"Ölümden sonrasını bilmediğimin farkındayım. ama doğumdan öncesini de bilmediğimin farkında değilim. O yüzdendir hayata dair bitmek bilmez histerim."

8 Ekim 2019 Salı

Doktor Moreau'nun Adası - H.G. Wells

Bilim Kurgu türü romanın atası konumundaki H.G. Wells'in okuduğum ilk kitabı "Doktor Morea'nun Adası". Bir çok filme konu olmuş distopik bir roman. Gemisi batan Edward Prendick'in düştüğü ısız bir adada karşılaştığı tuhaf yaratıklar, Doktor Moreau'nun çeşitli hayvanlar üzerinde yaptığı insanlaştırma, çeşitli uzuvlarını yok etme ya da ekleme, kalıtımsal izler bırakmaya çalışma gibi deneylerin ürünü olduğunu öğrenmesi, gördüklerini önce hayvanlaştırılan insanlar sanması ama gerçeği öğrenmesi ve sonrasında bu ıssız Pasific adasında yaşananlar kitabın konusunu oluşturmaktadır. Kitap bu anlatımıyla ilk yayınlandığı 1890' lı yıllar da dikkate alındığında bir çok öngörü ve en az yüz yıl sonrasına dair mesajlar içermektedir. 
Roman, yazıldığı dönem büyük sansasyonlara yol açmış, özellikle Avrupa ve Amerika'da çok ilgi çekmiş ve hayvanlar üzerinde deneyler yapılmaması konusunda ciddi tartışmalar ve hatta siyasal çalışmalar başlatmıştır.
Doktor Monreau'nun ada halkına, dönüşmüş yaratıklara koyduğu kurallar ve yasaklar ile kendine adeta bir tanrıymış gibi göstermesi ise başına ne işler açacak bu güzel bilim kurguyu sıkılmadan okuyun görün.

Kitaptan akılda kalan bazı cümleler de var:

"İnsan dostlarıma bakıyorum. Ve korkuya kapılıyorum. Bazıları capcanlı, hayat dolu, bazıları donuk, tehlikeli, bazıları kaypak, içtenliksiz yüzler görüyorum."


Bizi hayvandan çok insan kılan her ne ise, teselliyi ve umudu, sanırım, insanların gündelik kaygıları, günahları ve dertlerinde değil; maddenin uçsuz bucaksız, sonsuz yasalarında aramalı."


"Sanki dünyadaki bütün acılar bu çığlıkta ses bulmuş gibiydi."


"Galiba var olan her şey rengini içinde bulunduğumuz ortamın ortalama renk tonundan alıyor."

İthal Edilmiş Korkular Ülkesi - Candaş Tolga Işık

Posta Gazetesi yazarlarından Candaş Tolga Işık'ın "İthal Edilmiş Korkular Ülkesi" kitabının adını duyduğumda köşe yazılarından oluşmuş bir kitap olacağını düşünmemiştim. Peki ne düşünmüştüm. Siyasi bir hiciv kitabı olabileceği ya da buna benzer hayali bir ülke üzerinden günümüze göndermeler yapılan yazılar içeren bir kitap düşünmüştüm aslında. İnternetten içeriğini düşünmeden aldım. Yeni bir kitap değil. Yazarın Posta Gazetesindeki köşesine hiç rastlamamışım. Ben onu KAFA Dergisi ve oradaki yazılarından biliyordum. Kafa 'daki yazılarını beğendiğimden 2013 yılında basılmış bu kitabı sipariş ettim.  
Kitap, yazarın 2009-2013 yılları arasında Posta Gazetesinde yayınlanan yazılarından oluşuyor. Kalın bir kitap. 554 sayfa kadar. Zaten ilk 60 sayfasında yazar hakkında çeşitli gazeteci ve yazarların düşünceleri kaleme alınmış ve sanki biraz kitapta buna ayrılan sayfalar abartılmış gibi geldi bana. Açık söylemek gerekirse yakın tarihlerde yazılan köşe yazılarından oluşan kitapları okumayı çok sevmiyorum. En son 2012 yılında yayınlanmış yazılardan 2013 yılında kitap yapmak da ne bileyim tuhaf geldi bana. Gazete yazılarından oluşan bir kitap olduğunu ve içeriğini görsem alır mıydım? Bilmiyorum. 

28 Eylül 2019 Cumartesi

Allı Turnam - Erdal Öz

Erdal Öz'ün 1976 yılında o günkü adıyla Sovyetler Birliği'ne yaptığı on beş günlük bir geziden kalan ve onda derin izler bırakan öykü tadı da  katılmış bir anlatımı "Allı Turnam"
Sosyalist Rusya'nın ekonomik yapısı, kültürü, alışkanlıkları ve günlük yaşantısını gözlemlemiş yazar. 
Anlatılanların bazıları günümüz dünyası gözüyle değerlendirildiğinde anlamsız ya da saçma gelebilir. Ancak anlatılanların 70'li yıllara ve sosyalist bir düzene ait olduğu düşünüldüğünde çok da saçma değil.
Bir gezi kitabı gibi okunabilir. 

26 Eylül 2019 Perşembe

Defterimden Portreler - İlber Ortaylı


Türkiye'nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı bu sefer defterini okurlarıyla paylaşıyor. Okuduklarını, tanıdıklarını, hocalarını kendi gözünden okuyucularıyla paylaşıyor. Tarihe yön veren kişiler, günümüzün tanınan, tartışılan, konuşulan isimleri Ortaylı'nın kaleminden yeniden canlanıyor.
Kitabın ilk bölümü dünya tarihinin büyük tarihi şahsiyetlerini bir araya getiriyor.
Tarihten...
Sezar, İmparator Augustus, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, V. Şarl, Kanuni ve Hürrem, Mimar Sinan, Evliya Çelebi, Beethoven, Kösem Sultan, III. Selim, Çariçe II. Katerina, Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Tolstoy, Puşkin, II. Abdülhamid... 
İkinci bölümde çağdaş Türkiye'den portreler yer alıyor. Bu kişilerin çoğu İlber Ortaylı' nın bizzat tanıdığı kişilerdir.
Günümüzden...
Latife Hanım, Kazım Karabekir, Osman Ertuğrul Efendi, Neslişah Sultan, Mehmed Akif Ersoy, Bülent Ecevit, Cemil Meriç, Halil İnalcık, İsmail Cem, Recep Yazıcıoğlu, Yahya Kemal, Attilâ İlhan, Hüseyin Hatemi, Yılmaz Öztuna, Reşad Ekrem Koçu, Irene Melikoff, Oktay Aslanapa, Özdemir İnce, Sureyya Faruki... 
Zevkli bir anlatım.