Haydari Kampı, Yunanlı vatanseverlerin İkinci Dünya Savaşında Alman faşizmine karşı başkaldırısını ve Haydari kampında yaşananları konu ediyor. Ölüm kampında ne zaman öldürüleceğini bilmeden geçen zamanı, birlik ve beraberliği, dayanışmayı aynı zamanda da ihaneti konu alıyor. Okuduğum kitap 1962 yılı basımı Nevzat Hatko çevirisi, o yılın çeviri ile mükemmel bir dil.
"...Sabah sabah evden dışarı atıyordur kendisini, bir gazete arıyordur kendisini, bir gazete arıyordur 'kurşuna dizilenlerin listesi' ne bakmak için perişan bir durumda!..Ve şu soruyu soruyor bana: Kim daha çok acı çeker, çarmıha gerilen mi, yoksa çarmıha gerilenin anası mı? Haksız yere asılan mı, yoksa haksız yere asılanı seyreden mi? Köle mi, yoksa başkasının köleliğini içinde duyan mı? Ve gayet yumuşak, kendini hiç zorlamadan, hiç 'felsefe' yapmadan, bizim buradaki tutukluluğumuzun, dışarıda olup bizleri düşünenlerin mahkumiyetinden daha ağır olmadığı sonucuna varıyor. Biz burada eninde sonunda bir gün öleceğiz, iş bitecek. Oysa dışardakiler, bizleri sevenler, ömürleri boyunca her an, her dakika hem bizim ölümümüzü, hem de kendilerinin ölümünü ölecekler. Bu da yetmezmiş gibi üstelik kendilerini suçlu sayacaklar. Bizi kurtarmak için ellerinden geleni yapmadıklarına, yapamadıklarına inanacaklar hep'..."
"Ölüm kendi içimizdedir. Kendi kişiliğini bir kez yendin mi, insanoğlu adına oynadığın o büyük oyunu kazandın demektir."
"Önümdeki gecenin beni sağ bulmayacağına yüzde yüz inancım var!"
"Sonumu bekliyorum. O kadar. Duygu, istek hiç, ama hiçbir şey kalmadı. Salt ölümü bekliyorum. Gelmekte olduğu da bir gerçek! "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder