Bu Blogda Ara

Doğan Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doğan Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2021 Cuma

Unutma Dersleri - Nermin Yıldırım

Nermin Yıldırım'dan güzel kurgusu ile dikkat çeken fantastik bir roman. "Unutma Dersleri"
Aşk acısıyla boğuşan Feribe, acı veren tatlı hatıralarından kurtulmak için soluğu Mazi İmha Merkezi'nde alır. Ne var ki burada verilen unutma dersleri ve her hafta yapmak zorunda kaldığı ödevler, hayatını büsbütün allak bullak edecek, kahramanımız bir yandan sabık sevgilisini unutma yolunda ilerlerken bir yandan da aklının köşesinden bile geçmeyecek maceralara sürüklenecektir.

Ben beğendim. Bu tarzdan hoşlananlar için güzel bir roman diyebilirim. 

 "O gün, saatlerle değil, ancak senelerle ölçülebilecek kadar uzun sürdü. Kalbin zamanı ile dünyanın zamanının denk düşmediği günlerden biriydi. Hoş, kalbin neyiyle dünyanın neyi denk düşüyor ki. Asıl imkansız aşk, hayatla aramızdaki."

"Yetimlik ebeveynden değil, insanın ruhunun üflendiği yerden geliyordu."

"Nedense yetimhanelerle huzurevlerinin birbirine benzediğini düşünürüm hep. Birinde çocuklar, öbüründe yaşlılar. Yetişkinlerin hayatına henüz alınmamışlar ve işleri bitti diye ıskartaya çıkarılmışlar. Yaşlılar hep birilerinin gelmesini bekler dururdu. Çocuklar da öyle olmalı. Ama bir beklediğiniz varsa genellikle gelmez. Beklemek çünkü, bir olmazı oldurmayı umanların safdilliğidir. Gelecekler zaten kalbinizi yormadan gelir. Bekletmek, gelmeyeceklerin işidir. Bu yüzden en çok gelmeyecek olanlar beklenir."

"Belki benden gönlü geçmişti. Belki hayatın gerçekleri kafasına dank etmişti."

"İncecik bir meltem, hainlik edip boynunun ıtırını taşımıştı bana. Bugün bile nereden bulduğumu bilemediğim bir cesaretle eğilip koklayıvermiştim. O da hep bu anı beklermiş gibi, şak diye öpmüştü dudağımla çenemin arasındaki saklı kalmış yeri. Hayat öpücüğü diye bir şey vardı hayatta. Tek bir öpücük, insanı öldürebilir yahut yaşatabilirdi. Yüzümdeki o saklı yer dudaklarıyla yıkanınca donup kalmıştım. Kızamamıştım. Sevinememiştim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmıştı sadece. Ne yapacağımı bilememiştim. Sanırım bunun adına, ilk öpüşte aşk diyebilirim. "

"Şimdi sabah serinliğini içime çekip, gökyüzünün yeni bir hikaye gibi ağır ağır aralanan tayfını seyrederken, nihayet hayallerimle buluştuğum için memnunum. Yarın ne getirecek bilmiyorum, ama her şeyi doğru yapmış değil, 'yaşadım' diyebilecek biri olarak ölmek istiyorum. Hayat hata yapmak için çok kısa. Korkmuyorum."

9 Nisan 2021 Cuma

Edebiyat Mutluluktur - Zülfü Livaneli

Yazarın Vatan gazetesinde yer alan edebiyata dair yazılarının yer aldığı deneme tarzında bir kitap "Edebiyat Mutluluktur" Kitapta ayrıca "Benim Gözümle Yaşar Kemal" ve "Edebiyat Üzerine" adlı konuşmalarından oluşan bir bölüm var. 

Zülfü Livaneli son zamanlarda biraz ticari kaygılar gütse de, okuması kolay, romanları akıcı sevdiğim yazarlardan oldu her dönemde. Doksanlarda daha aklı başında tespitleri ve yorumları varken biraz da uluslar arası alandaki ünü dolayısıyla edebiyat dünyasında rolünü biraz daha büyüttüğü söylenebilir. Yine de güzel bilgiler edindiğim, güzel alıntılarımın olduğu bir kitap oldu Edebiyat Mutluluktur. Bence okunmalı. 

"Üslup konusuna en çarpıcı biçimde yaklaşan yazar Stendhal olmuş. Diyor ki: 'En iyi üslup, zabıt katibinin üslubudur.' "

"Ey sevgili okur! Eğer bir kitap kendini okutamıyorsa, ilerlemiyorsa, o zaman derhal o kitabı kaldırıp atmak ve dünyada okunmayı bekleyen nitelikli eserlere yönelmek en iyisi. kapitalizmin kafa karıştırıcı ürün pazarlama tekniklerinden kurtulmanın tek yolu, kendi okuma zevkinize güvenmektir."
 
"Tanrı bile insanlara kitaplar yoluyla seslendi. Darwin, Marx
 Freud, Einstein dünyayı kitaplarla değiştirdi."
 
"2009'da ilginç bir edebiyat skandalı gündeme geldi. Birisi oturup, ünlü yazar Jane Austen'ın az bilinen bilinen bir romanını daktilo etmiş  ve kendi adıyla otuzdan fazla yayınevine göndermiş. İnanır mısınız, yayınevlerinden hiçbiri kitabı basmaya değer bulmamış. Aynı deney birçok büyük yazar için tekrarlanabilir ve büyük bir ihtimalle sonuç aynı olur. Çünkü modaya uygun yazmak, iyi yazmanın önüne geçmiş durumda."

"Eğer bir kitabı okumaktan hoşlanıyorsanız, harika. Hoşlanmadıysanız okumayın. Edebiyat, size dikkatinizi çekecek başka yazarlar sunacak kadar zengindir."

"...Ama büyük işler yapmayı deneyecekseniz, kolaya kaçamazsınız. Faulkner'in bir sözü var. 'Bir yazarın başarısı, göze aldığı başarısızlıkla ölçülür' diyor. Garanti yollarla, küçük başarılarla yetinmezseniz, büyük başarısızlıkları göze alırsanız, ancak o zaman, büyük işler yapmayı deneyebilirsiniz. Sadece yazarlıkta değil, bütün sanatsal çalışmalarda dikkate alınması gereken bir söz bu."

"Bizde Osmanlı'nın yıkılışı, Cumhuriyet'in kuruluşu, sol ve sağ akımların doğuşu gibi önemli olaylara filozoflar değil şairler öncülük etmiştir."

"Bizde ezberinde çok şiir bulunan insanlara hayranlık duyulur.  Batıda ise, bildiğiniz gibi bilimsel verilerle düşünmek ve kanıtlanmış bilgilerden yola çıkan analizler yapmak daha fazla kabul görür.
Günümüzün Türkiye'si ne yazık ki artık şiir yoluyla da düşünmüyor, dizelerle heyecanlanmıyor. Has şiir kendi içinde büyük bir derinlik taşıdığı için hiç olmazsa estetik ve edebi bir düzey sağlıyordu."

"Bugün bile yazılarıma bazı öztürkçeci okurlardan itirazlar gelir ve niye kelimelerin Türkçesini kullanmadığımı sorarlar.
Cevabı gayet basit: Yazdığım dili yoksullaştırmak istemiyorum da ondan. Bir yazar metinlerinde ne kadar çok kelime kullanırsa o kadar değerli sayılır. Fransız edebiyatında Victor Hugo'nun kullandığı kelime sayısına hiç bir yazar erişemiştir."

"Atatürk dile çok önem veren, Osmanlının son döneminde zirveye yükselmiş olan dili ustaca kullanan (o devrin tabiriyle) bir münevverdi. Dilin ahengine, tadına tuzuna dikkat ederdi. Hatta 'muhakkak' kelimesini  ses olarak yetersiz bulup 'muhakkaka' olarak değiştirdiği ve vurguyu artırdığı bilinir."

"..Bir de kitap ne kadar zor okunursa derinliği o kadar fazla olur anlayışı egemen. Bu yanlıştır. Buna karşı hepimiz mücadele edelim."

"...Çünkü edebiyatın malzemesi doğrudan doğruya hayattır ve edebiyat sıkıcı bir şey değildir, bir zevk meselesidir. İnsanlar zevk aldıkları için kitap okurlar." 

28 Kasım 2020 Cumartesi

Boş Koltuk - J.K.Rowling

Harry Potter serisinin yazarı J.K.Rowling'in bir kitabı "Boş Koltuk" Tür, Harry Potter gibi değil yalnız. Ancak ondan daha büyük olaylar dönüyor. Kitapta geçen öyle bir kasaba ki ölen belediye meclis üyesinin yerine geçmek için ne dolaplar, ne alavereler, ne üçkağıtlar dönüyor. Koltuk sevdası uğruna çok da yabancı olmadığımız durumlar. Çok okumadığım bir türdü ama benim için güzel bir okuma oldu. Okumayı düşünenler için yalnızca başlarda kim kimin ailesi, kim kimin çocuğu türünde küçük notlar alırlarsa güzel olur. sonrası akıyor zaten.

Alıntılara gelince: 

"...ama Ruth'un uzun bir aradan sonra hemşireliğe geri dönmesi, insan vücudunda çıkabilecek milyon tane tersliğin yeniden bilincine varmasına neden olmuştu. Gençken daha gamsızdı; oysa şimdi hala hayatta olmanın ne büyük şans olduğunu fark ediyordu."

"Shirley geçmişin hiç bahsedilmezse silindiğine inanmayı yeğliyordu. hatırlamayı reddediyordu."

"Gavin'de hiç düşünmeden bir kolunu ona doladı. Kucaklanmak öyle güzeldi ki. İlişkileri basit, sözsüz, rahatlatıcı hareketlerden ibaret olsa ne güzel olurdu. İnsanlar neden konuşmayı öğrenmişlerdi ki?"

"Ama hangi yıldızların çoktan sönmüş olduğunu bilmeye kim katlanabilir ki? diye düşündü, gece göğüne gözlerini kırpıştırarak bakarken; hepsinin sönmüş olduğunu bilmeye katlanabilecek biri var mıdır?"

"İnsanın kalbinin kabullenmeyi reddettiği şeyleri beyninin bilebilmesi tuhaftı."

"Bir insan hayatınızdan çıkınca içinizde boşluk kalıyorsa, bu aşk mıydı?"

"İnsanların yüzde doksan dokuzunun düştüğü hata kendilerinden utanmaktı, kendilerini gizleyerek başkası olmaya çalışmaktı."  

"Seçim yapmak tehlikelidir seçim yapınca diğer bütün seçeneklerden vazgeçmek zorunda kalırsın."

10 Ekim 2020 Cumartesi

Sahilde Kafka - Haruki Murakami

Hep adını duyup okumadığım Haruki Murakami kitaplarındandı kendileri. Ancak okuduktan sonra da neden daha önce okumadım dediğim bir kitap oldu. Uzakdoğu, özellikle Japon edebiyatı çok farklı. Bulmaca gibi, birbirine bağlanan örüntüler.
 
Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir “düzenek” gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir… Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar. Fantastik kurguyu sevenler için ilk okunması gerekli kitaplardan.

Alıntı çok:

"Mutluluğun tek bir türü vardır, ama mutsuzluk bin bir şekilde ve büyüklükte gelebilir. Tolstoy'un dediği gibi: 'Mutluluk masal, mutsuzluk ise öyküdür.' "

"Ben Sahilde Kafka'yım. Senin hem sevgilin hem de oğlunum. Karga adlı delikanlıyım. Dahası, ikimiz de özgür kalamayız. Kocaman bir girdabın içine düşmüşüz. Bazen de zamanın dışında kalıyoruz. Bir yerlerde yıldırım düşmüş üzerimize. Sessiz görünmeyen bir yıldırım."

"İster gay olsun, ister lezbiyen, ister heteroseksüel, ister feminist, isterse faşist bir domuz ya da komünist, isterse Hare Krishna'cı olsun. Ne olduğunun hiç hiç önemi yok. Elinde hangi bayrağı salladığının önemi yok. Benim tahammül edemediğim içi boş tipler. Öyle insanlar karşıma çıktığında sabrım taşıyor, gereksiz laflar etmeye başlıyorum...Hayal gücünden yoksun, sığ hoşgörüsüz. Başına buyruk tezler, içi boş laflar, dağınık ideolojiler, kalıplaşmış sistemler.."

" 'Doğanın tuhaf bir yasası bu' dedim Martin'e 'çirkin kadın daha hoş olan arkadaşının parıltısından yararlanmayı umuyor ve hoş olan da arkadaşının çirkinliğinin yarattığı fonda daha büyük bir parıltıyla parlamayı umuyor."

"İnsan kendisinin eksik bir parçasını bulmak umuduyla aşık olur. O yüzden de, aşık olduğu insanı düşünürken, kendisine göre değişmekle birlikte, az ya da çok hüzünlenir. Çok eski bir zamanda kaybettiği, özlemle andığı, uzaklarda kalan bir odaya adımını atmış gibi hislere kapılır."

"Anılar, insanın vücudunu içten içe ısıtan şeylerdir. Fakat aynı zamanda insanın içini lime lime de edebilirler."

"O kız gerçek olmayan bir varlık olabilirdi. Fakat göğsümün içinde gürültüyle çarpan, benim gerçek yüreğimdi."

"Hayal gücünden korkuyorsun. O yüzden rüyalardan da korkuyorsun. Rüya sırasında başlayacak sorumluluklardan çekiniyorsun. Ancak uykusuz kalamazsın ve uyuduğun anda da rüyalar başlar. Uyanıkken hayal gücünü bir şekilde bastırabilirsin. Ama rüyaları bastırabilmen mümkün olmaz."

''Çok eskiden,terk etmemem gereken bir şeyi terk ettim.''dedi Saeki Hanım.''Her şeyden çok daha fazla sevdiğim bir şeyi.Zaman gelir de,ya kaybedersem diye korktum.O yüzden terk ettim.Elimden alınmasını,bir nedenle kaybolmasını beklemektense kendim terk ettim...''

"Çevreme yüksek duvarlar örmüştüm; hiç kimsenin o duvarlardan içeri girmesine izin vermiyor, kendim de duvarların dışına çıkmamaya özen gösteriyordum. Böyle bir insandan kim hoşlanır ki?"

"...Nihayetinde bu dünyada, yüksek ve sağlam çitler inşa edebilen insanlar ayakta kalır..."

''Sadece herkesin okuduğu kitapları okursan, sadece herkesin düşündüğünü düşünürsün."

"Eskiden dünya erkek ve kadından değil, erkek-erkek, erkek-kadın ve kadın-kadından oluşurmuş. Yani günümüzdeki iki kişilik malzemeyle bir kişi ortaya çıkıyormuş. Fakat Tanrı kılıcını kaptığı gibi hepsini ikiye bölmüş. Bunun sonucunda dünyada yalnızca erkek ve kadın kalmış, insanlar da öteki yarılarını bulmak için arayış içinde yaşamlarını sürdürmeye başlamışlar."  

12 Eylül 2020 Cumartesi

Resmi Geçit - Şebnem İşigüzel

12 Eylül'ün yıldönümünü yaşadığımız bu günlerde daha önce okumuş olduğum Şebnem İşigüzel'in Resmi Geçit adlı kitabının incelemesini eklemek istiyorum.

12 Eylül askeri darbesinin baş aktörleri siyasetçiler ve askerleri canlandıran asıl isimleri dışında benzer isimli karakterlerle -bunu demek ne kadar doğru bilmiyorum çünkü birkaç tanesi dışında diğer isimleri tanımakta zorlanmıyorsunuz- anlatan bir belgesel-roman-az biraz mizah içeren güzel bir kitap. Zor geçirilen bir süreci yarı gerçekçi yarı esprili dile almış yazar. Beğeniyle okudum. 

"Ali Çoban dünyaya siyaset yapmak için gelmişti. nitekim yapıyordu da. Sorsanız kimin için? 'Halk için' derdi muhtemelen. Ama okuyup göreceksiniz, bu sözünü ettiğimiz memlekette siyaset hiçbir zaman halk için yapılmamıştı. Kişisel hırslar, ihtiraslar, çıkarlar, inatlaşmalar, daha ne kadar saçmalık varsa siz ekleyin, bunlar yönlendirmişti siyaseti."

"Bakın şu anda Cumhurbaşkanı ile Başbakan geleceğin Genelkurmay Başkanı üzerinde anlaşamıyorlar ama ben sizinle bir konuda anlaşmak isterim: Söz konusu ülkenin tarihini, bu tarihi yazanların şahsi meseleleri eşliğinde okuyacaksınız diyelim ve tekrar havayı koklayalım: Pudralı ayak kokusu!"

"Bayan Orlando gerçek bir tanık olabilir!
'Bu ülkenin en büyük hatası' dedi Bayan Orlando 'bir hatanın varlığından bile söz edilmesinin mümkün olmaması.' "

"Askerlerin, 'Süngünün hangi tarafının işe yaradığını bilmez salaklar ordusu' sözünü unutmayacağını aklından geçirdi. Bu ülkede siyaset yapmak, bir kez daha o frenk oyununun adını anarak tanımlayacaktı ama; iskambil kağıtlarından şato yapmak gibiydi. asker 'püf''diyor Süleyman Tel' in bütün emekleri boşa gidiyordu."

"Siz onu bırakın, devletin kurumlarında bir yer kapmaktan başka gayesi olmayan subay bile, altlarında, genç kız elinden çıkmış dantel gibi serilmiş Ege kıyılarını seyretmekte olan Cevdet Kara ile Ali Çoban'a bakarken aklından şunu geçirmişti: 'Aynı pencereyi paylaşıp aşağıdaki manzarayı seyredebiliyorlar. Neden beraberce ülkeyi yönetemediler?" Sorun buna indirgenemezdi. Ateşle su kadar birbirinden uzak bu iki siyasi şimdi aynı yatakta uyuyor gibiydiler."