"Akıl alıştırmasına gelince; prens tarih kitaplarını okumalı ve seçkin kişilerin eylemlerini gözden geçirmeli, savaşlarda nasıl davrandıklarına bakmalı, zaferlerinin ve yenilgilerinin nedenlerini incelemeli, bu yolla yenilgilerden kaçınabilmeli, zaferleri taklit edebilmelidir. Hepsinden önemlisi, geçmişte bazı seçkin kişilerin yaptığını yapmalıdır. Bu kişiler, kendilerinden önce övülüp yüceltilen birisini taklit etme yoluna gitmiş ve o kişinin hareketlerini ve eylemlerini hep göz önünde bulundurmuşlardır; tıpkı Büyük İskender'in Akhilleus'u, Caesar'ın İskender'i, Scipo'nun Kyros'u taklit ettiğinin söylendiği gibi...Bilge bir prens bu tür kurallara uymalı ve barış zamanlarında asla boş oturmamalıdır; tam tersine, zor durumlarda yararlanabilmek için, barış zamanlarını büyük bir gayretle (bilgi birikimi edinecek şekilde) değerlendirmelidir; öyle ki talih, değiştiğinde onu zor durumlara direnmeye hazır bulsun."
"..Korkulmaktansa sevilmek mi daha iyidir, yoksa tersi mi? Sorunun yanıtı şudur: Kişi, her ikisini birden ister; ama bunları bağdaştırmak zor olduğu için, ikisinden birinin olmaması gerekiyorsa, sevilmektense korkulmak çok daha güvenlidir... Bununla birlikte, prens insanların sevgisini kazanamasa bile, nefretten kaçınacak şekilde korku uyandırmalıdır;çünkü korkulmak ve nefret edilmemek pekala bir araya gelebilir; prens yurttaşlarının ve uyruklarının malına ve kadınlarına dokunmadıkça bu böyle sürer gider."
"Yabancılardan çok halktan korkan prens, kaleler yaptırmalıdır; ama halktan çok yabancılardan korkan prens, kalelerle uğraşmamalıdır."
"Bir senyörün zekasını değerlendirmenin ilk yolu, yanındaki adamlara bakmaktır.; bu kişiler becerikli ve sadık iseler, bu senyörün, adamlarının becerilerini görebildiği ve onları sadık tutabildiği için, bilge olduğu kabul edilebilir. Ama başka türlü iseler, bu senyör hakkında iyi olmayan bir yargıya varılabilir; çünkü yaptığı ilk hatayı, bu seçimle yapmıştır."
"Bir prensin danışmanını nasıl tanıyabileceğine gelince; şu hiç şaşmayan yöntem vardır: Danışmanının senden çok kendisini düşündüğünü ve bütün eylemlerinde kendi çıkarını kolladığını görürsen, böyle bir kişi asla iyi bir danışman olmaz, ona asla güvenemezsin; çünkü bir başkasının devletini elinde tutan kişi, aslında kendisini değil, her zaman prensini düşünmeli ve prensle ilgili olmayan her hangi bir şeyi asla onun gündemine getirmemelidir. Ve öte yandan prens, danışmanını iyi tutabilmek için, onu düşünmeli, onurlandırmalı, zengin etmeli, ona önemli görevler ve yükümlülükler vererek kendine borçlu kılmalıdır; öyle ki, danışman prens olmadan var olamayacağını görsün ve pek çok onur, daha fazla onur arzulamasını, yüklü bir servet, daha fazla servet arzulamasını engellesin, pek çok görev değişikliklerden korkmasına yol açsın. Bu yüzden danışmanlar ve prenslerin danışmanlarla ilgili tutumları böyle olursa, birbirlerine güvenebilirler; başka türlü olursa, sonuç daima ya biri ya öteki için zararlı olacaktır."