"Özgürlük içinde yaşayan bir ülkenin şairi olarak yazdıklarımdan kuşkulandılar mı, kendimi savunmak için aydınca bir hesaplaşma olurdu mahkemeye çıkışım. Toplum karşısında açık açık hesap verme olurdu. Gördüğüm tepki, bana öğretirdi yazdıklarımın anlamını, sanatçı olarak görürdüm şiirimin başarısını, ya da yerine oturmadığını. Bugün beni çağıranlar bana bu olanakları vermek için çağrıda bulunmuyorlar ki. Başımı ezmeye karar vermişler. ibret olsun diye. İşkencelere ne kadar geç katılırsam onların utkularını o kadar geciktirmiş olacağım. Şu halimle bile kendime güvenim artacak."
Okuduğum kitaplar hakkında yorumlar, düşünceler,alıntılar içeren kişisel blogum. Mehmet Tekinbaş
Bu Blogda Ara
21 Mart 2023 Salı
Karartma Geceleri -Rıfat Ilgaz
"Özgürlük içinde yaşayan bir ülkenin şairi olarak yazdıklarımdan kuşkulandılar mı, kendimi savunmak için aydınca bir hesaplaşma olurdu mahkemeye çıkışım. Toplum karşısında açık açık hesap verme olurdu. Gördüğüm tepki, bana öğretirdi yazdıklarımın anlamını, sanatçı olarak görürdüm şiirimin başarısını, ya da yerine oturmadığını. Bugün beni çağıranlar bana bu olanakları vermek için çağrıda bulunmuyorlar ki. Başımı ezmeye karar vermişler. ibret olsun diye. İşkencelere ne kadar geç katılırsam onların utkularını o kadar geciktirmiş olacağım. Şu halimle bile kendime güvenim artacak."
Deli Filozof - Hüseyin Rahmi Gürpınar
"Her yaşın deliliği başkadır."
“Bu aşk dilencilerine acırım fakat hak vermem. Yüksek bir gönül, sevilmediğini hissedince arsızlanmaz, hemen incinip çekilir..”
"-Hayat ne acayip bir şeydir! Bazen haftalar, aylar âtıl geçer, bazen de böyle yarım saatin, birkaç dakikanın içinde neler olur? Şu geçirdiğimiz kısacık zamanın içine sığan vakaları düşünüyor musunuz? Hayli müddetten beri bizi üzen müşkül muamma kendi kendine halloluverdi. Her müşkülün bir zamanı vardır, onu beklemeli!"
"Halkın adı göklerde bayrak, lâkin kendisi sokaklarda yalın ayaktır."
"Madem kuyularında işleyen amelenin suratlarını görmediniz mi? Simsiyah. En kuvvetli bünyeleri üç günde yıprattıran bu yeraltı işçilerine: ölmeyecek kadar veririm. Üst tarafı öz canım içindir, diyen patronun kalbi, vicdanı da tıpkı o renktedir. Amelenin yüzü, kapkara..."
9 Mart 2023 Perşembe
Kopernik Sendromu - Henri Loevenbruck
Yıllardır kendisinin şizofren olduğunu zanneden Vigo Ravel kafasının içinde sürekli duyduğu seslerin aslında sanrılar değil, başka insanların düşünceleri olduğunu öğrenince tüm hayatı altüst olur. Artık neyin gerçek neyin hayal mahsulü olduğu konusunda ipin ucu tamamen kaçmıştır."Memento" filminde hatırlamak için fotoğrafların üzerine notlar alan Leonard gibi Victor Ravel de aklından geçen düşünceleri küçük Moleskine defterlerine yazmaktadır. İnsanlığın koşar adım kendini yok ettiğine dair karamsar dünya görüşü Cezayir asıllı güzel Agnès´le karşılaşınca değişmeye başlar…
Bu tür romanları pek okuduğum ya da tercih ettiğim söylenemezdi. Kitaplığımın rafında bu türdeki romanları, yani gerilim türünde hiç okumadığımı fark ettim. Vakit geçirmek için okumaya başladım. Sıkmayan konusu ve kolay okunması nedeniyle elimden bırakamadım. Altını çizdiğim satırlar da aşağıda:
"Sık sık kütüphanelere kaçıyorum. Kitapların asla fikir değiştirmeme gibi özellikleri vardır. Bunu test edebilirsiniz. Onları tekrar tekrar okuyun aynı şeyi söylediklerini göreceksiniz. Değişen yalnızca bizim yorumlama şeklimizdir. Ama en azından onlardaki bu değişmezlik bana güven veriyor. En değişmez olanlarsa sözlükler. Şunu söyleyebilirim ki, sözlükler benim en iyi dostlarımdır."
"Şimdiki an diye bir şey yok. Bunun açıklaması zaten çok basit: an var olmayı bırakmadıkça var olamaz. Anın esas işlevi geçmek, bunu yapmadığı (geçmediği) sürece o yok demektir., o halde an var olmuyor. Şimdiki an diye bir şey yok. Her şey geçmiş zaman."
"Kafası kitap sayfalarının arasında kaybolmuş, düşünen bir heykelim ben Dik durmalı, devrilmemeliyim."
"İnsanın hiç anısı olmayınca kendinden bahsetmesi zor. Ortak bir hikayeyi paylaşmayınca birisiyle aşk yaşaması da çok zor."
"Bu arada romanda sıkça bahsedilen "Moleskin Defteri" İki yüzyıldan beri üretilen siyah vinil kapaklı, sarı yapraklı, sade, küçük defter. Van Gogh, Ernest Hemingway gibi ünlüler kullandığı için çok tanınmış.ç.n"
"Buradan başkalarının ölmesinden mutlu oluyormuşuz anlamı çıkmasın, ama bilanço ağırlaştıkça, istisnai bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Sanırım, bize dokunmayan olayın sonuçları ne kadar ağırsa, kendimizi bir o kadar canlı hissetmemiz gerekiyor."
"İnsanı hayvandan ayıran sadece eklemli dil yetisi değil, aynı zamanda kendisi hakkında düşünebilmesi ve böylece sonunun bilincine varabilmesidir. Biz aslında bir tek şeyiz; ölmekte olan varlıklar. Siz, ben. Yavaş yavaş ölüyoruz."
"Asla yaşayamayacağınız bir şeye nasıl hazırlanabilirsiniz ki? Ben kendi ölümümü, başkalarınınkiyle benzerlikler kurarak düşünemiyorum, çünkü benim ölümüm eşsiz, paylaşılamaz ve ben onunla karşılaşacak tek kişiyim."
1 Şubat 2023 Çarşamba
İrina Poignet - Philippe Blasband
"Dul bir kadın olarak hayata tutunmaya çalışan Maguy'in dengesi torununun hastalığıyla hepten bozulur. Ayakta kalmak için çalışmak ve hızla para kazanmak adına seçtiği işi ahlaksız olarak yaftalayanların kendi ilişkilerinin ikiyüzlülüğü toplumsal dışlamayı bertaraf edemeyecektir kuşkusuz. Ancak güçlü bir kadın olan Maguy mecburiyetle de kamçılanan bir özgüvenle kendi yolunu çizecek ve bataklıkların "normal" olandan çok daha temiz ilişkileri de barındırabileceğinin kanıtı olacaktır." diyor kitabın açıklamasında.
Çok fazla edebi değeri olmayan ama adını çokça duyduğum için bir çırpıda okunup biten bir kitap oldu benim için. Yukarıdaki süslü anlatımın özeti ise şu; Bir babaanne torununa ilaç parası tamamlamak için iş arar ve geçmiş yaşına rağmen kişiliği ile hiç ilgisi olmayan bir iş bulur. Bir sexfun işletmesinde erkekleri görmeden, bir kabinde eliyle onları mutlu etme işi bulur ve bu işte profesyonelleşir. Böyle bir konu işte. Düz bir anlatım. Kafa yormayan, sonunda mesaj vermeyen bir romanımsı anlatım. Okumasanız da olur.
22 Ocak 2023 Pazar
Onca Yoksulluk Varken - Emile Ajar (Romain Gary)
1975'te Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü'ne layık görülen 'Onca Yoksulluk Varken', bir hayat kadınının oğlu olan Arap bir çocuğun, fahişe çocuklarına bakan Yahudi Madam Rosa'yla birlikte geçen hayatını anlatır. Ve aynı ödülü 1956'da 'Cennetin Kökleri' kitabıyla kazanmış olan Romain Gary'nin, daha sonra açıkladığı üzere, 'Yalnızca kendim olmaktan bıkmıştım,' gerekçesiyle 'Emile Ajar' müstear adıyla yayınlamış..
Romain Gary, 1980 yılında kendi eliyle yaşamına son verdi. Ardında, Fransız ve dünya edebiyat çevrelerini altüst edecek bir yazılı açıklama bırakmıştı. Ölümünden sonra açılan bu yazılı açıklamasında, yazar, Emile Ajar takma adıyla yayımlanmış Onca Yoksulluk Varken, Kral Salomon'un Bunalımı ve Yalan-Roman adlı romanların gerçek yazarının kendisi olduğunu belirtiyordu. (Bu üç romanın çevirileri Can Yayınları arasında çıkmıştır.) Emile Ajar takma adıyla yayımlanan bu romanlar, eleştirmenlerce göklere çıkarılmış, satış rekorları kırmış ve yazarına bir de Goncourt Ödülü kazandırmıştı.
Küçücük çocuk yüreğine sığdırdığı, daha ön yaşında olduğu yalanı ile biran önce büyümeye çabalayan ve sadece bir gün, o güne kadar hiç bilmediği, tanımadığı babasıyla karşılaştığında 4 yaş birden büyüyüp 14 yaşında olan Momo'nun onu büyüten yaşlı, şişman, sürekli panik halinde olan ve büyümesini hiç istemeyen Madam Rosa'nın: "Bunu sen bilmezsin, çok gençsin." dediğinde "Hiçbir zaman, hiçbir şey için çok genç olmadım, Madam Rosa." dediği gibi hep olgun ama ilgiye, sevgiye, anneye, aileye hep muhtaç olan Momo'yu ve hikayesini okurken çokça düşünüp, bolca altını çizeceksiniz bu kitabın.. Hayatın ve doğanın kanunları karşısında çoğu zaman yenik düşmüş fakat yinede azmini, heyecanını asla kaybetmeyen, sürekli çabalayan insanların başından geçenleri okumak biliyorum ki iyi gelecektir size... Onca Yoksulluk Varken bana göre mutlaka okunması gereken kitaplar arasında..
"İyice hüzünlü görünüyordu Mösyö Hamil. Gözlerinden ötürüydü bu. İnsanların hüznü her zaman, en çok gözlerinin içindedir."
"Korkmak için insanın bir nedeni olması gerekmez Momo."
"Saçmalamayın, Madam Rosa. Korkmanız için hiçbir neden yok. Momo'cuğumuz yumuşak bir çocuk. Bu bir hastalık değil, hem yaşlı bir doktorun sözüne inanın, en güç tedavi edilen şeyler hastalıklar değildir."
"Bana garip gelen, gözyaşların doğmadan önce programlanmış olmasıdır. Bu demektir ki ağlayacağımız önceden saptanmış. Bunu hiç düşündünüz mü? Kendine saygısı olan hiçbir yaratıcı yapmaz bunu."
" 'Evlenmek için çok yaşlıyım,' diyordu Mösyö Hamil, sanki her şey için çok yaşlı değilmiş gibi."
"Sanırım adaletsiz insanlar en rahat uyuyanlardır, çünkü hiçbir şeye aldırmazlar, oysaki adil insanlar gözlerini kapatamaz, her şeye tasalanırlar. Yoksa adil olamaz."
Kitleler Psikolojisi - Gustave Le Bon
Tanınmış sosyolog Gustav Le Bon, ilk kez 1895 yılında yayımlanan Kitleler Psikolojisi'nde, özgürce düşünebilen bireyler ile mantık dışı fikirlere kapılan bilinçsiz toplulukları karşılaştırarak kişilerin bir kitleye mensup olduklarında nasıl davranışlar sergilediklerini ele alıyor.
Le Bon, toplumların neden bazı olguları karakteristik biçimde benimsediklerini de tüm detaylarıyla inceliyor. Günümüz toplumu için hâlâ geçerliliğini yitirmediğini göreceğiniz bu eser, aynı zamanda psikoloji alanının da önemli yapı taşlarından biridir.
Altını çizdiğim çok yeri oldu. Siyasetle uğraşanların, halkın, bizi yönetenlerin psikolojisinin ve halkın onlara verdiği ya da veremediği tepkinin kaynaklarını öğrenmesi bakımından okunması gereken bir başucu kitabı bence. İnsan psikolojisini bilmeden kitlelere hakim olunamaz.
"Hayatta başarılı olmanın ana şartları, yargılama,tecrübe, girişim ve karakterdir. Bunlar ise kitaplardan öğrenilmez. Kitaplar lüzumu halinde baş vurulmaya yarayan sözcüklerdir ki, orada yazılı uzun parçaları kafaya doldurmak, boşuna bir gayrettir. Klasik eğitim için hiç de mümkün olamayacak derecede mesleki eğitim zekayı nasıl geliştirebilir?"
"Canlı varlıklardan birkaçı bir araya gelir gelmez, bunlar ister hayvan olsun ister insan kalabalığı olsun, içgüdüsel olarak bir önderin, egemenliği altına girerler. İnsan topluluklarından önderler büyük bir rol oynarlar. Onun iradesi, düşüncelerin gerçekleştiği ve oluştuğu bir kaynak olur. Kitle, çobanından vazgeçmeyen bir sürüdür."
"Önder, başlangıçta, sonradan havarisi olacağı düşünce tarafından sihirlenmiş bir kişidir. Düşünce onu o derece sarmıştır ki, onun dışında her şey silinir ona ters düşünce batıl ve hurafe görünür...Önderler çoğu defa düşünce adamı değil aksiyon adamıdırlar. Onlar yarı aydındırlar."
"Aydın olmak genellikle tereddüde ve hareketsizliğe yönelttiğinden tam aydın olamazlar. Önderler özellikle nevrozlular, yaratılışça heyecanlı olanlar, deliliğin kenarında dolaşan yarı deliler arasından çıkarlar. Savundukları düşünce, takip ettikleri amaç ne kadar abes olursa olsun, onların düşüncelerine karşı her uygulama, her yargılama yargısız kalır."
"Kitlelerin eğitim ve sevgisi hiç bir zaman iyi hükümdarlara değil, kendilerini şiddetle baskı altında bulunduran baskıcılara karşı olmuştur. Kitleler, en yüksek heykelleri her zaman bunlar için dikmişlerdir."
"Bu yıkıcı içgüdülerimizi kendi cinslerimize uygulamadığımız vakit, onları hayvanlara yönelterek sakinleştirmeye çalışıyoruz. Av merakı ve kitlelerin gaddarlığı aynı kaynaktan meydana gelir. Savunmasız bir zavallıyı paralarken kitleler pek alçak bir gaddarlık gözetirler, fakat bu alçak gaddarlık , bir filozofun gözünde, köpeklerinin zavallı bir ceylanı nasıl paraladığını seyretmekten zevk almak için düzine düzine toplanan avcıların alçak gaddarlığının yakın akrabasıdır."
"Kitlelerin hayal gücü üzerine etki etmek sanatı, onları idare etmek sanatıdır."