Bu Blogda Ara

20 Ekim 2018 Cumartesi

Sanma ki Yalnızsın - Elif Şafak

Elif Şafak bu kez denemelerle çıkıyor karşımıza. Diğer kitaplarına benzemiyor. Yaşanmışlıklardan anlatılar. Sık kitap çıkaran yazarları okumayı sevmiyorum aslında. Son zamanlarda edebi kişiliğinin ötesinde siyasi yanıyla öne çıkan Elif Şafak' ı önceden sevmeme rağmen ön yargıyla yaklaşmaya başlamıştım açıkçası. Ne derece doğrudur bilemiyorum açıkçası. Bu kitabı da okumayı düşünmüyordum. Ancak okuduğuma da pişman değilim. Sıkmayan, kısa denemeler var kitapta. Güzel kitaplara yönlendiren edebiyat yazıları var. Güzel kitaplara yapılan atıflar var. Sayesinde kütüphaneme bir kaç kitap daha katıldı. Güzel alıntılar da yaptım:

"Sana kelimelerden kaleler yaptım. Hendekli, balkonlu, eflatun bayraklı, girişi saklı kocaman kaleler. Bir odasında bıraktım yüreğimi. Merasimsiz, habersiz, tantanasız ve beklentisiz usulca düşürüverdim elimden, olur da bulursan belki sevinirsin diye, öylesine.
Sana harflerden sarmaşıklar ördüm; geceleri gözlerini kapadığında, uyku ile uyanıklık arası o tekinsiz aralıkta durduğunda, cinlerin meşveret alanında yapayalnız kaldığında koklarsın belki, hatırlarsın diye.
Sana alfabeden kaftan diktim; azametle giyesin ve hiç üşümeyesin diye, kalın kadifeden, sırma ipliklerle. İşledim üzerine isminin baş harflerini, sessiz ve derinden, kimse bilmeden, sadece Yaradan’ın duyduğu bir yemin gibi.
Sana noktalardan güller, virgüllerden bülbüller, ünlemlerden yaylalar, noktalı virgüllerden dağlar ve ovalar yaptım. Her bir imla işaretini özenle ekledim isminin büyüsüne. Çünkü sevmek, yeni bir dil inşa etmek demek. İki kişilik bir dil. Çünkü aşkın olduğu yerde muhakkak kelam vardır, sessizlik değil."

"Romancının işi empati kurmak. 'Biz' ve 'Onlar' arasındaki o çetin mesafeyi katbekat azaltmak. Kenarda duranlara ses, sesi çıkmayanlara soluk vermek. Unutulanları hatırlatmak."

"Velhasıl, herkesçe sevilmek isteyen, sevgiye muhtaç insanların yapacağı iş değil yazarlık. Akıl karı, hesap işi, mantık ürünü değil. Yazar olmak demek, sevilmemeyi, anlaşılmamayı, didiklenmeyi göze almak demek. Bunların hepsini  zaman içinde gördüm, kabullendim."

"Nietzsche, 'Aşkın eksikliği değil dostluğun eksikliğidir evliliklerin aksamasına sebep.' demişti bir zamanlar."

"Peki mutlu evlilik olmaz mı? diye soruyorum. "Olur elbette" diyor ve formülünü veriyor: "İyi evlilik, sağır bir koca ve kör bir kadın arasında mümkündür."

"Uzun evliliğin tek sırrı vardır evladım. İyiyi kötüye yama yapmak." Ellerimizde iğne iplikler, demek dikeceğiz bol bol. Gördüğümüz eksiklikleri, kusurları, delikleri, yırtıkları kapatacağız ipek kumaştan yamalarla."

"Camlı kütüphanelere alerjim var. Özgür olsun kitaplar. Hatta kimseye ait olmasınlar. Dolaşsınlar elden ele, dilden dile. Okuduğumuz eserleri otobüste, metroda, kafelerde, dişçi bekleme odalarında "unutalım" bilinçli olarak. Ki bir başkası bulsun, alsın okusun. Sonra o da unutsun bir yerlerde bir zaman. Mülkiyetten uzak dursun harfler. Göçebe olsunlar."

"Roman okurları genelde empati duygusu gelişmiş insanlar. Buna karşılık hayatlarında roman okumayanlarda empati gelişmiyor... Empati ki katillerde, zalimlerde, diktatörlerde, şiddete meyyal ve kendine meftun  insanlarda en az rastlanan özellik."

"Ünlü yazar eşlerinin hanımlarının bir kısmı, kocalarının katipliğini yapmışlar. Kocaları dikte etmiş, onlar kağıda geçirmişler, özenli el yazılarıyla.(savaş ve Barış'ı defalarca temize çeken Sofya Tolstay gibi) Bir kısmı, kocaları rahat yazsın diye evde mükemmel bir düzen oluşturmuş, çocukların  ses çıkarmadan uslu uslu büyümeleri için uğraşmış. Bir kısmı ise, kendi hayallerinden vazgeçip kocalarının çalışma ritimlerine göre sil baştan kurmuş gündelik hayatlarını. Öyle bir sene, iki sene boyunca değil, en az yirmi otuz sene. Ve kocaları ünlenirken, kitap üstüne kitap yayımlar, hayranlarıyla buluşurken, bu yükselişin kamusal kısmında hemen hemen hiç görünmemiş yazar eşleri."

Ben sevdim bu kitabı siz de okuyun.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder