Bu Blogda Ara

İş Bankası Kültür yayın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İş Bankası Kültür yayın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2022 Cuma

Şeytanla Konuşmalar - Hilmi Ziya Ülken

Aynı Goethe'nin Faust'u gibi şeytanın kahramanın yanına gelmesiyle başlar. Faust' taki gibi burada bir yoldan çıkarma değil de sohbet söz konusu. yazar ya da kitabın kahramanı felsefe, edebiyat, tiyatro, resim, şiir, tarih vs. hakkında düşüncelerini bu sohbet yoluyla anlatıyor. Bir çok tarihi olay ve kişilerden söz ediliyor. 

İlk sayfadan beni saran kitap sonrasında sıkılmaya sevk etti. Belki de Faust'un gölgesinde kaldığını düşünmem buna sebep oldu. Değerli sosyolog, felsefeci Hilmi Ziya Ülken'in "Şeytanla Konuşmalar" kitabı okunası kitaplar içinde bende yerini aldı diyebilirim.

"Şeytan diyor ki: Sözün kısası: ben şu insanlara üç şey hediye ettim: delilik, yalan ve fazilet."

" Şeytan yeis demektir. Ben yalnız fenalıkları görür ve gösteririm."

"Hâdiseler kötü gidince kusuru kendiniz de bulacak yerde; kadere, Allah'a, talihe yumruk sıkarsınız."

"İnsanlara şehveti ben öğrettim, aşkın, içkinin, kumarın, altının, debdebe ve tantananın, şöhretin, hiç bir şeyden doymamak ve her şeyi araştırmanın, ebedî olmak rüyasının sarhoşluğunu ben tattırdım."

"Neden fukara şeytanın da doğru sözlü, samimi olacağına bir türlü inanmazsınız?"

"Kitapları seviniz! Sarhoşun içkiden nefret ettiği gibi ondan kurtulmaya çalışmayın. Ben Aristo'yu, Ciceron'u, Eflâtun'u ve Lucrece'i okurum. Onların hepsini ayrı ayrı yaşarım; hiçbiri bana hükmedemez. Beni ne çileden çıkarır, ne sarhoş eder, ne de hiddetime sebep olurlar. Bir şarap degustateur'ü gibi hepsinin lezzetine bakarım; bana her biri ayrı zevk verir; ayrı bir dünyanın kapısını açarlar."

2 Mart 2021 Salı

Ezilenler - Dostoyevski

Severek okuduğum bir Dostoyevski romanı daha. Türk filmlerini aratmayacak konusu var. Karakterlerin isimleri yine diğer romanlar gibi birbirinin aynı. Bu romanda da Alyoşa, Katerina, Nataşa, Vanya ve Petroviç vazgeçilmezi var. Genel konusu itibari ile Çarlık Rusyasının bürokrasi sınıfı ile alt kademeleri arasındaki farklar ve alt sınıfın ezilmişliği garipliği işleniyor. Okurken içine rahatlıkla girebileceğiniz, kendinizi kahramanların yerine koyabileceğiniz bir kitap. 

Bir tarafta geçimini makalelerle, gazete yazılarıyla sağlayan, aşkın bir anlamda özveri olduğuna inanan bir genç; diğer tarafta yeni bir dünya kurmayı amaçlarken elindekileri de kaybeden, imkansızın peşinden koşan, daha da kötüsü babasını üzen bir kız. Kapsamlı  özet yazmak istemiyorum, tadı kaçmasın. Dostoyevski okumak istiyorsanız bu kitaptan başlayın derim. 

Alıntılar çok ama sadece bazıları aşağıda:

"Önce diğer kiracılarla paylaşmayacağım, ayrı bir daire isterken, sonradan bir odanın dahi yetişeceğini düşündüm ama, mutlaka büyük ve tabi mümkün olduğu kadar ucuz olmalıydı. Dar bir evde düşüncelerin de daraldığını fark etmiştim. Oysa ben öteden beri yazacağım hikayeleri tasarlarken odamda dolaşmayı severdim. Aklıma gelmişken söyleyeyim: Eserlerimi tasarlayıp, nasıl kaleme alacağım konusunda hayaller kurmak, oturup onları yazmaya başlamaktan daha çok hoşuma gidiyordu, ama tembellikten değildi bu doğrusu. Nedendi acaba?"  

" 'Tok, açın halinden anlamaz,' derler. Ben, 'Bazen aç olanlar da birbirini anlamaz.' derim."

"Gelecekteki mutluluk uğruna sonuna kadar acı çekmek, onu yeni sıkıntılar pahasına elde etmek gerek. Acı her şeyi temizler. İnsan da yaşamda çok acı çeker."

"Herkes, hepimiz, benliğimizin en gizli köşelerini olduğu gibi açığa
vurabilseydik; başkalarına, hatta en yakın dostlarımıza, sırası gelince kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz ne varsa, hepsini korkmadan ortaya dökebilseydik; dünyayı saracak pis kokudan hepimiz boğulurduk."

"Bir insanın cömertliği ne kadar büyük ve gürültülüyse, onda o kadar bencillik bulunur, hem de en iğrenç, en tiksindirici türdendir."

“Sözlerinde idam sehpasına giden mahkûmun acı umutsuzluğu vardı..”

"Ben bu dünyada keyfince yaşamanın mümkün olduğuna hala inanıyorum. Bu da inançların en iyisidir, zira buna inanmadan kötü bir hayat bile süremezsiniz, zehir içmekten başka çareniz kalmaz."

"..Şey, bilir misin Vanya, senin şu yazdıklarının şiir olmadığına seviniyorum. Şiir, saçmalık birader; yo, itiraz etme inan şu ihtiyarın sözlerine, iyiliğin için söylüyorum: Saçma bunlar, boşuna vakit öldürmekten başka işe yaramaz! Şiir yazmak lise öğrencilerinin işi; şiirler sizin gibi gençleri akıl hastanesine götürür...Gerçi Puşkin büyük şair, kimsenin buna itirazı olamaz! Ama alt tarafı yine de şiir yazıyor, hava-civa yani...Zaten pek az şiirini okudum...Düzyazı başka! Düzyazıda yazar bir şeyler öğretebilir, örneğin vatan sevgisinden, erdemlerden filan söz açabilir...evet! Anlatmasını pek beceremedim ama ne demek istediğimi anlarsın sen; sevdiğim için söylüyorum bunları."

"İhmenev haklıydı, Nelli ağır bir hakarete uğramıştı, yaraları henüz pek tazeydi. Garip davranışlarıyla, bizlere cephealarak gösterdiği güvensizlikle sanki yaralarını deşmek istiyordu. Deyim yerindeyse, acısını körüklemenin verdiği üzüntüden zevk alıyordu."

7 Şubat 2021 Pazar

Stepançikovo Köyü - Dostoyevski

Dostoyevski Okuma Grubunda okuduğum bir kitaptı "Stepançikovo Köyü" Doğruyu söylemek gerekirse ilk sırada duyduğum ve ilk sıralarda okumayı düşündüğüm Dostoyevski kitaplarından biri değildi. Romanın ana karakteri Foma Fomiç ve onun çevresinde dönen amca yeğen karakterleri. Roman, bir üniversite öğrencisi olan Sergey’in, dayısının evinde tanıdığı Foma Fomiç’e dair anlatımlarına dayanıyor. Evin hakimiyetini eline almış şarlatan ruhlu Foma Fomiç’in komik maceraları romanın omurgasını oluşturuyor. Tabi Fomiç’in yanı sıra, Nastya, Tatyana İvanovna, Mizinçikov, Bahçeyev, Falaley ve Vidopliyasov gibi özgün karakterler de kendi öyküleriyle karşımıza çıkıyor. Çok sevdim mi? Sevmedim. Ama Dostoyevski yazdığı için okunur.

Güzel sözler var kitaptan:

"Dayım bir kere daha içini çekti.
-Başkalarına karşı daha şefkatli, dikkatli olun, başkalarını sevin; başkaları için kendinizi unutun, o zaman sizi de hatırlayacaklardır. yaşa, ama başkalarına da yaşama hakkı tanı! İşte bu, hayat kuralımız olmalı. Sabırlı ol, çalış, dua et ve ümitle yaşa. Bunlara alışmayı bütün insanlığa aşılamak istiyorum. Bu kurallara uyarak yaşayacak olursanız, herkesten önce ben size kalbimi açar, göğsünüzde ağlarım...gerekirse tabii...Ama hep 'ben, ben, tatlı canım...' derseniz, izninizle tatlı canınız da kabak tadı verir."

"Çamur neyle örtülürse örtülsün, yine çamurdur."

"Tatlı zamanlar gökten düşmez, onları biz kendimiz yaratırız. Onlar kalbimizin içindedir..."

"Kelle kesildikten sonra, saçların ardından ağlanır mı?"

"Zenginlerde buzağı, fakirlerde çocuk boldur!"

"Temiz, güzel bir yavruyken çayırlarda bahar kelebekleri arkasından koştuğum güzel çocukluk günlerim nerede?.. Nerede, nerede o zamanlar? Geri verin bana masumluğumu, verin bana onu!.."