Bu Blogda Ara

5 Ocak 2021 Salı

Ölü Canlar - Gogol

 
En sevdiğim Rus yazarları arasında olan Gogol'un Öü Canlar romanını yıllar önce okumuştum. Tekrar okudum. Ölü Canlar'da diğer tanınmış Rus yazarlarının romanlarında olduğu gibi anlatılan konunun etrafında Rus toplumundan örnekler verilir. Yaşadığı yıllardaki ekonomik, siyasal ve sosyal hayat çok güzel betimlemelerle anlatılır. Rus insanının iyi ve erdemli yanlarından çok, kötü ve eleştirilmesi gereken yanları anlatılır. Gogol'da bunu çok iyi yapanlardan biri. 

Çok güçlü tasvirler var romanda. Gerçi genelde çoğu Rus romancılarda rastlıyoruz buna. "Okuyucular" diye başlayan cümleler kurması ise bence, bir anlamda "okuyucuyla iletişim kurmak" olduğu kadar bir anlamda da "bakın ben de buradayım, romanın içindeyim, benim ağzımdan anlatılıyor roman" mesajı vermektir. Bir de asıl konuya ek anlatılan yan konulardaki gereksiz ayrıntılar dikkat çekiyor romanda.

Romanın konusu ise şöyle, Pavel İvanoviç Çiçikov isimli biri , Rusya'daki son nüfus sayımdan sonra ölmüş olan ama resmiyette hala yaşıyor gibi görünen köleleri, onların sahiplerinden canlıymış gibi satın alarak bunları devlete ipotek etmek, devletten de ipotek karşılığında para almaktır. Esasında Rus halkı ölmüş köleleri sattığının farkındadır; ama yine de Çiçikov onlara para teklif ettiği için seslerini çıkarmamaktadırlar. Böylece devletin dolandırılmasında dolaylı yoldan yardımcı olmaktadırlar.

Alıntılar ise şöyle: "Doğpruyu söylemek gerekirse kitabı okurken altını çizdiğim satırlar olmadı. Bunları kitabı okuyanlardan alıntıladım."

"Çocuklarını terbiye edecek baba önce kendisi görevlerini yerine getiren biri olmalı."

"Hayatımız nedir? Çilelerle, dertlerle dolu bir vadi... Dünya nedir? Bir hissiz insanlar kalabalığı..."

"Bu dünyada teselli bulamazsınız. Siz de görüyorsunuz: Düşmanlıklarla, hainliklerle, insanı baştan çıkaran şeylerle dolu bir dünya bu."

"Hoşuna giden, okuduğu şey değil, okumanın kendisiydi."

"Zorla güzellik olmaz: kimine papazın kendisi hoş gelir, kimine de karısı!"

"İnsanların uğrunda birbirlerini yedikleri her şey bir yana bırakılmadıkça,ruh zenginliğine kıymet verilmedikçe bu dünyada da zengin olunmaz.Beden ruhun yerini tutmaz.Doğru yolu bulmak için ölü canları değil,kendi canlı ruhunuzu düşünerek başka bir yolu:Tanrı yolunu seçin..."

3 Ocak 2021 Pazar

Şahane Hatalar Cumartesi - Lorraine Freeney, Tara MCCarthy

Değişik bir kitap. Okudukça olayların yönünü siz seçiyorsunuz. 20 sayfada da bitebilir, 200 sayfada da. Mutlu bir son olabilir ya da çok farklı.

Bu kitabı okumaya normal bir kitap gibi birinci sayfadan başlayın. İlk bölümün sonunda, önümüze bir yol ayrımı çıkacak. Kararınızı verin ve ilgili bölüme gidin. Her bölümün sonunda seçimlerinizle kaderinizi kontrol etmeye devam edeceksiniz.

Çok bana göre bir kitap olmadı. Seçimlerimle benim kitabım galiba 30 sayfada bitti. Konu olarak da bana hitap etmedi. Belki de siz seversiniz.

Sanatın Gerekliliği - Ernst Fischer

Ernst Fischer, Sanatın Gerekliliği adlı kitabında Christopher
Caudwell, George Thomson ve Gyorgy Lukacs gibi marksist düşünürlerin eleştiri geleneğini sürdürerek benzer sorunlara çağdaş bir yaklaşımla daha büyük bir açıklık kazandırmayı deniyor. Kitapta yer alan 'Sanatın Görevi', 'Sanatın Başlangıcı', 'Sanat ve Kapitalizm', 'Öz ve Biçim', Gerçekliğin Yitirilmesi ve Bulunması' gibi bölümlerde sanatın evrimi başlangıcından günümüze kadar sergilenirken, çeşitli sanatlarla değişik toplum yapıları arasındaki ilişkiler gözden geçiriliyor ve geçmişin daha sağlıklı ve işlevsel sanat yapılarından verilen örneklerle gelecekte sanatların ve sanatçıların topluma nasıl yön verebilecekleri, dünyayı nasıl değiştirebilecekleri gösterilmek isteniyor.

Ben sıkılmadan okudum. Cevat Çapan'ın güzel tercümesi kitabı daha da anlamlandırmış ve kolay okunur olmasını sağlamış. Alıntılarım ise şöyle :

"Sanat insanın dünyayı tanıyıp değiştirebilmesi için gereklidir. ama salt özünde taşıdığı büyü yüzünden de gereklidir sanat."

"Çürüyen bir toplumda, sanat doğru sözlüyse, çürümeyi de yansıtmak zorundadır. Ve toplumsal görevinden kaçmadığı sürece, sanat dünyanın değişebileceğini göstermeli, değişmesine yardım etmelidir."

"Sanat insanı parçalanmış bir durumdan birleşmiş bir bütüne dönüştürebilir. İnsanın gerçekleri anlamasını sağlar, onları dayanılır bir biçime sokmasında insana yardımcı olmakla kalmaz, gerçekleri daha insanca, insanlığa daha layık kılma kararlılığını da arttırır. sanatın kendisi bir toplum gerçeğidir. Sanatçı denen o üstün büyücü gereklidir topluma. toplumsal görevini unutmaması için sanatçıyı uyarmak da toplumun hakkıdır. Gelişen bir toplumda, çürüyen bir toplumun tersine, bu uyarma hakkından kimsenin kuşkusu olmamıştır."

"Çalışarak insan olan insan, doğalı yapaya dönüştürerek hayvanlar dünyasından kurtulan insan, bu yüzden büyücü olan, toplumsal gerçekliği yaratan insan, her zaman gökyüzünden yeryüzüne ateş getiren Prometheus, her zaman müziğiyle doğayı büyüleyen Orpheus olacaktır. İnsanlık ölmedikçe sanat da ölmeyecektir."

30 Aralık 2020 Çarşamba

Ağaçların Özel Hayatı - Alejandro Jambra

Şili'li yazar Alejandro Zambra, İspanyolca yazan en iyi yazarlar arasında gösteriliyor. İkinci romanı Ağaçların Özel Hayatı'nda geçmiş ve geçmişin belkileri ile gelecek ve geleceğin getirebilecekleri üzerine bir hikâyeler zincirini takip ediyoruz. Ağaçların Özel Hayatı, Verónica'nın resim kursundan dönmeyişiyle başlıyor. Öğretmen ve pazar günü yazarı Julián'ın önce küçük Daniela'yı uyutmak için anlattığı doğaçlama hikâyeler olarak. Bekleyiş uzadıkça Julián hikâyeleri istemsizce kendi hayatlarına döndürüyor. Anımsayışlarla, çağrışımlarla, gözlemlerle ve bunlardan yaratılmış bir gelecekle, Daniela'nın geleceğiyle dolu özel hayatlar Verónica'nın yokluğuyla şekilleniyor, her sözcüğünde onun dönüşünü bekliyor. "Kitap o dönene ya da Julián onun dönmeyeceğine emin olana dek sürüyor." 
Adı farklı içeriği farklı kitaplardan biri daha. Beklenti ve hikaye birbirini karşılamıyor. Okumasanız da olur.

Kitaptan alıntılarım.
"...Dönünce roman bitiyor. Ama dönmediği sürece kitap devam ediyor. Kitap o dönene ya da Julian onun dönmeyeceğine emin olana dek sürüyor. Veronica, Julian'ın, küçük kızı ağaçların özel hayatına dair bir hikaye anlatarak oyaladığı mavi odada değil henüz."

"Tam şu anda, parkın yalnızlığına sığınmış ağaçlar, iki kişinin dostluk işareti olarak kabuğuna isimlerini kazıdıkları bir meşe ağacının talihsizliğinden bahsediyor. Kavak, kimse senin rızan olmadan üzerine bir dövme yapma hakkına sahip değildir, diye atılıyor, baobapsa daha kızgın: Meşe içler acısı bir vandalizmin kurbanı oldu. O insanlar bir cezayı hak ediyor. Onlar hak ettikleri cezayı bulana kadar mücadele etmekten geri durmayacağım. Yakalarından düşmeyecek, yeri, göğü, denizi arşınlayacağım."

"Uyuyan Daniela'ya bakıyor ve kendisini düşünüyor, sekiz yaşında, uyurken. Bu içgüdüsel bir şey; bir kör görünce kendisini kör olarak hayal ediyor, iyi bir şiir okuyunca da kendini o şiirir yazarken ya da kelimelerdeki karanlık seslerin üzerine basa basa, yüksek sesle boşluğa okurken hayal ediyor. Julian sadece görüntülerle ilgileniyor, onları kaydediyor, sonra da unutuyor. Belki de öteden beri kendini görüntüleri takip etmekle sınırladı: karar almadı, ne kaybetti ne de kazandı, sadece belli görüntülerin benliğini sürüklemesine izin verdi ve onları takip etti, korkmadan ya da cesurca davranmadan, ta ki onlara yaklaşana ya da onları söndürene dek."

27 Aralık 2020 Pazar

Kesik Esintiler - Oruç Aruoba

 Değişik bir tarzı var şairin. Daha önce felsefeci kimliği ile tanımıştım eserlerinden Oruç Aruoba' yı. Bu yıl içinde de kaybettik sanıyorum. Şiirleri dediğim gibi değişik bir tarz. Emir kipleri kullanılmış genelde. Çok şiir okuyan bir okur değilim ama şiirleri dinginlikte okunması ve anlaşılması lazım. derin anlamlar yüklü olduğunu düşünüyorum. Beğendiğim bir kaç örnek ise şöyle :
Hic Et Nunc
Şimdi buraya
yağmur yağsaydı,
dışarıda pus
usul usul girseydi içeriye,
yeniden temizlenerek
ekinler gibi
bitiverseydi yaşamım-
yağmazdı ki-
Er-Geç 
Erkendi gittiğimde;
geldiğinde geç.
Kavrulduk birbirimizin içinde,
pınara ulaşamadan.
Savrulduk biribirimizin dışına,
ışığa kavuşmadan.
Derken ay bile battı- geçti;
ama erken güneş gelecekti.
&&&&&&
Geceleri ise, acımasız ve katı
Gözlerini dikince yüksek yıldızlar döşeğime,
Üşüyerek büzülürüm ve görürüm dehşetle, 
Kendi yüreğim kendime nasıl yabancı.
Niye ki-   (yine başladı)
Gürültü.
Burada -olabilir mi?-
bülbül!
Sus.
&&&&
"Bu gece
biraz önce
yarım bir ay gördüm, bülbül ötünce-
öyle; yarın, ışır mı, biz gidince
bülbül susunca, gül çürüyünce
kapanır, batar, gider mi-
ölür mü; olur mu
bu tümce
biz gidince
bu gece
bitince?"
&&&
"dalgaların yanında yürürken ben
gülümsemenle gelseydin sen
hiçbir şey söylemeden
kendiliğinden —"

21 Aralık 2020 Pazartesi

Katilin Şeyi - Algan Sezgintüredi

 
Katilin Şeyi, bir serinin ilk kitabı. Biraz polisiye, biraz mizah. Selçuk Aydemir okur gibiydim sanki. Özel dedektiflik niyetiyle işe başlayan gençlerimiz Tefo ve Vedat'ın maceraları. Çok mantık aramadan okumak lazım. Ciddi bir polisiye gibi okursanız hayal kırıklığı yaratabilir. Mizahın içine ciddiyet, ciddiyetin içine mizah giriyor. Haddinden biraz uzun bir roman. Algan Sezgintüredi'nin tarzı bu. Diğer polisiye yazarlarla karıştırmamak ve karşılaştırmamak lazım.

Alıntılardan bazıları:
"Cevap olarak ne yaptı dersiniz?
Yere tükürdü! 'Ulan' dedim içimden, 'Kovboy filmi mi bu?' "

"Otuz beşime ; yani şairin dediği gibi, yolun yarısına gelmiştim; hayatta onlardan ve zırt pırt değiştirdiğim işlerde açıla kapana kendini şaşırmış sosyal sigortamdan baska hiçbir güvencem yoktu..."

"Böyle anlatması uzun sürüyor ama olan biten birkaç saniyelik şeydi aslında."

"...dolunay konusunda en ilgimi çeken şey, tam da bana yakışacak şekilde, kurtadam hikâyeleriyle Heybeli'de her gece mehtaba çıkılmasını anlatan şarkıdır, o kadar."

Amcanın Düşü - Dostoyevski

 Okuma grubunda okuduğumuz bir kitaptı Amcanın Düşü ya da Rüyası. Okuma planımda yoktu ama iyi ki de okumuşum. Eserde yaşlı ve zengin bir prens ve kızını ona vermeye çalışan para peşindeki bir anne ekseninde onun çevresindeki taşralı Rus sosyetesi anlatılıyor. Bol diyaloglu sizi sıkmayacak bir kitap. Dikkatimi çeken bolca Sheakspeare eleştirisi ve dönemin insanlarının Fransız özentisinde olması.

Alıntılara gelince:

"Öylesine güzelsin ki, insan güzelliğine bir krallık feda eder!"

Her şey ölür, her şey, hatta anılar bile!.."

"İçinden gelirse başkasını sev, ölenle ölünmez. Yalnız seyrek de olsa hatırla beni..."

"Evet! Gücü, ünü, nüfusu, her şey bir gecede gitmiş, yok olmuştu. Marya Aleksandrovna, bir daha belini doğrultamayacağını anlıyordu. Çevresinde kurduğu, yıllardır süren baskı düzeni bir daha canlanmamak üzere yıkılıyordu. Ne kalıyordu ona -felsefe yapmak mı? Hayır, felsefe yapmadı o, bütün gece kudurup durdu. Zina'nın  şerefi beş paralık olmuştu; bitmez tükenmez dedikodular başlayacaktı...Korkunçtu, korkunç!.."

"Zaten felaket hiçbir zaman tek başına gelmez..."