"Hep Eve" adlı bu kitabında küçük öyküler sunuyor. İlk kez bir Güney Afrikalı yazarın eserini okudum. Öykülerin hepsi başkent Cape Town'da geçiyor. Öykülerde hep binalar var, evler var. Dikkatimi çeken ise öyküler hep iki kahraman arasında geçiyor. Güzel öyküler var ancak beklentimin altında bir kitap oldu diyebilirim.
Okuduğum kitaplar hakkında yorumlar, düşünceler,alıntılar içeren kişisel blogum. Mehmet Tekinbaş
Bu Blogda Ara
17 Ocak 2021 Pazar
Hep Eve - Henrietta Rose Innes
"Hep Eve" adlı bu kitabında küçük öyküler sunuyor. İlk kez bir Güney Afrikalı yazarın eserini okudum. Öykülerin hepsi başkent Cape Town'da geçiyor. Öykülerde hep binalar var, evler var. Dikkatimi çeken ise öyküler hep iki kahraman arasında geçiyor. Güzel öyküler var ancak beklentimin altında bir kitap oldu diyebilirim.
12 Ocak 2021 Salı
Vajina Monologları - Eve Ensler
Tiyatro oyunu doksanlı yıllarda ülkemizde gösterime girdiğinde bazı kaymakamlıklarca yasaklanmış bir oyunun kitabı "Vajina Monologları". Erkek milleti olarak küfürlerde ağzımızdan düşürmediğimiz iki harfli kısaltması beş harfli "vajina" olarak karşımıza geldiğinde nedense tabu oluyor. Adını duymaya bile tahammül edemiyoruz. Bu kitapta vajina hakkında her şey var. Kadının vajinasını keşfi de var, erkek gözüyle değerlendirmesi de. Daha çok kadınların vajinaları ile yüzleşmeleri var.
Senarist, yazar ve oyuncu Eve Ensler'i kadınlarla yaptığı söyleşilerden esinlenerek yazdığı Vajina Monologları, onların en derin acılarını, korkularını, hayallerini ve tutkularını gözler önüne seriyor; kadın kavramına yepyeni bir bakış açısı getiriyor.
Alıntılar, alıntılar:
"Kendimize yönelik nefretimiz aslında erkek egemen kültüre duyduğumuz nefretin bastırılması ile oluşmuştur."
"O zaman anladım ki, kılların orada olmasının bir nedeni var; çiçeğin etrafındaki yapraklar gibi, evin etrafındaki çimen gibi. Kılları sevmelisiniz, yoksa vajinayı sevemezsiniz. İçinden yalnızca beğendiklerinizi seçemezsiniz."
"Vajinam benim memleketim."
"Vajina Gerçeği 1593 yılında görülen bir cadılık davasında savcı (evli bir adam) büyük ihtimalle klitorisi ilk defa keşfediyor ve onu şeytan memesi olarak tanımlıyor. Kesin bir cadılık kanıtı."
"Anlatamayacağım. Aşağısı ile ilgili konuşamayacağım. Aşağısıdır işte. Bodrum gibi. Ara sıra gürültü olur. Borular ses yapar. Bir şeyler saklanır orada. Küçük hayvancıklar dolaşır. Sonra, ıslaktır ve bazen insanlar oraya inip bazı çatlakları tamir etmek zorunda kalır. Ama genelde kapısı kilitlidir. Orayı unutursun. Yani evin bir parçasıdır ama orayı görmezsin, düşünmezsin. Ama orası olmadan da olmaz. Çünkü, her evin bir bodruma ihtiyacı var, yoksa yatak odaları zeminde olurdu."
"Her şeyden önce, vajinanın yerini bulmak bile bir mesele. Kadınlar ona haftalarca, aylarca, bazen yıllarca bakmıyorlar bile. Yüksek rütbeli bir iş kadını onunla yaptığım bir söyleşide bana hep çok meşgul olduğunu söyledi, zaman ayıramıyormuş."
Kedilere Dair - Doris Lessing
"Bu bakımdan babam da fena sayılmazdı; köylü çocuğuydu. Ama bir şey yapılacağı, harekete geçileceği, kesin bir karar alınacağı zaman babam olumsuz bir tavır takınır, gereken, annem yapardı. Babam ironik ve aslında hayranlık dolu bir öfke ile, 'Demek öyle! Öyle olsun bakalım! derdi. Sonra yelkenleri suya indirir, 'kontrol altında tutulduğu sürece doğaya itirazım yok,' derdi.
Prens - Niccolo Machiavelli
"Akıl alıştırmasına gelince; prens tarih kitaplarını okumalı ve seçkin kişilerin eylemlerini gözden geçirmeli, savaşlarda nasıl davrandıklarına bakmalı, zaferlerinin ve yenilgilerinin nedenlerini incelemeli, bu yolla yenilgilerden kaçınabilmeli, zaferleri taklit edebilmelidir. Hepsinden önemlisi, geçmişte bazı seçkin kişilerin yaptığını yapmalıdır. Bu kişiler, kendilerinden önce övülüp yüceltilen birisini taklit etme yoluna gitmiş ve o kişinin hareketlerini ve eylemlerini hep göz önünde bulundurmuşlardır; tıpkı Büyük İskender'in Akhilleus'u, Caesar'ın İskender'i, Scipo'nun Kyros'u taklit ettiğinin söylendiği gibi...Bilge bir prens bu tür kurallara uymalı ve barış zamanlarında asla boş oturmamalıdır; tam tersine, zor durumlarda yararlanabilmek için, barış zamanlarını büyük bir gayretle (bilgi birikimi edinecek şekilde) değerlendirmelidir; öyle ki talih, değiştiğinde onu zor durumlara direnmeye hazır bulsun."
"..Korkulmaktansa sevilmek mi daha iyidir, yoksa tersi mi? Sorunun yanıtı şudur: Kişi, her ikisini birden ister; ama bunları bağdaştırmak zor olduğu için, ikisinden birinin olmaması gerekiyorsa, sevilmektense korkulmak çok daha güvenlidir... Bununla birlikte, prens insanların sevgisini kazanamasa bile, nefretten kaçınacak şekilde korku uyandırmalıdır;çünkü korkulmak ve nefret edilmemek pekala bir araya gelebilir; prens yurttaşlarının ve uyruklarının malına ve kadınlarına dokunmadıkça bu böyle sürer gider."
"Yabancılardan çok halktan korkan prens, kaleler yaptırmalıdır; ama halktan çok yabancılardan korkan prens, kalelerle uğraşmamalıdır."
"Bir senyörün zekasını değerlendirmenin ilk yolu, yanındaki adamlara bakmaktır.; bu kişiler becerikli ve sadık iseler, bu senyörün, adamlarının becerilerini görebildiği ve onları sadık tutabildiği için, bilge olduğu kabul edilebilir. Ama başka türlü iseler, bu senyör hakkında iyi olmayan bir yargıya varılabilir; çünkü yaptığı ilk hatayı, bu seçimle yapmıştır."
"Bir prensin danışmanını nasıl tanıyabileceğine gelince; şu hiç şaşmayan yöntem vardır: Danışmanının senden çok kendisini düşündüğünü ve bütün eylemlerinde kendi çıkarını kolladığını görürsen, böyle bir kişi asla iyi bir danışman olmaz, ona asla güvenemezsin; çünkü bir başkasının devletini elinde tutan kişi, aslında kendisini değil, her zaman prensini düşünmeli ve prensle ilgili olmayan her hangi bir şeyi asla onun gündemine getirmemelidir. Ve öte yandan prens, danışmanını iyi tutabilmek için, onu düşünmeli, onurlandırmalı, zengin etmeli, ona önemli görevler ve yükümlülükler vererek kendine borçlu kılmalıdır; öyle ki, danışman prens olmadan var olamayacağını görsün ve pek çok onur, daha fazla onur arzulamasını, yüklü bir servet, daha fazla servet arzulamasını engellesin, pek çok görev değişikliklerden korkmasına yol açsın. Bu yüzden danışmanlar ve prenslerin danışmanlarla ilgili tutumları böyle olursa, birbirlerine güvenebilirler; başka türlü olursa, sonuç daima ya biri ya öteki için zararlı olacaktır."
9 Ocak 2021 Cumartesi
Aykırılıklar - Memet Fuat
6 Ocak 2021 Çarşamba
Büyük Açlık - John Fante
"Toza Sor" adlı romanıyla tanıdığımız John Fante'nin kısa kısa öykülerinden oluşan bir kitap "Büyük Açlık"
Öyküler kısa ama bir o kadar da karışık. Bir karakter çıkıyor bir anda kim olduğunu anlayamıyorsunuz. Beklenmedik bir şekilde bitiyor ve devam etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Benim sevdiğim türde öyküler değildi maalesef. Toza Sor'u okumadım ama bu öykü kitabını sevemedim John Fante'nin.
Alıntılarım:
"Ne günler.Yoldaki toza sorun, St.Pauli'deki odamın karafatmalarına sorun, odamın köşesinden çıkan farelere sorun, ne kadar cana yakındı o fareler, konuşurdum onlarla. 'Selam fare, nasılsın bu gece, arkadaşların nerede?' Elbette, insan ve hayvan aşığı, fark gözetmeksizin, dostluklarını kazanmak için besliyorum fareleri, muhteşem bir insan, müşfik bir adam, Thoreau ve Emerson okuru, gelecek vaat eden hoşgörülü büyük yazar, St.Paul'un ışıkları yanıp sönerken ekmek kırıntılarıyla fareleri besliyor, onları sağa sola kaçışmalarını izliyordum, ama fazla samimi olmaya başladıklarında son vermek zorunda kaldım, yatağıma filan çıkıyorlardı, iyi dosttuk onlarla, ama Çinliler gibi çoğalıyorlardı ve odam çok küçüktü."
"Bir deli gibi mi konuşuyorum? Deliliği verin bana öyleyse, o günleri geri getirin. İnsanlığa acıyan birine dair tuhaf bir roman verin bana.."
"Hazel Clifton, George Clifton'ın kız kardeşi. George Clifton Kaliforniya Balıkçılık Şirketi'nde benim ustabaşım. Hazel'dan ilk kez George bahsetti bana. Onu görmeden çok önce aşık oldum Hazel'a. Böyleyimdir ben. Onlara aşık olduğumdan haberleri bile olmayan kadınlara aşık olurum. Norma Shearer örneğin." (Yağmurda Sırılsıklam adlı öyküden)
"Bu yüzden bir sürü yalan söyledim sana. Daha da kötülerini söyleyebilirdim. Herkesi,n kadınlar söz konusu olduğunda birkaç yalan atmışlığı vardır herhalde. Yine de, söylediğim yalanlar aslında yalan değillerdi. Anlattıklarım hiçbir zaman gerçekleşmemişti, ama kendimi doğru olduklarına ikna etmiştim ve ben onların doğru olduklarını düşünüyorsam aslında gerçekleşmişlerdir."
'Tabi ki' dedi gülümseyerek, çünkü pastoralin anlamını bilmiyordu."
" 'Yukarısı' dedi cenneti kastederek, 'neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verilen yerdir ve orada dostları var Fred Bestoli'nin, burada olmasa da' "
5 Ocak 2021 Salı
Şeytan Rivayetleri - Hüseyin Hatemi
Prof.Dr. Hüseyin Hatemi'nin Salman Rushdi'nin "Şeytan Ayetleri" kitabında öne sürülen iddiaları çürütmek amacıyla yazılmış bir kitabı. Kitabı satır satır okumadım açıkçası biraz atlayarak okudum. Bunun sebebi ise konuya kendimi çok adapte edememem ve konunun da çok net açıklanamamış olması. Belki akademik bir kitaptır ve benim seviyemin üzerindedir diye düşünüyorum iyi niyetle. Yine de çürütülmek istenen konunun çok açıklıkla ifade edilememiş olduğunu düşünüyorum.