Tevazu sahibi, görmüş geçirmiş, derviş insanlara eski dilde "Babayani" derlermiş. Nebil Özgentürk de bu kitapta, çok sevdiği "babayani"leri anlatıyor. Ayrıca ilk defa bu kitapta kendi öyküsüne, ilk gençlik yıllarından ilginç anekdotlara, dikkate değer aile öykülerine, şaşırtıcı tanıklıklarına ve yaşarken ayakta kalmaya dair ipuçlarına yer veriyor.
Zülfü Livaneli ve Sunay Akın'ın yazdığı önsöz ise apayrı bir güzellikte olmuş. Cem Karaca, İsmet Ay, Meral Onat, Neyzen Tevfik, Ali Ekber Çiçek, Ataol Behramoğlu, Can Yücel, Duygu Asena, Macide Tanır, Muazzez İlmiye Çığ, Serra Yılmaz, Tuncel Kurtiz, Türker İnanoğlu, Yaşar Kemal ve diğer adını yazamadığım baba gibi adamlardan kadınlardan hayat alıntıları, anılar, anekdotlar. Hepsi çok güzel, tarihi notlar. Okuyun hepsi güzel. Sunay Akın'ın da dediği gibi "Bizim Nebil Özgentürk' ümüz var."
Kitaptan bazı alıntılara gelince:
Meral Onat'ın babasının Kore anılarından;
"Amerikalılar, Fransızlar, bütün diğer milletler maaş olarak tonlarca para alıyordu. Bizim gibi fakir milletin askerine ayda 5 dolar veriliyordu. Hem de 'kırmızı dolar', kimse bilmez kırmızı doları, bu dolar sadece Kore'de geçerliydi, başka bir yerde geçmezdi."
"Neyzen Tevfik'in bir şiirinden:
'Türkü yine türkü, sazlarda tel değişti.
Yumruk, yine o yumruk, bir varsa el değişti.!
Ali Ekber Çiçek'e ayrılmış bölümden;
"Haydar Haydar ki müzik otoritelerinin şaşkınlıkla karşıladığı bir eser olarak tarihe geçecekti. Şaşkınlıkları şundandı: 100'ü aşkın ses ve ton saptanan eserin icrası için onlarca saz gerekmesine rağmen, Ali Ekber bu icrayı tek bağlamayla gerçekleştirmişti, konçerto misali. İmkansızı başarmıştı yani!"
Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye'ye ilticasının ayrıntılarını, başta Avustralya Türk Konsolosluğunun kendisini kabul etmeyişini, sonrasında dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın girişimleri ile yurda kabul edildiğini öğrenmiş olduk. Öğrenmiş olduk diyorum, çünkü ben o zamanlarda Naim Süleymanoğlu'nu kaçması/kaçırılması olayının Türk ajanlarınca yapıldığını sanıyordum. Gerçeği kitaptaki yazıdan öğrendim. Meğer Süleymanoğlu kendi ayaklarıyla gelmiş ve neredeyse zorla kabul ettirmiş. Amerika'ya gitmenin eşiğinden dönmüş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder