Kanser hastası genç bir adamın yıllar sonra eski yaşadığı yere dönmesiyle birlikte kafasında doluşan hatıraları ile yüzleşmesinin hikayesi. Bu tür kitapları seviyorum yani eskiye giden, eskiye özlem duyan, hatıralarla yaşayan kahramanları anlatan kitapları. Kimbilir belki de kendi geçmişime, çocukluğuna duyduğum özlem kabarıyor böyle kitapları okurken. Bu hikayede de kanser hastası ve ismi kitap boyunca verilmeyen adam, istemeden nişanlandığı İlknur, O'nu bırakıp mahalleden gidişi, kimsenin buna anlam verememesi ve mahalleli tarafından kötü gözle bakılması ve tekrar mahallesine döndüğünde geçmişte yaşadıklarının zihninde canlanması anlatılmış. Sanki yazsam benim cümlem olacak cümleler var. En çok da buna bayıldım. Şiir tadında güzel mısralar da var kitapta. Tarık Tufan'ın Ot dergisindeki yazılarını seviyorum. Kitapları da güzel.
Kitaptan güzel alıntılar:
"Bize olanaksız gibi gelen onlarca şey başkalarının günlük hayatının bir parçası değil mi?"
"Merak ediyorum, bütün insanlar yanlarına sinsi bir gölge gibi sokulan, yüzünü başka bir tarafa çevirmişken bir anda arkasında bitiveren ölüme aynı tepkileri verir mi acaba?"
"Ölümü ilk kez yol kenarında yatan bir köpeğin üzerinde gördüm.
İnsanlar yanından geçerken şöyle bir bakıp sonra da yollarına devam ediyorlardı.Ben uzun süre orada kalma ihtiyacı hissettim. Bu yüzden ölüm ''bir süre iç çekip sonra da görmemiş gibi''davranmaktır benim dünyamda.
Ölmekten korkmam biraz da bu yüzden."
"Tahlil sonuçları açıklandığında, içimde hiç de dost olmayan bir hücrenin sürekli yandaş toplayarak işgal alanlarını genişlettiğini öğrendim."
"Ne kadar garip! Bütün insanlar öleceğini bildiği halde mutlu olmayı becerebiliyorlar. Ama ölüm tarihi ile ilgili bir zaman diliminden söz edildiği anda bir daha o mutluluğu yakalamanın imkanı yok."
"İnsanın gözyaşının bitmesi diye bir şey olsaydı o gece olurdu."
"Meraklı siyah bulutlar, böylesine hıçkırıklarla kimin ağladığını görmek için şehrin üzerine çullandılar. Dışarıda yağmur yağıyordu. Açık pencereden içeriye kafasını uzatan damlaları izledim bir süre."
"Terk ettiğiniz bir yere dönmek olanaksızdır.
Dönmeyi başarabilirsiniz de oranın aslında bıraktığınız yer olmadığını fark edersiniz. Ne geri döndüğünüz yer o eski yer. ne de geri dönen sizsinizdir."
"Kadınların sessizliği korkunçtur. Perdenin arkasında bazı gölgeleri seçebilirsiniz ama asla tam olarak ne olup bittiğini anlayamazsınız."
"Çok fazla konuşması İlknur ama konuştuğu kadarıyla, kalbimin bir köşesini tekmeleyip dışarı çıktı. Tekmelediği yerin acısı hiç dinmedi."
" 'Vakit nefestir ' demişti bir keresinde Nurettin Efendi. Neden böyle söylediğini anlayamamıştım. Vakit varlığın nefesidir. Zamanın eceli geldiğinde var olan her şeyin de eceli gelir."
"Fakirin mekanında misafirin verdiği nimettir rahatsızlık değil."
"Evlat, insanlar hakkında Allah'a uy, Allah hakkında insanlara uyma."
"Şimdi ölümün kıyısına gelmişken dua etmeye başlamak bana çok hesaplı geliyor. Kendimi kötü hissediyorum. Sanki iki yüzlülük gibi anlıyor musunuz?"
"Umut küçük çocukların hevesi gibidir. Bir anda gelir ve bir anda kaybolur. Çocuğun oyundan vazgeçmesi gibi. Umudun artması ya da eksilmesi de bu kadar gelgeçtir."
"Bir kadının teselli ettiği erkek, ölümcül yaralarına tahammül edebilecek kadar güçlü hissedebilir."
Bir de küçük bir şiir:
"Tüketip de geçtiğimiz onca şey eskisi gibi olamaz.
Ben sadece denemek istedim.
Farkındayım olmayacağının.
Ben hala gözlerini bıraktığım yerde arıyorum."
Hadi bir tane daha:
"Benim aklım sende hâlâ.
Susuşunda.
Gözlerini kaçırışında kaldı aklım.
Gidişinde en çok..
" Hem ben bir kez öldüm.
Bir kere daha ölürüm.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder